Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, AllaTurkaa sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

perrush

Stajyer

  • Konuyu başlatan "perrush"

Mesajlar: 119

Kayıt tarihi: Sep 24th 2006

Konum: Nevis

  • Özel mesaj gönder

1

Wednesday, 14.02.2007, 00:15

Organ??

Arkadaslar Organ bagislamak günah mi??

Dinimiz bunu caiz görüyor mu?
Sizin bilgilerinizi ve düsüncelerinizi ögrenmek istiyorum bu konuda...

Simdiden tskler :)

Easymail

Orta Düzey

Mesajlar: 428

Kayıt tarihi: Sep 24th 2006

Konum: Nürnberg

  • Özel mesaj gönder

2

Wednesday, 14.02.2007, 02:42

Bende bunu daha kisa bir süre önce düsündüm, hatta anneme sormustum. Anneme göre harammis. Az cok kendim mantikli düsünmeye calistigimda, su senaryoyu kafamda olusturdum. Bizim bedenimiz, vücudumuz ve organlarimiz bizlerin kendisininmi yoksa Allahtan bize bir emanetmidir? Kendimize zarar verdigimizde, bedenimizde hic bir gerekli sebebi olmadigi halde degisiklikler yapmak günahmidir, degilmidir?. Eger buradan yola cikarsak, kendimizin olmayan bir emaneti baskasina nasil verebiliriz. Hadi para olsa, bir sekilde acelesi yoksa kendimiz tamamlariz, ama organlarin degerini nasil geri öderiz?
Ama diger taraftanda bir insanin canini kurtariyorsun, ona yardim ediyorsun. Bu acidanda sevap olmasi lazim.
Yani bir nevi günah ve sevap terazisinde hangisi daha agir gelir hesabi yapilabilir belkide.

cetinM

Orta Düzey

Mesajlar: 262

Kayıt tarihi: Nov 3rd 2006

  • Özel mesaj gönder

3

Wednesday, 14.02.2007, 09:57

dinimiz kisnima cok deyinmek istemiyorum da yanliz hayat kurtarmak gunahsa eyer bilmiyorum o zaman yapmayin

stella

Profesyonel

Mesajlar: 564

Kayıt tarihi: Sep 24th 2006

Konum: :))))

  • Özel mesaj gönder

4

Wednesday, 14.02.2007, 11:31

Normal halde caiz olmayan bazı şeyler vardır ki, zaruret halinde meşru olmaktadır. Meselâ, vefat eden hamile bir annenin karnındaki çocuk canlı olup hareket ederse, âlimlerin çoğunun görüşüne göre, annenin karnı sol tarafından yarılır ve çocuk alınır. Çünkü bu durumda ölünün bir parçası alınsa da, başka bir canlının hayatı kurtarılmış olmaktadır.1

İşte bu fıkhî hükme istinad eden zamanımız âlimleri organ nakline cevap vermektedir. Burada bir hastayı ölümden ve herhangi bir organını kaybetmekten korumakiçin, ölmüş olan bir kimsenin organlarından birisi çıkarılıp hastaya takılmaktadır. Bu ameliyat daha çok böbrek, kalb ve göz gibi âzalarda yapılmaktadır.

Bu meseleye genişçe temas eden Ezher ulemâsından Ahmed eş-Şirbâsî, bu ameliyatı yaparken bazı esasların göz önünde bulundurulmasını ve onlara riayet edilmesini şart koşmaktadır. Herşeyden önce bu “nakil” hayatî bir zaruretten dolayı yapılmalıdır. Umumî mânâda bir çeşit tedâvidir. Çünkü zaruretlerin bazı haramları mubah kıldığı, bilinen bir kaidedir.

Böyle bir zaruret hâli ortaya çıkınca, hastanın mâruz kaldığı hayatî tehlikenin ancak bu yolla giderileceği teşhisinin konmuş olması; bu ameliyattan sonra da hastanın ya da tam olarak veya galip bir zanla kurtulma ümidinin tesbit edilmesi gerekir. Yâni, ameliyat hem son çare olmalı, hem de kurtulma ümidi “kesin”e yakın bulunmalıdır. Tabiî, bu teşhiste sıradan kimselerin değil de, sahasında uzman bir doktorun veya varsa sağlık heyetinin karar vermiş olması lâzımdır.

