Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, AllaTurkaa sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

DJ_DiL@N

Profesyonel

  • Konuyu başlatan "DJ_DiL@N"

Mesajlar: 1,351

Kayıt tarihi: Aug 22nd 2008

  • Özel mesaj gönder

1

Friday, 19.06.2009, 15:22

Arapça Alfabetik Harflarin Telaffuzu

Fatiha Suresi

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

اَلْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ العَالَمِينَ () وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَ ﺁلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينْ ()

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

اَلْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ العَالَمِينَ () الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ () مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ () إيَّاكَ نَعْبُدُ وإيَّاكَ نَسْتَعِينُ () اِهْدِنَا الصِّراطَ الْمُسْتَقِيمَ () صِرَاطَ الَّذِينَ أنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلاَ الضَّالِّيِنَ.()

Meali

Rahmân ve Rahîm olan Allahın ismi ile.

Hamd âlemlerin Rabbi Rahman Rahîm ve din günü (kıyâmet günü)nün sâhibi olan Allaha mahsûsdur. Yalnız sana ibâdet eder yalnız senden yardım isteriz. Bizi doğru yola kendilerine ni’met verdiklerinin yoluna ilet. Gazâba uğrayanlarınkine sapıklarınkine değil.


Fil Suresi

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

اَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِاَصْحَابِ الْفِيلِ (1) اَلَمْ يَجْعَلْ كَيْدَهُمْ فِي تَضْلِيلٍ (2) وَاَرْسَلَ عَلَيْهِمْ طَيْرًا اَبَابِيلَ (3) تَرْمِيهِمْ بِحِجَارَةٍ مِنْ سِجِّيلٍ (4) فَجَعَلَهُمْ كَعَصْفٍ مَاْكُولٍ (5)

Meali

Rahmân ve Rahîm olan Allahın ismi ile.

(Ey Resûlüm!). Rabbinin fil sâhiblerine neler etdiğini görmedin mi? O bunların kötü plânlarını boşa çıkarmadı mı? O bunların üzerine bölük bölük kuş(lar) gönderdi. Ki bunlar onlara (fil sâhiblerine) pişkin tuğladan (yapılmış) taş(lar) atıyordu. Derken (Allah) onları yenik ekin yaprağı gibi yapıverdi.

FİL VAK’ASI: Habeş hükmdârı Necâşînin Yemen vâlîsi olan “Ebrehe” isminde bir adamı vardı. Ebrehe insanları Mekke-i Mükerremedeki Kâ’beyi ziyâretinden vazgeçirmek için San’a şehrinde büyük ve süslü bir kilise yapdırdı. Fekat maksâdı hâsıl olmayıp Kâ’beyi ziyâret edenler o kiliseyi ziyârete gelmediler. Ayrıca Fukaym kabîlesinden Nüfeyl adlı bir genç gece gizlice getirdiği pislikleri ile kilisenin her tarafını kirletdi. Bunu bahâne eden Ebrehe büyük bir ordu hâzırlayarak Mekke üzerine yürüdü. Ordusunun önünde Necâşîden getirdiği büyük bir fil vardı. Fili ordunun önünde yürütmekle ordusunun gâlib geleceğini sanıyordu.

Böylece ordu Mekke üzerine yürüdü. Şehre gireceği zemân fil yere çökdü ve bir dahâ ileri gitmedi. Bütün uğraşmalar onu Mekke istikâmetine götüremedi. Başka yönlere ise koşa koşa gidiyordu. Tam bu sıralarda Allahü teâlâ Ebâbil denilen kuşları gönderdi. Ağızlarında ve ayaklarında taşıdıkları taşları Ebrehenin ordusu üzerine atdılar. Âyet-i kerîmede de belirtildiği gibi ordu “yenilmiş ekin yaprağı” gibi oldu.

Bu hâdisenin vuku’ bulduğu seneye Arablar “Fil senesi” derlerdi. Bu vak’adan 50-55 gün sonra Peygamber Efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” dünyâya teşrif buyurdu.



Kureyş Suresi

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

لاِيِلاَفِ قُرَيْشٍ (1) اِيلاَفِهِمْ رِحْلَةَ الشِّتَآءِ وَالصَّيْفِ (2) فَلْيَعْبُدُوا رَبَّ هَذَا الْبَيْتِ (3) الَّذِي اَطْعَمَهُمْ مِنْ جُوعٍ وَآمَنَهُمْ مِنْ خََوْفٍ (4)

Meali

Rahmân ve Rahîm olan Allahın ismi ile.

