Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, AllaTurkaa sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

21

Saturday, 20.08.2011, 20:54

Tüyden hafif olurum böyle sabahlar
Karsı damda bir güneş parçası,
İçimde kuş cıvıltıları, şarkılar;
Bağıra çağıra düşerim yollara;
Döner döner durur basım havalarda.

Sanırım ki günler hep güzel gidecek;
Her sabah böyle bahar;
Ne is güç gelir aklıma, ne yoksulluğum.
Derim ki: `Sıkıntılar durdursun!`
Sairliğimle yetinir,
Avunurum.

22

Saturday, 20.08.2011, 20:55

Bedava yasıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dişi,
Sınamaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yasıyoruz, bedava.

23

Saturday, 20.08.2011, 20:56

Bir duyma da gurultusunu
Dallarda çıtırdayarak açılan fıstıkların,
Gör bak ne oluyorsun.
Bir duyma da gör su yağan yağmuru;
Çalan cani, konuşan insani.
Bir duyma da kokusunu yosunların,
Istakozun, karidesin,
Denizden esen rüzgarın...

24

Saturday, 20.08.2011, 20:56

Her gün bu kadar güzel mi bu deniz?
Böyle mi görünür gökyüzü her zaman?
Her zaman güzel mi bu kadar,
Bu eşya, bu pencere?
Değil,
Vallahi değil;
Bir is var bu isin içinde.

25

Saturday, 20.08.2011, 20:58

Düzüldü uçsuz bucaksız alay,
Çıngıraklar çalar kapılarda.
Düzüldü uçsuz bucaksız alay,
Bak, son hasam başladı rüzgarda.
Okundan atılmak üzere yay,
Kuyuların ağzı genişledi.
Okundan ayrılmak üzere yay,
Korku ta kemiğime isledi.

Savruluyor gökyüzünde buğday,
Gölgeler uzaklaşıyor yerde.
Savruluyor gökyüzünde buğday,
Tanrım! tanrım! Bir deva bu derde.

Düzüldü uçsuz bucaksız alay,
Çıngıraklar çalar kapılarda.
Düzüldü uçsuz bucaksız alay,
Bak, son hasam başladı rüzgarda.

Undan bize de pay, bize de pay,
Koşun, buğday dağıtıyor Yusuf.
Undan bize de pay, bize de pay,
Çökmeden sonu gelmeyen küsuf.

Eriyecek tencerede kalay,
Çocuklar ağlaşmasınlar dağda.
Eriyecek tencerede kalay,
Yetişmeyecek Ömer imdada.

Altında ayni eyer, ayni tay;
Arayıcısı herkes bir sesin.
Altında ayni eğer, ayni tay;
seferi ayni köye herkesin.

Artık kuruldu bu kervansaray,
Boşuna düşünür ihtiyarlık.
Artık kuruldu bu kervansaray,
Simdi seslerle dolu mezarlık.

26

Saturday, 20.08.2011, 20:59

Açlıktan bahsediyorsun;
Demek ki sen komünistsin.
Demek butun binaları yakan sensin.
İstanbul’dakileri sen,
Ankara`dakileri sen...
Sen ne domuzsun sen|

27

Saturday, 20.08.2011, 20:59

Ne atom bombası
Ne Londra Konferansı
Bir elinde cımbız,
Bir elinde ayna;
Umurunda mi dünya!

28

Saturday, 20.08.2011, 21:01

Bir insan daha var, çok şükür, evde;
Nefes var,
Ayak sesi var;
Çok şükür, çok şükür.

29

Saturday, 20.08.2011, 21:02

İsim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah,
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarsınız ki mavi.

Deniz yırtılır kimi zaman,
Bilmezsiniz kim diker;
Ben dikerim.
Dalga geçerim kimi zaman da,
O da benim vazifem;
Bir bas düşünürüm basımda,
Bir mide düşünürüm midemde,
Bir ayak düşünürüm ayağımda,
Ne halt edeceğimi bilemem.

