Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, AllaTurkaa sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

81

Friday, 19.08.2011, 19:29



Benim yalan borcum yok hâlâ kimseye!
Ve hâlâ sırf bu yüzden içimdesin belki de.

Emre GÖKCE / Yalan

Aşkmeran Kitabından...

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

82

Wednesday, 24.08.2011, 16:49




‘‘Aşk’’tı insanın kendisini başkasının kalbine bağışlama şekli...

Aşk ‘‘tek’’ti.
Aşk sek içimlik bir zehirdi,
Çekmecelerden çok sonra çıkan bir beyaz kağıtla iç acıtan sebepti.

Aşk ‘‘hep’’ti,
‘‘Hep’’si geçti.

Emre GÖKCE / (Pasajdır.)

Yargâh Kitabından...

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

83

Wednesday, 24.08.2011, 16:50



Cehennem olsan, dibine düşerdim.
‘‘Beni saçlarındaki cennete göm!’’ diye diye.

İlle de ‘‘sen!’’ diyen sesimi Azrail’le de yüzleştirsen,
Beni milyon kere unutsan,
Bir kere sevdin ya sen beni,
‘‘Unutmam!’’

Emre GÖKCE / Yüz Ellinci Gece (Pasajdır.)

● Aşkmeran Kitabından...

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

84

Wednesday, 24.08.2011, 16:51



Yaptıklarımızı kendi içimizde maskeledik daima.
Yapılanların arkasından özür dileyerek geçer sandık.

Öyle anlar geldi ki,
Bir hak daha istedik yanlışın üzerine.
Bir şans daha ‘‘bir kez daha dene!’’ diyerek.

Yalanı, günahı, yanlışı, ayıbı, iftirayı gören varken,
Kuldan hak istedik.

Kulu yakar yalanlar.
Kulu yıkar haramlar, aldatmalar, iftiralar!
Bilmeliyiz ki,
Bu fanilik geçecek ve bitecek!

Onca yanlıştan sonra kul hak verse ne yazar?

Bilmek gerek,
Şu dünyada hepimizin zaten bir tek Hakk’ı var.


Emre GÖKCE / Fark Edilesi Mevzular (Pasajdır.)

Aşkmeran Kitabından...

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

85

Wednesday, 24.08.2011, 16:52




Yanındayken kıymet bilmeyen!
Uzağa düşen için ‘‘Göremiyorum!’’ diye dövünen!

Sorun gözlerinin uzağı görmüyor olması değil.
Yakını da göremiyordun sen.
Sana en yakını da.


Emre GÖKCE / Kör

Aşkmeran Kitabından...

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

86

Thursday, 15.09.2011, 14:26



‘‘Bir insan isminin bu alfabeden daha çok cümle türettiğinde tanımlandı, yalnızlık.’’

Mutlusundur sen, iyisindir de.
Ama asla, iyi sindirme yokluğumu yüreğine!

Yatarken izlediğini, terk ettiğinin ninnilerini,
İyi dinle!

Günü birlik,
‘‘Özlüyorum!’’ ve ‘‘Ölüyorum!’’

Kısaca:
‘‘ÖzLÜYORUM!’’ işte.

Sensiz, aynı şey değil mi ikisi de bir yerde?


Emre GÖKCE / Özlerken Ölmektir Beklemek

●Emre GÖKCE’nin yeni kitabı ‘‘Aşkmeran’’dan...

Melye

Yönetici

  • "Melye" bir kadın
  • Konuyu başlatan "Melye"

Mesajlar: 23,454

Kayıt tarihi: Feb 6th 2010

Konum: ...HiÇ...

  • Özel mesaj gönder

87

Sunday, 18.09.2011, 19:38



O aslında, haddinden fazla sevildi diye;
‘‘Yerleşmiş sevdasını, aşkın ana yurdunda inkâra yeltendi.’’

Nerede olduğunu ve kim olduğunu bilmeyen biri kadar kimliksiz artık, taşıdığı benlik.

Sevmek hayal gibi kaldı hayatımızda.
Kısacası her şey,
İki silik siluetin siyah beyaz fotoğrafı.

Bekleyişleri hep anlaşmalı,
Acıları da dayanılabilecek kadar ısmarlamaydı.

