bu gece,
aşk şehrine biri daha küsecek.
sonsuzluğa atılan bir adımdan farksız kalacak, camdan kurulan veda cümleleri.
kelime kelime, harf harf sevgisizin suratında kırılacak, yere düşecek.
topukları üzerinde yürüdükce, vicdanına batacak kalanın.
hiç bir eşyayı almadan, anıları ve yapabilirsem bedeni bırakıp,
ceketim gibi sadece zihnimi alıp gitmek istiyorum
bunun ölümden farkı ne?
durduğum yerde suratıma çarpılır çocukluğum
en uzak, akılda kalan geçmişim
ilk ateş yakmayı öğrendiğim yerdi çocukluğum,
sokakta atılı manşetler ve havada uçuşan, komşumun yastık içi
pamuklarıydı topladığım katığım.
güzü ve yangını ,sokakta elimde kibritle oynarken,
sana olan hissimin, sevmek olduğunu ise
kendimi yakmayı becerdiğimde öğrendim.
kalbim mahşer yeri, araf , ya da tanrı huzuru
aşktan kaçtım; yüz kızartıcı suçtan polise yakalanmak gibi durdum tanrının karşısında
yanımda ya da etrafımda sen yoktun
hani iki kişilik bir organizasyondu aşk!
yalanın büyüğünü tek başıma yanarken anladım...