Kalbi, böbreği veya gözü alınacak ölünün hayatta iken organlarını bağışlamış olması veya gerektiğinde alınabileceğine dâir muvafakatının mevcut olması da icap eder. Şayet ölen kimse hayatta iken böyle birşey söylememiş, bir muvafakatta bulunmamışsa, yakınlarının veya varislerinin rızası alınmalıdır. Ayrıca ölmüş kişi, “Ben ölünce cesedime dokunmayın” şeklinde bir vasiyette bulunmamışsa, bu vasiyete riayet edilmelidir.

Organı nakledilecek kimsenin de gerçek mânâda ölmüş olması gerekir. Hayatta bulunduğu müddetçe alındığı takdirde ölümüne sebep olabilecek kalb gibi bir organının alınıp bir başka hastaya nakledilmesi caiz değildir. Bir müddet sonra öleceği tahmin edilen bir hastanın organı da alınmaz. Öyle ki, doktorların kesin olarak öleceği hususunda rapor verdikleri pek çok hastanın sağlığına kavuşup yaşadığı vâkidir. Bu itibarla, can çekişen bir hastanın “Nasıl olsa ölecek” doüşüncesiyle bir organını alıp başka bir hastaya nakletmek caiz değildir.

Hayatta olan bir insanın ölmek üzere olan bir hastaya iki böbreğinden birisini vermesinde ise, eğer tıbbî ve sıhhî açıdan, bağışta bulunan kimseye o anda ve ondan sonraki hayatında bir zarar gelmeyeceği tesbit edilir de akabinde böbrek nakli yapılırsa; yine burada birkişinin hayatının kurtarılması bahis mevzuu olduğundan ve böbreğini bağışlayan kimse de zarar görmeyeceği için, bir mahzur olmaması gerektir. Bu bağış bir fedakârlıktır.

Bu arada, ameliyat yapılacak kimsenin muvâfakatı, rızası alınmalıdır. Onun haberi olmadan, imzası alınmadan yapılan bir ameliyat zaten mümkün olmadığı gibi, dinen de uygun olmaz.
Bu meselede İslâmiyetin nazara aldığı mühim husus, insan hayatının kurtarılmasının hedef alınmış olmasıdır. Çünkü dinin esaslarından birisi de “hayatı muhafaza”dır. Bir kişinin hayatının kurtulmasına vesile olmanın bütün insanları hayata kavuşturmak kadar mühim olduğunu bildiren âyetin meâli ise şöyledir: “Kim bir kimseyi bir cana veya yeryüzünde bozgunculuğa karşılık olmadanöldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir insanı ölümden kurtarırsa bütün insanları ölümden kurtarmış gibi olur.”2 Bu gayeye uygun olduğu içindir ki, müteahhirîn âlimleri hastaya ve çok kan kaybına uğrayan kimseye kan naklinin caiz olduğunu belirtmişlerdir. Hattâ alınan kan gayrimüslimden de olsa caizdir.3
Ancak her ne şekilde olursa olsun, organını bağışlayan veya böbreğini sağlığında veren, kan bağışı yapan kimse, bunların karşılığında bir para almamalı, menfaat şartı koşmamalıdır. Çünkü insan ve insanın parçaları, istenildiği zaman satılan ve menfaat temin edilen bir meta değildir. Bu itibarla, mecburiyet karşılığında bağışlanan bir organdan veya kandan ücret almak caiz olmamaktadır.

Bu vesile ile bu meselede sıkça sorulan bir hususa da açıklık getirelim:

Ölmeden önce göz ve böbrek gibi bir organını bağışlayan kimse, bu organlarının öldükten sonra bir hastaya takılmasıyla şüphesiz sevap kazanacaktır. Çünkü bu sayede başka bir insan sıhhate kavuşmuş, hayata dönmüştür. Ancak organ bağışlayan bu kimse bağışlamış olduğu ve sonra da nakledilmiş olan bu uzvunun ikinci bir şahısta gördüğü vazifeden dolayı mes’ul sayılmaz.