Kaygı, acı ve telaş birbirine karıştığında soldu mimozalar.
Sonra papatyanın fal bakabilen bir çiçek olduğuna inandım.

Şimdi özetle,
‘‘Uzun zaman oldu görüşmeyeli değil mi?’’ diyecek bahanemiz var artık o’nunla.
Denk gelinirse kullanılmaya hazır, bir kenarında ağzımızın.


Emre GÖKCE / Özet

●Emre GÖKCE’nin yeni kitabı ‘‘Aşkmeran’’dan...

88

Wednesday, 5.10.2011, 08:45

Deniz’in Mart’ı Suskunluğu

Susmak ten’den ve sen’den ölü hikâyelerini toplamaktı ve ne zaman nerde sussan, ben orda biz mezar kazıyordum ceset sayıp bedenimi, gömüyordum kendimi bedeninin toprağına…
Bakışların yaşam kıyısında tarihsiz…
Zaaf adı altında ezilen gözlerim ve sensizlikten gayri yere bırakamadığım kendimle, ağzıma geleni saydım sana…
Adından başka bildiğim yokmuş…
Bir an var ki, yokluğuna teselli ikramiyelerinde, birileri anlar ki az süsü verilmiş bir çokluğun yokluktan ve gırtlağına kadar tokluğundan…
Damıtıldığında ve tortusunda saçlarının bana hep kalan rüzgârlar…
-‘kalın giy üzerini’ diyen bir kadın sesinin inceliğinde soğuk…
En ince ayrıntısına kadar ayrışmış bir sukut…
Normal şartlarda adı ayrılık olan kopuş bizim lisanımızda edebiyat inkârı…
Her yeni istifasında bir aşkın biz iki yorgun çalışan, aşk mesaisi asgarisinde…
Taleplerin yerini alan küskünlüklerle, belki boğulmanın eş anlamıydı gözlerine bakmak…
Çatlatılmış bir kalemin nefsi müdafaasında, iki ayrı yöne gönderilmiş tek bir terk edişin hikâyesinde…
Yorumsuzluğa beş kala…
Ağzım dilim ıslak…
Dudaklarım sana çatladı…
İçim sana ve ne yazsam az geliyor varlığına…
Bir ayna olabilseydim elbet…
Bakacak kadar duracaktın bana karşım olup…
Sen?
Üzerine kahve dökülmüş bir A4’ten daha uzaksın yanı başıma şimdi…
Ayakucumdan atladım başucundaki haklılıklara…
Senin açtığın bütün kapılar benim anahtarlarımı kilitlerin içinde kırdıkça ve anahtarlar kırılıp başka kapılar seçtikçe…
Ben senden başkalarına beri’yim sanaysa öte…
Oysa içimdeki yara yar dediğimden hatıradır bana…
Hatıralarsa yar dediğim kadar gaddar yüreğimdeki sana…
Gözlerimde deşifre edilmiş bu ayrılık sen olanca aşk’ı şifreli yaşatmışken…
Ceylanı yavrusundan eden illetin derdindeyim…
Yani İlk baştan olmasaydın sonunda sensizde kalmayacaktım ben…
Terimden silinmene damlıyor şimdi merdivenlerden dökülen boncukların peşinden koştuğumuz anlar…
Ben ‘’Yar’’ desem?
Senden başka yine kim anlar?
Gözüne uyku dökülmüş bir gece ve uğruna yazılmış binlerce hece arasında…
Ne SEN ayrılabildin ben’den nede BEN sen’den ayrıldım hecelere…

89

Wednesday, 5.10.2011, 08:47

Düş



Kimin fikriydi aşkı yürekte saklamak?
Ve kalpleri
...kiralık evlere benzetmek..

Kimin işi zordu ayrılıkta..
Veda
edenin mi yoksa bir vedayı evlat edinenin mi?

Kimin yüzüne
tükürmeliydi hayat,
Maske takanın mı yoksa o maskeyi indirenin mi?

Bir
kadın kiminle sevişmeliydi,
Kime sarılmalıydı kolları ya da kimin
koynunda olmalıydı,
Cebi paralının mı,
Yoksa uğrunda paral******
mı?

