Giriş yapmadınız.

  • "renksizgazete" bir erkek
  • Konuyu başlatan "renksizgazete"

Mesajlar: 12,464

Kayıt tarihi: May 4th 2012

Konum: istanbul

  • Özel mesaj gönder

61

Tuesday, 23.07.2013, 23:25

Blaise Pascal

1623-1662 yılları arasında yaşamış olan Fransız düşünürü ve matematikçisidir. Aynı zamanda büyük bir matematikçi olan Pascal, Toricelli deneyi üzerine eserler yazmıştır ve bir hesap makinesi icat etmiştir. Temel eseri ölümünden sonra yayınlanmış olan Düşünceler’dir. 1654 yılında dini bir tecrübe yaşamış, hayatının bundan sonraki dönemine, bilimsel çalışmalarından çok, din ve Tanrı konusundaki görüş ve tartışmaları damgasını vurmuştur. Başka bir deyişle Pascal deist bir hümanizm, rasyonel bir kuşkuculuğun ve özgür düşüncenin egemen olduğu bir çağda ve toplumda, Tanrı’nın ve tanrısal kayranın gerekliliğine egemen olduğu bir çağda ve toplumda, Tanrı’nın ve tanrısal kayranın gerekliliğini ve gücünü gösterme çabası içinde olmuştur.

Büyük Fransız matematikçisi kısa süren yaşamına rağmen, matematik tarihinde vazgeçilmezler arasına adını yazdıracak kadar önemlidir. 1623 yılında Clermont’da doğmuştur. Çok genç yaşlardan itibaren matematiğe olan ilgisi ve yeteneği sayesinde, hızlı bir ilerleme göstererek, yaşıtlarının çok ilerisindeki matematik konularıyla ilgilenmeye başlamıştır.

Descartes ve Fermat gibi çok ünlü ve Fransız matematiğine çok şeyler katan iki büyük bilginle aynı zamanı paylaşmak şansını bulabilmiştir. Onlarla tanışmak, görüşmek ve bazen de mektuplaşmak fırsatını bulmuştur. Bu arada, bu gibi buluşmalarda ya da tanıştırmalarda yine Fransız Mersenne’in rolü de unutulmamalıdır. Babası bir amatör matematikçiydi. Denilebilir ki, Pascal, matematik sevgisini ve ilk bilgileri ondan almış olmalıdır. Belli bir olgunluk yaşına gelince, babasıyla birlikte Paris’te bulunan Mersenne Akademisi’ne kabul edileceklerdir.


Onun çalışmalarında zaman zaman fizikçi yönü de öne çıkmaktadır. Nitekim Toriçelli tarafından yapılan deneylerin bir kısmını da yakından izlemiştir. Kendisi de konuya dahil olarak, barometre deneyini farklı yükseklikler için, özellikle 1648′de Puy de Döme’da yinelemiştir. Bu deneylerine ve bulgularına Traite du vide adındaki eserinde yer veriyordu. O ayrıca sıvılardaki denge üzerine ve havanın ağırlığı ile ilgili olarak bazı çalışmalar yapıyor ve bunlara ait vardığı sonuçları çeşitli makalelerinde bilim dünyasına sunuyordu. Fizik ile çalışmaları bu gibi konularla oldukça sınırlıdır. Onun esas çalışmaları, matematik ile ilgili olanlardır.

Matematiğe ilişkin çalışmalarını değişik alanlara yönlendirmiştir. Q bir yandan olasılık ile ilgileniyor, bir yandan da kendi adını verdiği hesap makinesi için çalışıyordu. Bir taraftan da analizin bazı konularıyla ilgileniyordu. 16 yaşındayken koniklerle ilgili yaptığı çalışma dikkat çekiciydi. 1642-1643 yılı, onun hesap makinasını icat ettiği yıllardır. Bu tamamen mekanik düzenekli ve sadece toplama ve çıkarma işlemlerini yapabilen basit bir düzenek olsa da, türü itibariyle bir ilkti.

Babası 1651 yılında vefat etti ve kızkardeşi Port-Royal’e giderek rahibe oldu. Pascal bir bakıma yalnızdı artık. Zengin ve kibar çevrelere katılıyor, orada özel insanlarla tanışıyordu. Örneğin Roannez Dükü ve talih oyunları üzerine dikkatini yoğunlaştırmış Mere şövalyesi bunlardan ikisiydi. Pascal bu konudaki fikrini, rastlantı geometriye dökülebilir şeklinde açıklayarak ve bir anda bu gibi kimselerin ilgi odağı olacaktır. Böyelikle, çevresindeki bu kumarbazlar ve talih oyuncularının yüzünden olasılık hesabına yönelecektir. İşte bu aşamada O’nun imdadına, O’nun adıyla anılan ünlü Pascal üçgeni yetişir. Bu üçgen bilindiği gibi bir aritmetik dizgedir, (a+b)n binom açılımındaki katsayıların oluşturduğu düzeneğe verilmiş bir addır.

Katsayıların varlığı ve oluşum kuralı yüzyıllar boyu bilinmektedir. M.Ö’sinde Çin’lilerden başlayarak Türk ve İslam matematikçileri tarafından bulunmuş ve kullanılmıştır. bu kadar bilinen bir şeyin Pascal adına tescil edilmesi yanlışlığı, ya yukarıda sözü edildiği gibi bilim dışı ortamlarda bunu kullanarak işini görmesinden ya da Avrupa’nın kendine özgü anlayışından kaynaklanmaktadır.