Şöyle ki, bir başkasından nakledilen gözle görmeye başlayan, eğer o gözle harama bakmış, bir günah işlemişse mes’uliyet kendisinedir. Ölen kimsenin bundan bir mes’uliyeti yoktur. Çünkü o adam ölmesiyle vücut elbisesinden tamamen soyulmuş, artık maddî bedenle bir irtibatı kalmamıştır.

1. el-İhtiyar, 4: 167; Reddü’l-Muhtar, 1: 602.
2. Mâide Sûresi, 32.
3. Yes’elûneke Fi’d-Dîn ve’l-Hayat, 1: 604-608.

Mehmed Paksu Helal – Haram

Selam ve dua ile...

kaynak...www.sorularlaislamiyet.com

Easymail

Orta Düzey

Mesajlar: 428

Kayıt tarihi: Sep 24th 2006

Konum: Nürnberg

  • Özel mesaj gönder

5

Wednesday, 14.02.2007, 13:05

Organ bağışı ve nakli caiz mi?
Sual: Organ bağışı yapmak caiz midir?
CEVAP
Organ kan gibi, idrar gibi mal değildir. Mal olmadığı için bağışı yapılmaz, satılmaz. Sadece verilir.

Sual: Organ nakli caiz mi?
CEVAP
Halk arasında hâlâ organ nakli yapmanın caiz olup olmadığı tartışılıyor. Diyorlar ki:
(İnsana eziyet haramdır. Çünkü (Müslümana eziyet eden, bana eziyet etmiş olur) hadisine göre, ameliyatla canlı kimsenin bir yerini kesmek, ona eziyet vereceği için haramdır. (Ölünün kemiğini kırmak, dirinin kemiğini kırmak gibidir) hadisi de gösteriyor ki, ölüden organ almak, diriden almak gibi haramdır.)

Halbuki diri ve ölüden organ nakletmek caizdir. Çünkü bir organı kurtarmak, hayatı kurtarmak gibi zaruridir. Zaruret olunca birçok yasaklar mubah olur. Dirinin de, ölünün de bir yerini kesmek haramdır, ona eziyettir. Fakat, zaruret olunca, bu haramlık kalkar. Çünkü, “Zaruretler, yasak olan şeyleri mubah kılar.” (Mecelle)

Uzman ve Müslüman doktor, bir hasta için, diri veya ölüden organ naklinden başka çare olmadığını bildirdiği zaman, organ nakli caiz olur. Din ayrılığı gözetilmez. (El-Hedyül-İslami)

Ölmüş annesinin karnındaki canlı çocuğu, ameliyatla almak caizdir. Çünkü, imam-ı a’zam hazretleri, ölmüş bir kadının karnının yarılmasını ve çocuğun çıkarılmasını emretmiş, kurtarılan çocuk uzun yıllar yaşamıştır. (Eşbah)

Evet, ölünün bir organını kesmek ölüye eziyettir. Ancak kesilen organ, iyi birine verilecekse, ölü bundan zevk alır. Bir kimse, birine iyilik etmek için çok yorulsa, yorulmasından şikayet etmez, aksine “Hizmet ettim, iyilik ettim” diye zevk alır. Parasını kaybeden üzülür. Fakat isteyerek bir muhtaca veren sevinir. Kurbanlık koyun da, kurban oldum diye sevinir. O acı, ona zevk verir. Halbuki hayvana da eziyet etmek haramdır. Dinimize uyulunca eziyet edilmiş olmuyor.