Kimdi dost..
Geçip giden yıllar mı,
Yoksa pastanın
üzerinde söndürülen mumlar mı?

Ve neden eşit dilimlenmezdi
acılar,
Gelen davetsiz misafir çoktu,ondan mı?

Kimdi Aşk,
Yanında
olan mı terk etmemecesine,
Yoksa kalarak acıtan mı gitmemecesine?

Bir
adam,
Bir kadını ölüm onları ayırana kadar mı sevmeliydi,
Yoksa
kadın tutku bitince ölümü beklememelimiydi?

Adresler başka
aldatmalar aynı değilmiydi?
Saatler ihaneti gösterdiyse gecenin geç
vakitlerinin günahı neydi?

Severek ayrılma modasını ilk başlatan
kimdi,
Kimin fikriydi sonsuza kadar dost kalmak?

Kimdi aşkını
ilk kâğıtlara yazan..
Masumiyeti bir otel odasında bırakan kimdi?

Son
gece son sigarayı içmek için sevişmek kâfimiydi?
Yoksa kapılar
kapanınca ayak seslerini dinleyip ağlamak mı marifetti?

Giden
kimdi,
Kalan kimindi?

Bu ayrılığı kim icad etti?

Ve
geri dönmemeyi gidenlere,
Kimler öğretti?

90

Wednesday, 5.10.2011, 08:48

Gözümün Cenini

İstanbul’dun…
İsten bulmuştum seni kirli kentte…
İstemeden dulu kaldım yokluğunun…
Yok oldum…

Gözümü ağladım güzümün önünden gitmedi gidişin,
Gök gözlü gözlerinin götürdükleri ve yalnızlığa örttükleri özünden başkası değildi…

Gözümün cenini,
Seni gözümde büyütemedim ki,
Kalmadın ki sen,
Olmadın ki gözümün bebeği…

Alfabetik sıralamalarla sürüldüm sürgünlere…
Önce Aşk’tan ayrılığa…
Sonra Bahar’dan solgunluğa…
Şimdiyse Canım’dan mezralaşmış mezarlığa…

Vazgeçişlerdeki kendime az göçüşlerde,
Ben senden men,
Sen bensizliğe mensup,
Aşk bizi har vurup darmadağın bırakırken,
Harman savrulmalarında bir ben kaldım,
Katledilerek,
Katli zecri bilinerek,
Kat kat üstüme sensizlikler giyinerek,
Yokluğundan az önce oda da unuttuğun tokalarından tokatlar yiyerek ve katlanarak her parçamın üzerine çok kere,
Anlamadın mı yazık kaldık gittiğinde biz boş yere…

Bizi ikiye bölendin,
Bizi ikide bir ölendin,
Bizi ikindi vakti etmiş bir öğlendin,
Geç şimdi,
Geç öğrendin…

Yalnızlığı sevişmelerde sicimsiz,
Yalnızlığı sövüşmelerde içimsiz,
Yüreğinin rahminde bir ölü cenin,
Cesedimin üzerinde okuduğun gazete sayfaları var senin…

Yarım kalmış manşetlerden mahşer korkusuyla sır bilip sırat ettiğin dehşetlerden,
Deşip en derinime kendini gömdüğün afetlerden,
Eşip can yerimi yerime bir başka et getirdiğinden,
Öldüm ben…

Ardında ölüşümle düşsüz kaldım,
Süzüldü aşktaki aklım,
Çözüldü baştaki sancım,
Düşürüldü başımdaki senden olma tacım…

İçinde dar kaldım kendimin…

İsminle har yanığı kaldığım anlarda yar kıldığım,
Beş vakit âmin ettiğim varlığına,
Durmadan gidişlere beni giydiğin kılığına,
Kırk bir kere naaş bağışladın sen kadavramı bana yağışlarınla…

Gözlerinle sis topladığın is ağaçlarının gölgesinde,
Diz çökmüş yarayım,
Tohumlarının tortularındaki torunlarına…
Yosunlarına yeşili susan dilimse, sustum…
Susuyorsun’larına kır çalan kırmızı kanımsa allardan daha al damlayan,
Al…
Kal’dırma kendini yanımda…
Kan’dırma kendini bir daha gözünün bebeğiyle açtığın yaralarımda…
Tenimin rengine,
Düşümün dengine sığmayan yörüngelerle gele-durmalarınla kazdırma kan doldurduğun gözlerimi mezar çukuru gamzelerinle…

