Al koynunda sakla kırılgan gülüşlerimi!
Suskunluğumu çığlıklara gömdüm
sustukça depremler başladı ruhumda
kusup atmak istedim içimdeki zehri, olmadı yapamadım
ellerimde kırılgan can kırıkları
yüreğimi kesiyor, canım kanıyor anne
sesli harfler biriktiriyorum dilimde
intiharın eşiğinde cümleler
bir uçurum kenarında ha düştüm, düşeceğim
hayat ile ölüm arasında kaldım...
Nicedir zehirli bir ok gibi kalbime saplı hüzün
özlemler birikiyor durmadan ters güzergahlar üstüne
gözlerim uzaklara dalıyor, yollar tutuklu, ben yorgun
gidenler dönmüyor anne, hasretlik dinmiyor
zifir gecelerde, zehir yalnızlıklar demliyorum kaderime
yağmur kokuları sarıyorum boynuma
sızım - sızıları alıyorum koynuma
sızım elif sızısı, yazım elif yazısı
kalemim de küstü duygularıma
kalakaldım öylece sayfalar ortasında şaşkın
dudaklarımda bir ah!!! Kimse bilmiyor
suyu çekilmiş ırmaklar gibi duruyor başımda gam
ah anam yine yangın, yine hicran payıma düşen
elbet biz de güleceğiz bir gün bu kiralık lanet acılara inat...
Bir zamanlar kınalı kuşundum
artık yaralı bir kuşum anne!
yüreğimdeki kuşun kanadı kırık
acımayıp vurdular kanatlarımdan
ak sütünle boyalı kınalı kanatlarımı
zehirli silahlarıyla kana buladılar
Göğüs kafesimde yalnız, yaralı ve yamalı bir yürek
tebessümlerim bile doldurmuyor gamzelerimi artık
zifir acılar damlarken gecenin parmaklarından
gözyaşı biriktiriyorum gülüşlerimde durmadan.
oy ben ki, hazan bahçelerinde bile gülümserken güzlere
dört mevsimim dalları kırık bir sonbahar ağacıyım şimdi,
yapraklarımda sarı hüzün
her fırtına ömrümden bir parça kopardı...
Leyl-ü Nehar’ı geçip gelemedim nenni
yol boyu kalp kırıkları, kar yolu cam kırıkları
mevsim zemheri bırakma ellerimi üşürüm
gamzelerimde biriken ruhumla, yıka kanatlarımı
iz kalmasın dil yaralarından
yüreğimi kesen can kırıklarından arındır beni
al koynunda sakla kırılgan gülüşlerimi
al yüreğinin can kafesinde barındır...
(Prenses)
EyLem Çalışkan