30

Saturday, 20.08.2011, 21:02

Nedir bu geceyle gelen birsam?
Duyuyorum serzenişlerini.
Karanlıkta ağzının yerini
Arıyor deli gibi hafızam.

`Yanıyor unutulmuş buhurdan
Yine gecenin içinde sesiz`
Hatıralarla kabaran deniz,
Doluyor ruhun oluklarından

Işık yağıyor doğan geceden;
Nasıl diriliş bu, neden sonra?
Bu rüya gibi geceden sonra
Gidecek mi o maziden gelen?

Seziyorum senelerce susan
Ruhumda taptaze bir geriniş.
Sonuna vardığım çölden geniş
Ayaklarıma acılan umman.

Butun mevsimlerimin üstüne
Geriliyor bembeyaz bir kanat.
Gelip durdu artık işte hayat
Bana hep onu vadeden güne.
Artık ebedi huzur deminin
İçebilirim sırlı taşından
Girmek üzereyim dar kapısından
O eski rüyalar aleminin.

31

Saturday, 20.08.2011, 21:03

Kim söylemiş beni
Süheyla`ya vurulmuşum diye?
Kim görmüş, ama kim,
Eleni`yi öptüğümü,
Yüksek kaldırımda, güpe gündüz?
Melahat`i almışım da sonra
Alemdara gitmişim, öyle mi?
Onu sonra anlatırım, fakat
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
Güya bir de Galataya dadanmışız;
Kafaları çekip çekip
Orada alıyormuşuz soluğu;
Geç bunları, anam babam, geç;
Geç bunları bir kalem;
Bilirim ben yaptığımı.
Ya o, Mualla`yı sandala atıp,
Ruhumda hicranını söyletme hikayesi?

32

Saturday, 20.08.2011, 21:04

Bilmem ki nasıl anlatsam;
Nasıl, nasıl, size derdimi!
Bir dert ki yürekler acısı,
Bir dert ki düşman basına.
Gönül yarası desem...
Değil!
Ekmek parası desem...
Değil!
Bir dert ki...

Dayanılır şey değil

33

Saturday, 20.08.2011, 21:05

Cep delik cepken delik
Yen delik kaftan delik
Don delik mintan delik

Kevgir misin be kardeşlik

34

Saturday, 20.08.2011, 21:06

Ben deniz kenarındaki odamda,
Pencereye hiç bakmadan
Dışardan gecen kayıkların
Karpuz yüklü olduğunu bilirim.

Deniz, benim eskiden yaptığım gibi,
Aynasını odamın tavanında
Dolaştırıp beni kızdırmaktan
Hoşlanır.

Yosun kokusu
Ve sahile çekilmiş dalyan direkleri
Sahilde yasayan çocuklara
Hiçbir şey hatırlatmaz.

35

Saturday, 20.08.2011, 21:07

Gemiler geçer rüyalarımda,
Allı pullu gemiler, damların üzerinden;
Ben zavallı,
Ben yıllardır denize hasret,
Bakar ağlarım.

Hatırlarım ilk görüşümü dünyayı,
Bir midye kabuğunun aralığından:
Suların yeşili, göklerin mavisi,
Lapinaların en harelisi...
Hala tuzlu akar kanım
İstiridyenin kestiği yerden.

Neydi o deli gibi gidişimiz,
Bembeyaz köpüklerle, açıklara!
Köpükler ki fena kalpli değil,
Köpükler ki dudaklara benzer;
Köpükler ki insanlarla
Zinaları ayıp değil.

Gemiler geçer rüyalarımda,
Allı pullu gemiler, damların üzerinden;
Ben zavallı,
Ben yıllardır denize hasret.

36

Saturday, 20.08.2011, 21:08

Sanma ki derdim güneşten ötürü;
Ne çıkar bahar geldiyse?
Bademler çiçek açtıysa?
Ucunda olum yok ya.
Hös, olsa da korkacak miyim zaten
Güneşle gelecek ölümden?
Ben ki her nisan bir yaş daha genç,
Her bahar biraz daha asığım;
Korkar miyim?
Ah, dostum, derdim başka...