Ben bir de’ bağlacıydım sende…
Hiç bir tümceye ek olamadım,
Hiç bir yüreğe yek duramadım,
Hiç bir küreğe asılmadım senden öteye gitmek için sularında,
Anlatamadım…

Anımsattıklarınla,
Alıp sattıklarınla,
Çalıp sakladıklarınla…
Kaldın,
Kendinde, sende, sendeki ben motifli desende…

Kendi kendine,
Kendi kentine,
Kendinde tükendiğinde,
Gel oldun kip’ime…

Kulağımdaki küpeye,
Sırtımdaki küfeye,
Kamburumdaki sen dolu günlere,
Asıldın, saçlarından daha sarı ıslak ipinle…

Ardında sözsüz kaldım,
Üzüldü canım,
Büzüldü kâğıtlarım,
Yazmadım desem de…
Adına yazdım adımın adımlarını, adak kaldım…

Ramak saydım her gelmeyişinin saat başlarını,
Gün bitti,
Gece söküldü karalarıma,
Beş karış odada,
Beş karış suratla,
Beş parmağımın her bir tırnağıyla kazıdım yokluğunu duvarlara,
Duyanlara sağır kaldım,
Soranlara sus,
Selam aldım selam sattım ardından,
Yetmedi kimse kendime,
Nereye götürdünse aslımı,
Nüshamı karaladı her gelen, hergele gelmeyişlerinde…

Bir ”GİT” haresi yeterdi her şeyin götürülmesine…
Bir ”KAL” tanesi eritirdi bütün bir ayrılığı…

Şimdi sen,
Uyuyor gibi susuyorsun,
Düşünür gibi dalıyorsun,
Damlayacakmış gibi akıyorsun,
Avludan,
Avucuma,
Avutuşlarınla…

Unutuşlarınla güveleniyorsun içime,
İçimdeki güveler yerken beni her gün dönümünde,
Gidişine göç güzleri erişiyor,
Kalışıma öç gözleri kemleşiyor…

Demleniyorum deminde…
Emiliyorum dediklerine…
Dünde yoktun sen,
Deminde,
Şimdide…

Her an yeniden yeni bir yenilik yenileniyor yüreğimin düşünde, eski bozgunları bozuşlarına hitaben…
Susmadım ben…
Öldüm…

Ben seninle içimde ödeşmişken,
Dışımı bana dışlatmalarının kavim düşlerinde,
Ağzıma geleni yutkunuşlarım içime hasat sonralığı bir hastalığı örtüyor…

Sesimi sussam?
Tınımı tutsam?
Yirmi dokuz harbin suslu boyası olsam?
Yankımı da sende bir yerde suçlu bıraksam?

Gözlerin şah damarımda neşter gibi beni terlerken ve terk edip tek kederi bile yanına almamışken sen…

Söyle,
Ben olmasam,
Seni kim acıyacak içimde?

Üşüdüm gözlerini,
Bak bana artık…
Dön…
Gelmezsen,
Hiçbir ‘sen’ yakışmayacak ben’in yanına bir daha…

91

Wednesday, 5.10.2011, 08:49

ÖzLemek Yerine Göre YerLeşiLen Bir KonakLamadır


Kavuşmak Özlediğine Olan Hasretini Terk Etme Biçimidir.

Denmek üzere olan temennilerle,
Denemek üzere başlanmış sevdalanmalarda öyle,
Kalan,
Gidene göreydi,
Gidense kalana göre daha az susuyordu gidiş biletine sevdasını..

..

Güzümü açtığımda sabaha,
Akşamdan kalma yokluğun hala..


Sen bir aşkla yeterince müsaittin sevilmeye,
Bir aşk kadar müsait değildik birbirimize..

Ben bir yalnızlık kadar dürüst oldum seninle,
Sen bir aşk kadar yalandın sadece öyle yalın ve sade..

Biz birbirimizin en yazık şakasıydık beklide,
Gülmek için sebeptik,
Gülümsemek için bilerek seçilmişleriydik birbirimizin..

