Büyük bir mahkeme salonundayız, geniş ve uzun
Seksen yaşlarında bir çift var, yüzlerinde hüzün
Halleri içler acısı, perişan, ağlamaklı ve suskun
Birbirlerinin yüzüne bakmıyorlar, hepten küskün
Ninenin ağlamaktan gözleri çukurlaşmış
Dedeyi hiç sorma, yaşlılıktan tutuklaşmış
Hayattan bıkkınlık var yüz ifadelerinde
Hiç siyah kıl kalmamış sakalın tellerinde
Düşünceli bakışlarla hep duvarları süzüyorlar
Bu yaşta mahkemeye düşmelerine üzülüyorlar
…
Hakim karşısındaydılar sonunda, bastona dayanık
İkisi de uykusuzdu aslında, görünseler de uyanık
Hakim tok sesiyle sordu teyzenin yüzüne bakarak
Nerden çıktı nineciğim şimdi bu yaşta boşanmak
Başörtüsünü yukarıya kaldırıp ağzını örttü önce
Derin bir nefes alıp anlatmaya başladı sessizce
Bu herif yetti gayrı dedi, bezdirdi beni hayattan
Mecbur kaldım ayrılmaya bu kocamış bayattan
Sessizlik oldu bir anda, sustu daktilo bile
Gazete muhabirleri bastı deklanşöre habire
Nasıl bir manşet atacaklardı gazetelerde acaba yarın
Beraber geçirdikleri 50 seneden sonra bu iki eski yarin
Kadın ağlamaklı devam etti, çok diyeceğim
Benim bir sedef çiçeğim vardı çok sevdiğim
Elli yıl önceydi hakim bey, o zamanlar küçüktüm
Onu bana verdiği çiçeklerin bir dalından büyüttüm
Çocuğumuz olmadı hayatta, o çiçeği yavru bildim
Çiçek solmaya başladı, ben de beraber eridim bittim
Bir adak adadım, iyi gelirmiş çiçeğe diye
Her gece bir tas su verecektim ona biteviye
Elli yıl geçti aradan, bir gece kalkıp sulamadı
Bir iyilik yapıp bana deliksiz uyku sunamadı
Geçen gece takatim kesilmiş, uyuyakalmışım
Verdiğim ömrüme yanarım, ne de aptalmışım
Onsuz daha iyiyim, mahvolan hayallerimi listeledim
Benim görevlerimden birini bir kere yapsın istedim
Zor tamamlandı sözler, gözyaşları süzüldü
Taş kalpli dinsizler bile dayanamadı üzüldü
Başörtüsüyle örttü yüzünü, gözyaşını gizledi
Kısa süren puslu sessizliği, hıçkırıklar izledi
...
Döndü hakim iki büklüm oturan yaşlı adama
Tek cümle söyledi: Bir diyeceğin var mı baba
Bastonuna dayanarak ayağa kalktı ihtiyar
Herkes suçlu dese de, aslında içi bahtiyar
Yüzünde suçlanmış olmanın verdiği utangaç bir ifade
Hakime dönerek anlatmaya başladı her şeyi tane tane
Bahçıvan olarak askerlik yaptım reisicumhur köşkünde
Bahçeyi güzel tutmayı düşündüm gecemde gündüzümde
Ayşe’mi de orada tanıdım, sedef çiçeklerini de
En güzel çiçeklerden buket yaptım her seferinde
Evlendik hemen sonra, askerlik bitimine
Boyun ağrısı oldu, götürdüm onu hekime
Uzun süre uyanmadan yatmasın, kötüleşir
Aksi halde boynundaki kireç çok sertleşir
Her gece uykusunu bölüp uyansın, gezinsin
Kıyıp zorlayamadım cancağızımı, ne bilsin
Baktım durum kötüye gidiyor, sözler kifayetsiz
O vakitlerde çiçek kurumaya başladı kaldı fersiz
Dedim, çiçeğimizi her gece sularsan kurumaz
Bir dilek tutarsan, Allah indinde reddolunmaz
Her gece bitanemi uyandırdım, çiçek sulayışını izledim
O çiçeğin yerine koydum kendimi, sanki ben filizledim
Yattıktan sonra her gece aksatmadan uyandım, istisnasız
Yavrusu yerine koyduğu saksının suyunu boşalttım sessiz
Sedef çiçeği gece sulanmayı hiç sevmez hakim bey
Sevdiğim için her gece iki kere uyanmak hiçbir şey
Dün gece de yaşlılık işte, uyanamadım
Canım hayat arkadaşımı kaldıramadım
Çiçek susuz kalabilirdi ama kadınımın boynu azardı
Suçlandım, ses çıkaramadım, her sözü sanki bir azardı
Salonda çıt yok, herkes inceden gözyaşı döküyor
Yaşlı nineyi hiç sormayın, her söz kalbini söküyor
Mescere der ki; her hikayede vardır bir ibret
Sevgide cömert ol, kalbin kırılınca da sabret