37

Saturday, 20.08.2011, 21:08

Hasretimin yıllardan beri bel bağladığı...
İste odur düşüncelerimin başucunda.
O, göğsünun taşkın hareketi avlucunda,
Gözlerinde rüyaların gülüp ağladığı.

Kendi bahçesidir onun içinde gördüğüm.
Yollar yine her günkü gibi yaz uykusunda
Ve yaban çiçeklerinin buruk kokusunda
Her ikindi günlük rüyasını gören mürdüm.
Onun da dudaklarında bir eskiye dönüş,
O da yüzmede bir ses yığını üzerinde.
Bin hatırayı bir anda duyan gözlerinde
İnsana ruhlar dolusu haz veren düşünüş.
Sonra kızlık kadar temiz, aydın bir açılma:
Evine giden toprak yolda o yine çocuk,
Yine uykuyla başlayan alemde yolculuk
Ve taptaze sabahlar kayısı dallarında.
Hasretimin yıllardan beri bel bağladığı...
İste odur düşüncelerimin başucunda.
O, göğsünun taşkın hareketi avlucunda,
Gözlerinde rüyaların gülüp ağladığı.

38

Saturday, 20.08.2011, 21:15

Alıp içinde sesler uçuşan bu aksamdan
Hafızamı bir deniz kıyısına çeken yol,
Aydınlık rüyaların peşine düsen gondol
Mavi bir denizde yüzer gibi yanan samdan.

Tuşların üstünde karanlığın heyulası
Ve birden kalbe çırpınışlar veren hatıra.
Çekmede beni saadet dolu dünyalara
Mine parmaklarında sedalaşan hülyası.

Sıyrılmada gözlerimden yıllarca geceler
Ve yalnız kalmada bir yaza ram olan sahil,
Uçuşmada gökyüzünde bir suru ebabil:
Sevgimi ve hasretimi ebedi kılan yer.
Acık panjurlarından seslerin dokulusun.
Bir gol mu ürpermede ruhun uzaklarında?
En yakın sevgiyi duymayan dudaklarında
Her yasayıştan daha güzel olan gülüşü.

İlik gölgelerde uyutup düşünceleri
Beyaz etekler ile bana göründüğün an
Ve kapıları yeşil sabahlara acılan
Sıcak tahayyüllerle dolu yaz geceleri.

Renkli fanusların altında doğan dünyası,
Omuzlarında ay ışığından örgülerle
Eklenmede içime hasret kaldığım yerle
Mine parmaklarında saçalasan hülyası.

39

Saturday, 20.08.2011, 21:16

Mektup alır, efkarlanırım;
Rakı içer, efkarlanırım;
Yola çıkar, efkarlanırım.
Ne olacak bunun sonu, bilmem.
`Kazımın` türküsünü söylerler,
Üsküdar’da;
Efkarlanırım.

40

Saturday, 20.08.2011, 21:17

Ey asılmaz dağların ardında,
Ulaşılmaz beldelerden uzak,
Hasretin dallarını tutan sak,
Mavi, sonsuz bir takın altında!

Ey gülüşü sabahlardan güzel,
Dünyası düşüncelerden geniş!
Ey göğsünde ilahi geriniş,
Rüyalarıma hükmeden güzel!
Nerde irinlen dalından yere
Portakalların düştüğü çardak,
Kadehe duyarak değen dudak,
Sergile bakan göz, gecelere;

Yanmış ruhu titreyen ilahi,
Yapraklarda billurlaşan seher;
Nemde cam kokan tahta testiler,
Geyik sebile cinli yan vadi?

Yaldız dallarda çiçek yerine
Yıldız açmaz mi artık ağaçlar,
Yanmaz mi bin rüya ile saclar
Kapanıp günün eteklerine?

Ey gülüşü sabahlardan güzel
Dünyası düşüncelerden geniş!
Ey göğsünde ilahi geriniş
Rüyalarıma hükmeden güzel!
Hakikate olmaz mi açar ram
Yıllardır beslediğim düşünce?
Çıkılmaz dağlardan da mi yüce
Hasretlerin tırmandığı ehram?

Benzer konular