Bir izin bittiği yerden başladık iz bırakmaya,
Bir bırakışın ardından izlendik daha sonraya..

Sen gizi içinde saklı duran oldun bende,
Ben o gizin içindeki gizemi çözemeyendim çözmeyi bilsem de..

Yani hep var etmek için biz denileni,
Yok, çok saydık gördüklerimizi..

Bir sestik,
Sustuk..

Bir sistik,
Pustuk..

Birdik,
Aşk varken iki ayrı yerden bütünlenen..

Bilirdik.
.

92

Wednesday, 5.10.2011, 08:50

Yas Yağmuru



Delik deşik bir eşik girişim..

Kalmadım ve varmadım sana yetecek kadar..
Kalamadın yanımda bana yeteri kadar..

Kollarımdan kesildim sana ve gözlerimden oyuldum da koyuldum yollara..

Bir delinin hikâyesinde, en akıllı mantık oyunlarına perde oldu olmayışın,
Oyalayışların..

Delik deşik bir eşik gidişim..

Sesimde susturulmuş harfler,
Yani sessiz bütün harpler..

Elimde batar bir kalem seni yazmaya küsmüş barışmalarda yalnızlığa..
Derdimdin,sen..
Dersimdin,sen..
Dermeydin demetimde,dermiydin git,can kadar benim içimde beni sevsen?

Delik deşik bir eşik bitişim..

Konuşamadım duyacağın kadar,
Sen hep benim sustuklarıma kulak verdin duymazında,bu yüzden dudak aramdan çıkan sen'i sağır oldun kendinden..

Açık bir arz içinde tabiri en caiz gidişlerle..

Bir delik deşiğiyim,
Bir delilik anında değişmiş gönlünden deştiğin eşinim..
Esirindim hani bir zamanlar esaretin ortasında,

Şimdi sen gibi kaçak dövüşen bir yasak zabıttır içim ve ben seni değil yasımı tutuyorum bu sevdada..

93

Wednesday, 5.10.2011, 08:52

GöLgeler



''Noktadan ve Virgülden önce boşluk bırakılmamalıdır'' diyorken Dil Kurumu,
Birbirimizden öncekilere,nokta koymadan başladık sevmelere,
Sevmelerden gitmeye yürümeyede yakınız bile bile..

Yakışmadık biz'e..
Sen ve Ben'den daha iyisi yok anladık,kimse anlamadan önce..

Yokluğunun sıtmalarında,
Aşı-k olarak vurulabilirim bir başka yüreğin sevda hastalığına..

Seni'siz kaç ''seviyorum'' daha çıkacak ağzından?
Burnundan solurken soluksuz,
Sol yanın hevesi kırılmışken,
Şimdi bana kalırsa yine de,
Gitme..

Gitme ki yorma kendini bile bile..
Her katil,
Yeniden dönerdi ya cinayetin mahaline..

Aşıktım da deme şimdi,

Kİ YAŞADIKLARIMIZIN BÜTÜN HEPSİ,BİR OTOPSİ..

94

Wednesday, 5.10.2011, 08:53

Susmak'ça


Bildiklerim,bilmediklerimi sömürmekle meşgulken,
Erken paydosların çığlarını çınlattın bana..

Susmak için pek fazla harfe gerek yoktu bunu ikimizde biliyorduk..

Ama neden alfabetik sıralamalarda,
Adın ardımdı hep?

En çok kaç harfle susulabilirdi ki?
Yada SUSMAK'ÇA yeni bir dil,yeni bir lehçe,yeni bir şive miydi?

Artık,aynı lisanın farklı aksanlarıyız seninle..

Sesinle türeyen her şey Sus,
Dilinde üreyenler Sessizlik,
Adına yürüyenler adının anlamı değil,
Adının susulmuşluğuna Süs..

Artık,
Aynılık 'daima'sında 'asla' bir aşkın ayrılığını yaşıyoruz seninle..
Aylarca,
Yıllarca,
Sonrasız bir şimdi'nin konuşulmuşluğuna icab eden ne varsa,
Sen yoksun orda..

Duymadım seni,
Duymadım..

Duymadan geldim,
Seni duymamazlıktan..