Kureyşi emniyyet ve selâmete kış ve yaz onları (Kureyşlileri) gidiş ve gelişler[1]de râhatlığa kavuşdurduğundan dolayı (hiç olmazsa) şu Beytin (Kâ’benin) Rabbine ibâdet etsinler. O (Allah ki) onları açlıkdan (kurtarıp) doyuran kendilerine korkudan emînlik veren(dir.)


Maun Suresi

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

اَرَاَيْتَ الَّذِي يُكَذِّبُ بِالدِّينِ (1) فَذَلِكَ الَّذِي يَدُعُّ الْيَتِيمَ (2) وَلاَ يَحُضُّ عَلَى طَعَامِ الْمِسْكِينِ (3) فَوَيْلٌ لِلْمُصَلِّينَ (4) الَّذِينَ هُمْ عَنْ صَلاَتِهِمْ سَاهُونَ (5) اَلَّذِينَ هُمْ يُرَآؤُنَ (6) وَيَمْنَعُونَ الْمَاعُونَ (7)

Meali

Rahmân ve Rahîm olan Allahın ismi ile.

Dîni (Müslimânlığı) yalan sayanı gördün mü? İşte yetîmi[2] şiddetle iten yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur[3]. İşte (bu vasflarla berâber) namâz kılan (münâfık)ların vay hâline ki onlar namâzlarından gâfildirler. Onlar riyâkârların tâ kendileridir. Onlar zekâtı[4] da men’ ederler.


Kevser Suresi

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

اِنَّآ اَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ (1) فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْ (2) اِنَّ شَانِئَكَ هُوَ اْلاَبْتَرُ (3)

Meali

Rahmân ve Rahîm olan Allahın ismi ile.

(Habîbim!) Hakîkat biz sana Kevseri[5] verdik. O hâlde Rabbin için namâz kıl ve kurban kes. Doğrusu sana (nesli kesik deyip) dil uzatandır hayrsız nesli kesik.

ÎZÂH: Bu mübârek sûre Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” nâil olduğu ni’metleri ve Onun iki kudsî vazîfesini bildirmekdedir. Âyet-i kerîmedeki “Kevser” lâfzı için islâm âlimleri çeşidli ma’nâlar vermişlerdir. Cumhur ulemâya göre:

a) Cennetde bir ırmakdır veyâ bir havuzdur ki suyu baldan tatlı sütden dahâ ziyâde beyâz ve kardan dahâ soğukdur.

b) Kur’ân-ı Azîmdir ki: O dünyevî ve uhrevî hayrları toplıyan bir kitâbdır.

c) Resûl-i Ekremin “sallallahü aleyhi ve sellem” hâiz olduğu şeref-i nübüvvetdir.

d) Gökde ve yerde Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” için çok zikr ve senâdır.

e) Resûlullahın evlâd ve etbaıdır.

f) Resûlullahın Eshâb ve ulemâ-yı ümmetidir.

Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” oğlu Kâsım vefât edince Âs bin Vâil Muhammedin “aleyhisselâm” artık nesli kesildi kendisini yâd etdirecek evlâdı kalmadı dedi. Bunu diğer müşrikler de söylemişlerdir. Onlar müslimânlara bir şiddet darlık ârız olunca bununla sevinip ferâhlıyorlardı. İşte bu sûre-i celîle o kâfirlerin bâtıl düşüncelerini reddetdi. Pek kısa bir sûre olmasına rağmen birçok hakîkatlere işâret etmekdedir.



Kafirun Suresi

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

قُلْ يَآ اَيُّهَا الْكَافِرُونَ (1) لآ اَعْبُدُ مَا تَعْبُدُونَ (2) وَلآ اَنْتُمْ عَابِدُونَ مَآ اَعْبُدُ (3) وَلاَ اَنَا عَابِدٌ مَا عَبَدْتُمْ (4) وَلآ اَنْتُمْ عَابِدُونَ مَآ اَعْبُدُ (5) لَكُمْ دِينُكُمْ وَلِيَ دِينِ (6)
Meali

Rahmân ve Rahîm olan Allahın ismi ile.