Ölüm acısı, çok acıdır. Narkozla her tarafı uyuşturulduktan sonra veya uyku hapı alarak ölen de, çok şiddetli olan ölüm acısını duyar. Fakat mücahidler, kurşun yağmuruna tutulsa, bu acıyı duymaz. Hadis-i şerifte (Şehid, ölüm acısını duymaz) buyuruldu. (Beyheki)

İmam-ı a’zam hazretlerinin bu uygulaması organ naklinin caiz olduğuna kâfi delildir. Bir şeyin haramlığı hakkında edille-i şeriyyeden bir hüküm yoksa, o şey caizdir. Çünkü hadis-i şerifte, (Helal ve haram diye bildirilmeyen şey, Allahü teâlânın affettiği şeylerdendir) buyuruluyor. (Hakim)

(Salih birinden alınan organ, bir kâfire takılsa, yarın ahirette bu organ hangisinde konuşacak? Benim sahibim iyi mi, kötü mü idi diyecek? Salih kişinin organı, takıldığı kâfirle birlikte Cehennemde yanması haksızlık olacağı için, organ nakli caiz değildir) demek çok yanlıştır. Çünkü Allahü teâlâ aciz değildir. Cevap verecek olan, çürümüş organ değil, başka organdır. Nakledilen organ bile olsa, (Ben müslümanda iken şu iyilikleri yapıyordum, kâfire takılınca, şu kötülükleri işledim) diyemez mi? Allahü teâlânın hesap görmesinde hiç acizlik, yanlışlık olur mu? Ahirette organlar konuşacaktır. (Nur 24)

Her insan, aynı boy ve şekilde, fakat başka zerrelerden yapılmış bir bedenle mezardan kalkacaktır. Şimdiki beden, çürüyüp toprak olacaktır. (Kimya-i saadet)

Ruhun organlara bağlılığı
Ruh, sütte yağın bulunduğu gibi, bedende bulunmaz. Kolu kesilenin ruhundan eksilme olmaz. Başkasının yüreği ile yaşayan bir insanın ruhunda değişiklik olmadığı için, o adama hiç tesiri olmaz.

Kalb ile yürek aynı şey değildir. Yürek, hayvanda da bulunur. İnsana mahsus olan kalbe, gönül denir. Gönül görünmez, fakat etkileri ile anlaşılır. Kalb, elektrik cereyanı, yürek de ampul gibidir. Ampuldeki elektriği, ampul ışık verdiği zaman anlıyoruz. Elektrik gibi kalb de madde değildir, bir yer kaplamaz. Yürekte eserleri görüldüğü için, kalbin yeri yürek denir. Yürek değiştirmek, sanki ampul değiştirmeye benzer. Yani takılan yürek nasıl olursa olsun, takılan kimsenin kalb kuvvetinin tesiri görülür. Ampulün değişmesiyle şehir cereyanında azalıp çoğalma olmadığı gibi, yüreğin değişmesiyle, o kimsedeki kalb kuvvetinin etkisi değişmez.

Ruh, elektriğe de benzer. Yanmakta olan bir ampul sökülünce, yani cereyanla olan irtibatı kesilince, cereyanın bir miktarı kesilmiş olmaz. Başka bir ampul takılırsa onun da rezistans telini ısıtıp ışık saçmasına sebep olur. Salih bir kimsenin yüreği, fasık veya kâfir bir kimseye takılınca, o kimsenin kalbi yine hep günah işlemek ister, kötü düşünür. Tersine, fasık kimsenin yüreği, salih kimseye takılırsa, onun kalbi yine günah işlemek istemez, hep iyi düşünür.

Yüreğin manevi bir fonksiyonu yoktur. Öldükten sonra çürüyüp gidecektir. Yahut hayvan yese veya yansa fark etmez. Çünkü insan ruh demektir. Beden değişse de ruh değişmez. İnsan, ruhu sayesinde ayakta durur. Aklı, düşüncesi, ruhu sayesinde vardır. İnsanın vücudu, bir marangozun aletleri gibidir. İnsan ölünce, aletleri olmadığından, ruh bu aletlerle bir iş yapamaz. Ancak yine de, ruh ölmediği için gider gelir, insanları tanır. Hatta evliyanın ruhları insanlara yardım eder. Bu yardım etmesi dünyadaki bedenindeki aletlerle değildir. Allahü teâlâ ruhlara aletsiz de iş yapma özelliğini vermiştir. Vefat eden Hızır aleyhisselamın ruhu çok kimseye çeşitli yardım yapmaktadır.