95

Wednesday, 5.10.2011, 08:54

SoLgun Mimoza


Gidişin;

Kelime dağarcığımın darağacına çıkarıldığı,
...İlk önce ‘Dur’ ve ‘Gitme’ demelerin susturularak asıldığı,gündür..

Şimdi gelsen de yanmaz canım
Sesime kısılarak öldüm..

İstersen;
İzmaritlerini kırmızıya boyadığın sigaralarını da gözbebeğimin teninde söndür
Ölmüşün canını acıtamazsın ki..

96

Wednesday, 5.10.2011, 08:55

BiL


Çağır çarmıhlarını
Ger göğü
Döv göğsümü
...Söv düğümlendiğimiz güne
Kanlar dök ardımdan baka baka yüzüme..

Öp gider ayaklığımı söken aksak kal'larını
Gidedururken,canımı sıkarak öldür..

‘Aşk tutan yanımdan bıraktın yüreğimi’

Ben ah'ların şairiyim seni yazarken
İki yakası bir araya gelmeyecek gittiğin İstanbul'un..

97

Wednesday, 5.10.2011, 08:56

BağışLamak


Bir sözü ikiletmek ve bir kiri terketmek,sözcükleri yıkarken kalemin ucunda..
Daha başka anlamlar katmak sana ve anlamlara seni yüklemek yalnızlığıma özne oluşlarında..
Bir sözü ikiletmek..
Bir kiri terketmek..
Arınmak esasında susmalara,kirletmek sonrasında kalan beyaz sayfalarda varlığını bilerek..

Kadın yürürken aklındaki boşluktaki kanadın kaldırımlarında,
Hani kaldırım karelerinin birleştiği çizgilere basmamak için, - iki adım kısa atsa bir adım diğerine nazaran daha uzun açılmakta ötekine..

Durmaya hazır,yorulmaya nazır..
Yürürken bile oynamakta,
Kendi seçimlerinin yasalsızlığında kendine oylar kullanmakta..

Kaldırımlarda seksek oynama düşlerinde yenilenmiş pusulalarda..

Bir sözü ikiletmek,bir bileti terketmek..
Gelemiyorum demenin içindeki zoraki yolculukta..

Gidememekte bir gitmektir aslında,kalmaya..

Özü..
Sözü..
Bir yüzü kirletmek,utanmanın saklısında..
Saksısında hep kuru bir toprak..
Çiçeklerin yapraklarında bozuk ve imla hatalı sararmalar..

Bir düşü öpmek,bir gerçeğe üşümek..

Kimseyi düş görünüşüne göre yargılamamak..
Susularak..

En temiz yalnızlık,Varlığın..
En büyük yalnızlık,aklımdaki darlığın yerine göre pot gibi duran..

Gözlerinden atlayarak intihar etmiş bir adam..
Sussam yine..
Susamlarında bir simit kokusunun,istasyon kahvaltısında..

Hep garlara göre hüzünlenmiş gidişlerde,didişmelerde..
Gidiş yönlerinde..

Tren düdüğünü sağır eden sessizliğimizde..

Ben çayları söylemeyi susuyorum artık..
Sense o simitlerin susamlarını masanın üzerinden avuçlarına biriktirme..

GİT..

Üşüme benim kışlarımda..

Git'tir et yine..
Bitirilmiş ve ittirilmişliğe..

Bir sözü ikilet..
Bir gözü kirlet..
Bir közü ateş et..

GİT..

İçimde,

Dilimde,

Aklımda,

Durama..

98

Wednesday, 5.10.2011, 08:57

Yeniden Düş


Vakti doldu
Acı çekerken oldu
Aniydi
Çok erken oldu
...Sessizlik çökerken
Sevmeler içinden çıkarken oldu bu Ayrılık..

Varlığınla yokluğun arasında
Oradaki arafta
Göremediğimiz ama var diye inandığımız Kaf dağının ardında;
Avazımdaki gece ayaz yazlara peydah..

Kara imiş sabah
Kara imiş günah
İtlaf edilirmiş
Yürekmiş
Severmiş
Geçer diyenlerde bilir
Geçmezmiş..
Sevemeyenlerdenmiş geçmediğini bile bile
Alaylarla balaylarına gidermiş yeni selamlaşmalar
Ve eski selamsızlıklar kelamsızlıklar getirirmiş..