Yâ Habîbim! Onlara de[6]: Ey kâfirler ben sizin tapmakda olduklarınıza (putlarınıza) tapmam. Benim ibâdet edeceğime de (Allahü teâlâya) siz kulluk ediciler değilsiniz. Ben sizin tapdıklarınıza (hiçbir zemân) tapmış değilim. Siz de benim kulluk etmekde olduğuma (hiçbir vakt) kulluk ediciler değilsiniz. Sizin dîniniz size benim dînim bana.

Nasr Sûresi

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

اِذَا جَآءَ نَصْرُ اللهِ وَالْفَتْحُ (1) وَرَاَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ فِي دِينِ اللهِ اَفْوَاجًا (2) فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُ اِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا (3)

Meali

Rahmân ve Rahîm olan Allahın ismi ile.

Allahın nusrati ve feth gelince sen de insanların fevc fevc Allahın dînine (müslimânlığa) gireceklerini görünce hemen Rabbini hamd ile tesbîh et. Onun afv etmesini iste. Şübhesiz ki O tevbeleri çok kabûl edendir.[7]


Tebbet Sûresi

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

تَبَّتْ يَدَآ اَبِي لَهَبٍ وَتَبَّ (1) مَآ اَغْنََى عَنْهُ مَالُهُ وَمَا كَسَبَ (2) سَيَصْلَى نَارًا ذَاتَ لَهَبٍ (3) وَامْرَاَتُهُ حَمَّالَةَ الْحَطَبِ (4) فِي جِيدِهَا حَبْلٌ مِنْ مَسَدٍ (5)

Meali

Rahmân ve Rahîm olan Allahın ismi ile.

Ebû Lehebin iki eli kurusun. (Kendisi de) kurudu (helâk oldu ya). Ona ne malı (Babasından mîrâs kalan malı) ne kazandığı fâide vermedi. O alevli bir ateşe girecek karısı da odun hammalı olarak. Boynunda bükülmüş bir ip de olduğu hâlde.

ÎZÂHI: Bu sûre-i celîle Resûl-i Ekreme “sallallahü aleyhi ve sellem” ezâ ve cefâda bulunmuş olan Ebû Leheb ve zevcesinin helâk olarak şiddetli bir azâba düşeceklerini haber veriyor. Peygamber aleyhisselâm; “akrabanı korkut” emr-i ilâhîsini alınca Safa tepesine çıkmış yakınlarını çağırarak onları İslâm dînine da’vet etmişdi. Ebû Leheb burada Peygamberimizin söylediklerine karşı çıkmış ve Ona hakâret ederek oradan ayrılmış ve oradakilere ma’nî olmuşdu. Ebû Lehebin karısı da Resûl aleyhisselâmın yürüyeceği yollara geceleyin dikenli ağaçlar otlar yüklenerek getirir dökerdi. Ayrıca Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” ardından koğuculuk yapardı.

Ebû Leheb Hicretin ikinci senesinde Bedr gazvesindeki İslâm mücâhidlerinin muvaffakiyyetlerine dayanamıyarak yedi gün sonra öldü. Vücûdu delik deşik olup çocukları bile yanına yaklaşamadı. Ancak üç gün sonra defnedilebildi. Bilâhare zevcesi de ölüp lâyık olduğu cezâya kavuşdu.



İhlâs Sûresi

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

قُلْ هُوَ اللهُ اَحَدٌ (1) اَللهُ الصَّمَدُ (2) لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ (3) وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُُفُواً اَحَدٌ (4)

Meali

Rahmân ve Rahîm olan Allahın ismi ile.

Ya Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem”! De ki; O Allah birdir Samed[8]dir. O doğurmamışdır doğurulmamışdır. Hiçbir şey Onun dengi (ve benzeri) değildir.


Felâk Sûresi

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ (1) مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ (2) وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ اِذَا وَقَبَ (3) وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ (4) وَمِنْ شَرَّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ (5)

Meali

Rahmân ve Rahîm olan Allahın ismi ile.

(Yâ Muhammed! “aleyhisselâm”) Yaratdığı şeylerin şerrinden karanlığı çöküp basdığı zemân gecenin şerrinden düğümlere (Büyücülerin ipliklere bağladıkları düğümlere) üfüren (nefes)lerin (Büyücü ve üfürükçülerin) şerrinden ve hased edenin hased(ini belli) etdiği zemân şerrinden sabâhın Rabbine sığınırım de[9].