Bir kimseye, başkasının bütün organları takılsa, o insanın aklında, düşüncesinde değişiklik olmaz. Marangozun eski aletleri yerine, yeni aletleri gelmiş demektir. Alet değişmekle, marangozdaki bilgi, kabiliyet değişmez. Kesmeyen bir testere yerine, iyi kesen bir testere gelirse, daha kolay iş yapar. Görmeyen gözün yerine sağlam göz takılırsa görür. Kanı, kalbi, beyni de değişse, yine düşünceye tesir etmez. Sağlam organ takılmışsa, daha kolay iş görür. Çünkü insan, ruh demektir. Bir insan yanmakla yok olmaz. Sadece aletleri elinden alınmış olur. Ahirette ona yeni aletler verilir. Mümin Cennete, kâfir Cehenneme gider. Ruhun mahiyetini bilmeyen kimse, insan yanınca yok olduğunu, kabir suali ve kabir azabının olmadığını zanneder. Halbuki kabir azabı haktır. (İhya)

Uzman ve Müslüman doktorlar, bir hastaya, kan veya kadın sütünün iyi geleceğini, bu hastalığın başka ilacı da olmadığını bildirirlerse, hastanın, kadın sütü veya kan içmesi, satın alması caizdir. (Redd-ül Muhtar)

Organ ve kan nakli caiz, fakat organı satmak caiz değildir. Mal olmayan şeyi satmak, bağışlamak bâtıldır. Fakat zaruret olunca, satın almak caiz olur. (Ölünce organlarımı bağışladım) demek de caiz değildir. Çünkü insanın hiçbir parçası mal değildir. Fakat, (Ben ölünce, zaruret olursa, organlarımın alınması için izin veriyorum) demek caiz olur. Yahut ihtiyaç olunca, yeni ölmüş birinin organlarını alıp, hastaya nakletmek caizdir. (S. Ebediyye)

Sual: Ölü, organ naklinde acı duyar mı?
CEVAP
Duyar. Fakat bir müslümana faydası olduğu için acıdan zevk alır.
Cömert insanların yaptıkları hayır hasenatlardan zevk almasına benzer. Halbuki, malını, parasını, mesaisini hatta sıhhatini vermektedir. Cömertlerin yaşadığı huzur, tattığı zevk bilindiği halde anlatılamaz, ancak bunu yaşayan bilir.

Biraz daha açıklayalım. Bir kimse, birine iyilik etmek için çok yorulsa, yorulmasından şikayet etmez, aksine hizmet ettim, iyilik ettim diye zevk alır. Parasını kaybeden kimse, üzülür. Fakat bunu isteyerek bir hayır kuruluşuna, bir fakire veren kimse ise buna sevinir. İşte bunlar gibi, mesela, kurban da, bir Müslümana faydam oldu diye sevinir. O acı ona zevk verir.

Ölüm acısı, dünya acılarının hepsinden daha acıdır. Bir kimse uyku hapı içerek veya narkozla her tarafı uyuşturulduktan sonra da ölse, çok şiddetli olan ölüm acısını duyar. Fakat bazı müminler, kurşun yağmuruna tutulsa, bu acıyı duymaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Şehid ölüm acısını duymaz.) [Beyheki]

Yusuf aleyhisselamı gören kadınlar ellerini kestiler de acısını duymadılar. Çünkü başka zevk alıyorlardı. Ölü de müslümana iyilik ettiği için aldığı zevk, acıyı duyurmaz.

Sual: Zaruret olunca, böbrek nakli caiz mi?
CEVAP
Evet. Ayrıca ameliyatlar başarılı olduğu için caizdir.

Sual: Şarkıcı bir kadın, bütün organlarını bağışlıyor; fakat yüreğini bağışlamıyor. Gerekçe olarak da, (Allah, bütün organları senin emrine verdim, istediğin gibi kullan, ancak yürek bana ait dediği için yüreğimi bağışlamıyorum) dedi. Böyle bir şey var mı?
CEVAP
Halk arasındaki bu sözün aslı yoktur. Organ nakli açısından yürek ile böbreğin farkı yoktur. Bütün organlarımız, Allahü teâlânın bir emanetidir. Hiçbirini günah işlemekte kullanmamalıdır! Günahta kullanmak emanete hıyanet olur.

kaynak: http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=2686