Sevmelerle Sev’den türeyen ve evveliyle evden götürülen duygularla devden bozma izlermiş arkasına bastığımız dün..

Kaşı gözü düğüm bütün tütün kokulu bakışmaların
Yüzü yüz çevirmiş yüzemiyor imiş gözümde
Yaprağı sarı
Düşemiyor imiş toprağıma güzümde..

Bu şehirde anlatılmak istenen mesele
Ve şiirler arası yolculuklarda mola diye başka bir kola giren nasıl bir meskene gittiyse
—Ki Nedeni hali yalandır bazen gitmelerin—
‘Emre’ itaatsizlikten hüküm giyen bir kanayıştır..

Ayrıca kan arayışımızda henüz temin edilemedi..

Tokatı takatini tartaklar ayılmalarımın
Hüzün var Kadının tırnağında sek renkli rakı beyazının..

Kara imiş satırlar
Kara imiş su içtiğimiz sırçalar
Desem ki;
Aklımın uçurumunda sesin benden sır çalar
Kim bilecek seni nereden nereye yasak ettiğimi?
Kim görecek seni neden ve niye yasal bildiğimi?

Benim tahliyelerim şartsız
Uzatmayalım artık (ellerimizi) yeter
Karalanmış kelimelerdeymiş Bittiler..

Ağzından aralanmış kara bir laf
Her taraf kara
Her yer siyah
Yer yer matem tadı altında tövbeleri verir dudakların aklıma..
Oradan değil
Yakından bakarsan ancak anlarsın
Ben kimdim?
Ve sen kimini terk ettin?

99

Wednesday, 5.10.2011, 08:59

KAN-SER-OJE'n

Karalarıma..
Karalamalarıma, kaygısız sus baharlarının düş kabrine..
Loş geldin yar..

Bir kelimelik ölümlerdeyim,
İki lafı bir araya getirmelerin derdindeyim,
Üç heceli sıfatınla dilim delindi..
Dörtlükler örttüm saçlarına,
Beş vakit yoktun,
Altında kaldım ardının..
Yediler sesimi,
Sekiz köşesi de küflenmiş, her köşesi de küftenmiş aşk buruşturmalarının..
Dokuz köydeki buluşmalarımın tesiri bir can havli,
O’nca suskunluğum sessiz harflerden değil,
On bir meridyende vuruldu,
On ikisi saatimin..

Loş geldin karama…
Loş getirdin karalamalarıma..
Geldin,
Loşlandım senden..

Geldin,
Üç harflilerle..
AŞK gibi..
SEV gibi…
KAL gibi..
CAN gibi..
DUR gibi..
Durduğun her yeri SES ettiğin gibi süslenmiş başkentime..

Karalarıma..
Aşk ettin kendini..
Karalamalarıma Aşk edildin kendindeki mukaddeslik gibi..

Loş geldin yar..
Zifirime,
Zülüfünle,
Gülüşünü gözüme düşürüşünle,
Zehirime bal eklemelerinle..

Sen,
Bana,
Can geldin ölürken nefesinle..

De..
Gittin sonra..
Üç harflilerle..

GİT gibi,
BİT gibi,
YİT gibi,
SÖV gibi dövercesine,
SUS gibi PUS’tun beni ağzına alınmayacak SÖZ gibi..

Yar…
Seninle loşlandığım gece zifirlerinin yastık altlarında,
Yazdıklarımdan bıktığımda,
Göz akım düştü gözümden akanlarla,
Sen damladım avuçlarıma,
Sen döküldüm senden sökülmüşlüğümle yamalanırken yalnızlığın masalına..

Yar…
Ben içime seni bandım,
Seni yandım üşüdüğüme en çok sen kış olurken,
Yara bandım sandım diye sardım sarmaladım seni her kanayan yar’ama..
Burama kadar geldi yokluğun..
Durama kadar bile ses vermedin bana benli seni bıçaklarken dur ama dinle ve git dediğinde..

Şuramda,
Göğsüm bilirsin değil..
Etimin daha içindeki yerde,
Sana verdim verem hasretlerini,
Sende çektim kesik kesik ciğer bitiren sis dolu isli isimsiz boş saatleri..