Nâs Sûresi

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ (1) مَلِكِ النَّاسِ (2) اِلَهِ النَّاسِ (3) مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ (4) الَّذِي يُوَسْوِسُ صُدُورِ النَّاسِ (5) مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ (6)

Meali

Rahmân ve Rahîm olan Allahın ismi ile.

(Yâ Muhammed! “aleyhisselâm”). İnsanların Rabbine insanların melikine insanların mâbuduna insanların göğüslerine dâima vesvese veren gerek cinden gerek insandan (olsun) o sinsi şeytânın şerrinden sığınırım de[10].


Âyetel Kürsî

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

اَللهُ لآ اِلَهَ اِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَاْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَهُ مَا فِي السَّمَوَاتِ وَمَا فِي اْلاَرْضِ مَنْ ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ اِلاَّ بِاِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِهِ اِلاَّ بِمَا شَآءَ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَوَاتِ وَاْلاَرْضَ وَلاَ يَؤُدُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ (255)

Meali

Rahmân ve Rahîm olan Allahın ismi ile.

Allah kendinden başka hiçbir ilâh yokdur. (O) Hayy ve Kayyûmdur. Onu ne bir uyuklama ne de bir uyku tutabilir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Onundur. Onun izni olmadan nezdinde kim şefâ’at edebilir? O (yaratdıklarının) önlerindeki ve arkalarındaki gizli ve âşikâr her şeyi bilir. Onun ilminden yalnız kendisinin dilediğinden başka hiçbir şey kavrayamazlar. (Mahlûkatı). Onun kürsüsü gökler ve yeri kaplamışdır. Bunların (yerin ve göğün) koruyuculuğu Ona ağır da gelmez. O çok yüce çok büyükdür.



Kadr Sûresi

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

اِنَّآ اَنْزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ (1) وَمَآ اَدْرَيكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ (2) لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِنْ اَلْفِ شَهْرٍ (3) تَنَزَّلُ الْمَلَئِكَةُ وَالرُّوحُ فِيهَا بِاِذْنِ رَبِّهِمْ مِنْ كُلِّ اَمْرٍ (4) سَلاَمٌ هِيَ حَتَّى مَطْلَعِ الْفَجْرِ (5)


Asr Sûresi

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

وَالْعَصْرِ (1) اِنَّ اْلاِنْسَانَ لَفِي خُسْرٍ (2) اِلاَّ الَّذِينَ اَمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ (3)


Sübhâneke

سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَ بِحَمْدِكَ * وَ تَبَارَكَ اسْمُكَ وَ تَعَالَى جَدُّكَ * وَ جَلَّ ثَنَاؤُكَ * وَ لاَ اِلَهَ غَيْرُكَ

Meali

Ey Allahım! Seni noksanlıklardan tenzîh eder. Bütün kemâl sıfâtlarıyla tavsif ederim. Sana hamd ederim. Senin ismin yücedir. (Ve senin şânın her şeyin üstündedir)[11]. Senden başka ilâh yokdur.


Ettehıyyâtü

اَلتَّحِيَّاتُ ِللهِ وَ الصَّلَوَاتُ وَ الطَّيِّبَاتُ * اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ اَيُّهَا النَّبِيُّ وَ رَحْمَةُ اللهِ وَ بَرَكَاتُهُ * السَّلاَمُ عَلَيْنَا وَ عَلَى عِبَادِ اللهِ الصَّالِحِينَ * اَشْهَدُ اَنْ لآ اِلَهَ اِلاَّ اَللهُ وَ اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّداً عَبْدُهُ وَ رَسُولُهُ *

Meali

Her dürlü hurmet salevât ve bütün iyilikler Allaha mahsusdur. Ey Nebî! Allahın selâm rahmet ve bereketi senin üzerine olsun. Selâm bizim ve Allahın sâlih kullarının üzerine olsun. Şehâdet ederim ki Allah birdir ve yine şehâdet ederim ki Muhammed (aleyhisselâm) Onun kulu ve resûlüdür.