(a+b)n açılımının katsayıları: n=0 için 1n=1 için 11n= 2için 121 n =3 için 1331n=4 için 14641n=5 için 1 5 10 10 5 1
şeklinde düzenlenmiş olacaktır. İşte bu şekilde oluşan bu dizge Pascal üçgeni adımı almaktadır. Pascal bir ara yeni çalışmalara yönelmiştir. Burada sikloit üzerine çalıştığı görülecektir. Daha sonra Leibniz’in de yararlanacağı, Traite des sinüs du auart du cercle Çeyrek çemberin sitüsleri üzerine bir inceleme adlı eserinde bu çalışmalarından söz etmektedir. Bu eserinde sözünü ettiği en önemli buluşu ise karakteristik üçgen olmuştur. 31 yaşına girdiği 1654 yılında bu gibi çalışmalardan, tam da anlaşılamayan bir nedenle elini çekiyor ve 23 Kasım 1654 günü, daha önce kızkardeşinin girmiş olduğu Port-Royal’e girerek, kendini tamamen dine adıyordu. Bu farklı yaşamında da bilimsel çalışmalarına devam ediyordu. bu çalışmaların sonunda, gerçekten söz edilmeye değecek düzeyde önemli bir eser ortaya çıkarmıştır. Bu eserin adı Pensees’ti, yani Düşünceler.

Bu kitabında yine matematikten ve özellikle olasılıktan söz eder. Burada açıkladığı bazı kavramlar ileride de bu konuyla ilgileneni matematikçiler tarafından aynen kullanılacaktır. Bir oyunda, matematik ümit, fiyatın değerinin onu kazanmak olasılığıyla çarpımıdır şeklindeki yargısı o gün için çok çarpıcı kabul edilmelidir.

Pascal için ebedi saadetin kıymeti sonsuzdur. Bu konuda şöyle düşünmektedir, ‘Tam bir dini yaşam sürerek ebedi saadeti kazanmak ihtimali çok az olsa bile matematik ümit sonsuz olduğundan bir yaşamın bu şekli mükafatlandırılacaktır.’ Bu gibi görüşler içinde kaleme aldığı Pensees’de yaşam ile olasılığı bir arada tartıştığı görülmektedir. Ancak bu yapıtıyla birlikte artık sağlıklı bilgiler ürettiği kuşkulu görülmeye başlanmıştır.

1658 yılında, bir hastalığa yakalandı. Uyku saatleri haricinde şiddetli baş ağrılarından şikayet etmeye başlamıştı. Böylece gittikçe artan şiddetli ağrılara katlanarak dört yıl geçirdi. 1662 yılının Haziran ayında, evini bir fakir aileye bağışlayarak, kızkardeşinin yanına giderek ona sığınacak ve kısa bir süre sonunda da ızdıraplar içinde kıvranarak ölecektir. 39 gibi genç bir yaştayken vefat etmiştir.

  • "renksizgazete" bir erkek
  • Konuyu başlatan "renksizgazete"

Mesajlar: 12,464

Kayıt tarihi: May 4th 2012

Konum: istanbul

  • Özel mesaj gönder

62

Tuesday, 23.07.2013, 23:27

Platon (Eflatun)

Platon felsefe açısından çok önemli bir filozof olduğu gibi aynı zamanda matematikçi, felsefi diyaloglar yazarı ve Batı dünyasındaki ilk yüksek öğretim kurumu olan Atina Akademisi’nin de kurucusudur. Akademi aynı zamanda günümüzdeki modern üniversite oluşumunun başlangıcı larakta kabul edilir. Sokrates’in öğrencisidir ve Aristo’yla birlikte doğal felsefe, bilim ve Batı felsefesinin temellerini atmıştır. Platon, Sokrates’in düşüncelerinden olduğu kadar, onun adalete uymayan öldürülmesinden de etkilenmişti. Geniş omuzları ve atletik yapısı nedeniyle, Yunanca Platon lakabı ile anıldı ve bu şekilde tanındı.

Platon’un felsefi görüşleri üzerine hala tartışılmaktadır. Batı felsefesinin başlangıç noktası ve ilk önemli filozoftur. Antik çağ yunan felsefesinde, Sokrates öncesi filozoflar daha ziyade materyalist görüşler üretmişlerdir. Antik felsefenin maddeci öğretisi, atomcu Demokritos ile en yüksek seviyeye erişmiş, buna idealist felsefe istifade etmiş ve kurguladığı düşünsel ürünleri; çok ustaca, şiirsel bir anlatımla süsleyerek asırlar boyu insanları etkilemeyi başarmıştır.

Modern filozoflardan Alfred North Whitehead’e göre Eflatun’dan sonraki bütün batı felsefesi onun eserine düşülmüş dipnotlardan başka bir şey değildir. Görüşleri İslam ve Hristiyan felsefesine derin etkide bulunmuştur. Platon, eserlerini diyaloglar biçiminde yazmıştır. Diyaloglardaki baş aktör çoğunlukla Sokrates’tir. İnsanlarla görüşlerini tartışır ve onların görüşlerindeki tutarsızlıkları ortaya koyar. Platon çoğunlukla görüşlerini de sokrates’in ağzından açıklamıştır.

Platon, algıladığımız dış dünyanın esas gerçek olan idealar ya da formlar dünyasının kusurlu kopyaları olduğunu, gerçeğe ancak düşünce ve tahayyül yoluyla ulaşılabileceini savunmuş, insan ruhunun ölümden sonra beden dışında kalıcı olan idealar dünyasına ulaşacağını söylemiştir. Görüşleri ortaçağda İslam filozoflarınca korunmuş ve İslam düşünce dünyasındaki Yeni Platonculuk akımına neden olmuştur. Rönesans sonrasında Batı Avrupa’da Antik Yunancadan çevirileri yapılmıştır.