Ağzımla kanatıyorum,içimle kaynayan içimi..
Nefesim dişlerimde pıhtı..
dudaklarım alnından kurumuş,gözlerim çizgileride kurutulmuş..
Bir avlu köşesine bebek terketmenin pişmanlığı seni hatırlamak ve benzeri..
Yeni yaşım,sadece göz yaşımdan bozma bir delil..
Ve bilirim,dahaki yıl üç yüz altmış beş gün değil..
Ehil cehaletinde tembih sözcükleri..
KAN,sen varken kırmızıydı..
SER,sendeyken hırpalanmayı sevmeyen bir bozuk ezberdi..
OJE'n,bir bordo gölgesine daha mat,kömür gözle birlikte ömür törpüsünde..
Belki fransız,
Fransız kalmış diğer renklerin dil döngüsü örtüsünde..
Kış bakışı yağış ikliminde irkilirken,
Ankara da çocuk aklım..
Loş gelmiştin...
Ankaradaki ve en karadaki sokak suskunluğu kalanım..
Anka oluyor sonra yalnızlığım karalarla..
Yalnız oturduğum bir bankın,daha önce ıslatılmış sessizliği hatırladığım kadın..

100

Wednesday, 5.10.2011, 09:00

Az Mevsimi


Aşk eskimiş,
Her şey bir kenara itilmiş,
Bitmiş gibi görünmekle kalmış,
Bırakılmış,
Öyle yetinilmiş geri kalan günlere bölünerek gidilmiş..

Oysa kalmayanların fazlalığında,
Her deprem bir acı,
Her acı bir deprem,
Yeni depremler yine acıları sancıtmış..

Aşk,
Bir faymış içimizde,
Kırdık..

Aşk,
Bir falmış gözlerimizde,
Baktık..

Şimdi..

Birbirimizin ötekisiyiz..
Tenimizin öteki tarafıyız soğuk kanlı yalnızlıklarda,soğuk kaldı bedenlerimiz..

Bedelimizi ellerimizle tutulanlarla gördük,
Yabancılığın kırçıllığını ö/dediklerimizin tutarlarıyla hesapladık..
Tutarsız yaşanan ne varsa,
Tutmadı aklımızdaki çarşıya..

Şimdi..

Birbirimizin başkasıyız,
Sen bana yaban,
Ben sana yabancı..

Şimdi..

Bir birimizin Vesairesiyiz..
Bir bilenimizin bile bilmediği Ve benzeriyiz..
Ve Sonrası..

Duyuyorsun,
Görüyorsun,
Okuyorsun,
Anlıyorsun..

Yetmiyor Arkadaşlık,
Sonrasına gitmiyor arkadaki Aşk'lık..

Aşk'tık..
Aşk'tık-adık birbirimize..
Aşk taktık çelmelerimizle yüreklerimize..
Açtık yaraları sonra,
Düştüğümüz düşlerin düzlüklerindeki düşsel bereketlerde..

Şimdi..

Aşk eski'tilmiş..
Hep ayrısına benzer olduğumuz..
Hep farklısına benzetilmek istediğimiz sözcüklerde..

Ramak k/alıyoruz birbirimize,
Yokluğumuzdaki haracımızla borç ö/demekten..

Diyeceklerimden sustum..
Dediklerimdeki gediklerden düştü/m..

Şimdi..

Ne var kadar çok,
Nede yok kadar azız..

Az mı ağladım?
Az mı dağladım kendimi sürmelerin yüzünden gözlerime?
Az mı yandım yanağının h/arıyla?
Az mı dondum sonra kaldığımda soğuğunda yosun kokulu hırkanla?

Az mı?
Azdı..

Azıda tükettik,
K/almadık..

Daim olmaya giderken f/anilikte,
Baki kalmak isteğiyle cahilliklerle,
Aşk olamadık BİZ'e..

Birbirimize Âşık olduk sadece..

Daha ne anlatabilirim ki?
İşte hepsi,böyle..


D/uyuyorsun,
Görüyorsun,
Okuyorsun,
Anlıyorsun..

Y/etmiyor Arkadaşlık,
Sonrasına g/itmiyor artık arkadaki Aşk'lık..