Allahümme Salli

اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ عَلَى ﺁلِ مُحَمَّدٍ * كَمَا صَلَّيْتَ عَلَى اِبْرَاهِيمَ وَ عَلَى ﺁلِ اِبْرَاهِيمَ * اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ *

Meali

Ey Allahım! İbrâhîme “aleyhisselâm” ve âline rahmet etdiğin gibi (Efendimiz) Muhammede “aleyhisselâm” ve âline de rahmet eyle. Muhakkak sen hamîd ve mecîdsin.


Allahümme Bârik

اَللَّهُمَّ بَارِكْ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ عَلَى ﺁلِ مُحَمَّدٍ * كَمَا بَارَكْتَ عَلَى اِبْرَاهِيمَ وَ عَلَى ﺁلِ اِبْرَاهِيمَ * اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ *

Meali

Ey Allahım! İbrâhîme “aleyhisselâm” ve âline bereketler ihsan etdiğin gibi (Efendimiz) Muhammede “aleyhisselâm” ve âline de bereketler ihsan eyle. Muhakkak sen hamîd ve mecîdsin.


Rabbenâ Duâsı

رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَ فِي اْلآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

Meali

Yâ Rabbî! Dünyâda ve âhıretde bize iyilikler ver ve bizi nârın (ateşin) azâbından koru. Ey merhametlilerin en merhametlisi senin rahmetinle...


Rabbenâğfirli Duâsı

بِرَحِمَتِكَ يَا اَرْحَمَرَ الرَّاحِمِينَ


رَبَّنَا اغْفِرْ لِى وَ لِوَالِدَىَّ وَ لِلْمُؤمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ اْلحِسَابِ


Kunût Duâsı

اَللَّهُمَّ إِنَّا نَسْتَعِينُكَ وَ نَسْتَغْفِرُكَ وَ نَسْتَهْدِيكَ * وَ نُؤْمِنُ بِكَ وَ نَتُوبُ اِلَيْكَ * وَ نَتَوَكَّلُ عَلَيْكَ * وَ نُثْنِى عَلَيْكَ اْلخَيْرَ كُلَّهُ نَشْكُرُكَ وَ لاَ نَكْفُرُكَ * وَ نَخْلَعُ وَ نَتْرُكُ مَنْ يَفْجُرُكَ *

Meali

Ey Allahım! Biz senden yardım dileriz. Sana istiğfar ederiz. Senden hidâyet isteriz. Sana îmân ederiz. Sana tevbe ve sana tevekkül ederiz. Bütün hayrlarla seni överiz. Sana (ni’metlerine) şükreder küfrân-ı ni’met etmeyiz. Sana karşı fısk ve fücur edeni atar ve terk ederiz.


Kunût Duâsı


اَللَّهُمَّ اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَ لَكَ نُصَلِّى وَ نَسْجُدُ * وَ اِلَيْكَ نَسعْىَ وَ نَحْفِدُ * نَرْجُو رَحْمَتَكَ وَ نَخْشَى عَذَابَكَ * اِنَّ عَذَابَكَ الْجِدَّ بِاْلكُفَّارِ مُلْحِقٌ *

Meali

Ey Allahım! Ancak sana ibâdet eder namâz kılar secde eder sana koşar ve iltica ederiz. Rahmetini recâ (ümîd) eyler ve azâbından korkarız. Çünki senin azâbın gerçeği örten kâfirlere mutlaka ulaşır.


alıntıdır...

ALI25

Stajyer

  • "ALI25" bir erkek

Mesajlar: 41

Kayıt tarihi: Mar 9th 2009

Konum: Berlin

  • Özel mesaj gönder

2

Friday, 22.01.2010, 21:13

Eline saglik sag ol güzel bir paylasim yapmissin Dilan.

3

Friday, 22.01.2010, 23:00

Yüreğin Dert Görmesin Teşekkürler

Surmeli

Profesyonel

  • "Surmeli" bir kadın

Mesajlar: 1,078

Kayıt tarihi: Sep 1st 2007

Konum: Almanya

  • Özel mesaj gönder

4

Thursday, 10.06.2010, 17:05

RABBIM RAZI OLSUN PAYLASIM ICIN TSKKR:

5

Thursday, 22.12.2011, 23:39

Emeğinize sağlık, paylaşımınız için teşekkür ederim ... Allah razı olsun...