Giriş yapmadınız.

Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Atilla_Ky"

Mesajlar: 22,887

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

1

Thursday, 3.04.2014, 14:42

Kendin ol

sen ! kendin ol !


kendi yarattığın direnç duvarını yıkıp kendi parçalarını birleştiremediğin için büyüyemedi sevdaların.
kendini ikiye böldün. duvarlar ördün. bir yarını duvarlar ardına hapsettin. bir yarını bir maskenin ardına gizleyip,
maskeli balolarda maskeli insanlarla kendini avuttun.

kendi yarattığın direnç duvarını yıkıp, kendi parçalarını birleştiremediğin için büyüyemedi sevdaların.
yarım kaldı aşkların. tamamına ermedi mutlulukların.

sen yine de kurnazlık ettiğini, kendini bu parçalanmışlıkla koruyup güvende tuttuğunu sandın.
küçük hesaplar yapıp kazandığını düşündün ama bilmediğin kadar büyük şeyler kaybettin.

kendi özün hala o duvarların içinde gerçek sevgi için yanıp tutuşuyor.

maskeli süvari dışarıda, maskeli baloda yaşamla olan dansını sahte gülümsemelerle yapıyor.
duvarların içinde ki kendi özünün - beni unutma - diyen haykırışları yüreğini burkuyor.

duymak istemiyorsun.

bastırıyorsun iç sesini Kalabalık ve gürültüyle.

ama yine de bilmediğin bir sızı oluyor yüreğinde. dinmiyor bir türlü ne yaparsan yap. hangi maskeyi takarsan tak.

korkuların duvarları yıkıp, parçaları birleştirip, özgürleşmene engel oluyor. mutlu olamıyorsun. huzur bulamıyorsun.

kendi özünü yaşamın dansıyla besleyemiyorsun.

yaşamın içine katamıyorsun. aç ve susuz süründürüyorsun.
onu görmezden gelip mutlu olmak için mucize insanlar arıyorsun kendi dışında.

mucize orda.

ördüğün duvarlar içinde, kendi özünde.

korkma çıkar onu yaşam balosuna.

maskelerinden kurtul. parçalarını birleştir. gerçek sen ol. dans edecek kimseyi bulamazsın diye endişelenme.

bu tehlikeyi göze al.

senin maskesiz ve gerçek olduğunu gören biri mutlaka maskesini çıkaracaktır.

sahte ve kalabalıkta olmaktansa kendin gibi, gerçek ve yalnız ol. yoksa mucizeleri beklemekle geçer gider yaşamın.

şunu da unutma sakın. kendin olmak, varolmak çok da kolay bir şey değildir.
kolay olsaydı bunu herkes yapardı. maskeler bir bir düşerdi. kendin olmanın büyük zorlukları vardır. büyük kayıpları vardır.

önce seni her şeyinle çok sevdiğini sandığın en yakınına - sevgiline, eşine, hayat arkadaşına - karşı zorlu bir süreç başlar.

sevdiğin insanın yanında kendin olamazsan kimin yanında olabilirsin ki?
önce ordan başlarsın. maskeni bırakıp - ben buyum, özüm bu - dersin.
sana olan sevgisi gerçekse - özünden sevdiyse - bunu kaldırabilir. büyür ve gelişir sevginiz.

maskeli parçasıyla sevdiyse seni, maskesiz ve gerçek seni kabullenemez.
seni sevmesi için ona tıpatıp benzeyen maskeni takmaya zorlar seni.
sen takamazsın artık. o da çıkarıp atamaz. ve kaçınılmaz sona ulaşırsınız. bu kendin olmak için ödediğin ilk bedeldir.

sonra diğer en yakınlarına sıra gelir. ailenle olduğunda da kendin olmak istersin.
kanını, canını taşıdığın insanların yanında kendin olamazsan nerede, kimlerle kendin olabilirsin ki?
kendin gibi olmanın tadına varmışsındır. bunu durduramazsın. bir kez daha o zorlu süreci göze alırsın.
onların gerçekliği kadar, ya olduğun gibi kabul edilirsin ya da onları da kaybedersin.

kendin olmanın özgürlüğü, varolmanın dayanılmaz hafifliği sonsuz mutluluğa ve huzura ulaştırmıştır artık seni.

yürüdüğün yol budur artık. o yolda yalnızsındır. ama kendinsindir. bu yolda yürümek o kadar güzeldir ki bütün zorlukları göğüslemeye hazırsındır.

yolun en başında daima en yakınların olur ve hepsi seni kendi yollarında yürümen için ısrarla geri döndürmeye çalışır.
kendin olma yolunun en zorlu etabıdır bu.

sen direndikçe onlar da direnir.

bu sana güç verir. yolunun doğru olduğunu hissettirir.

kendin olma yolunda yürüdükçe, karşılaştığın bütün dirençleri varolmak için bir fırsata dönüştürme ustası olup çıkarsın zamanla.

kendin olursun.

yalnız kalırsın. ama çok iyi bilirsin ki Yalnızlık o ' na mahsustur. bir de o ' na yakın olmak isteyenlere.
o yalnız olanlara daha çabuk ulaşır. bazen o ' nu kendi çokluğunda bazen de hiçliğinde bulursun. aradığın ve beklediğin mucize budur işte.

duvarlarını yıkıp, maskelerini atıp, parçalarını birleştirip, bütünselliğini oluşturmaya başladığında kendi mucizeni yaratırsın.



  • "Harbi Kız" bir kadın

Mesajlar: 5,575

Kayıt tarihi: Jul 9th 2013

  • Özel mesaj gönder

2

Thursday, 3.04.2014, 14:47

Mükemmellik hayatı tahmin edemeyeceğiniz şekilde kısıtlayabilir, yaşanmaz hâle getirebilir. Her ne kadar dışarıdan bakıldığında iyi bir meziyet olarak bilinip algılansa da…

İtirazınız varsa çevrenizde küçük bir gözlem yapmanız yeterli… Her şey apaçık ortaya çıkacaktır.

Kim mükemmeliyetçi bir patronla yakın çalışmak ister ki?!

Kimse istemez bana kalırsa…

Siz sabahlara kadar kafanız zonklayarak, gözleriniz kan çanağına dönerek, pek çok dostunuzu uykusundan uyandırıp destek ya da fikir isteyerek sabaha doğru zor kotardığınız bir projeyi sabah uykusuz gözlerle götürdünüz.

Bitirmiş olmanın ve iyi bir şeyler üretmenin heyecanı ve biraz da tatlı huzuru var.

Heyecan da elbette…

Az biraz da takdir bekler gibisiniz. Emeklerin görülmesini, zahmetlerin fark edilmesini umuyorsunuz.

Sizce sonuç nedir?

Mükemmeliyetçi bir patron dosyanızda muhakkak bir eksik bulur. Bu eksiği ayrıntılı bir biçimde anlatır. Sorgular. Siz kendinizi çok kötü bir hissedersiniz, yetersizlik duygusu içinde odasını terk edersiniz.

İçinizden mükemmel olma kendin ol dersiniz.

Acı bir kahve içmenin tam zamanıdır.

Şekersiz olsun lütfen!



İlk bakışta ebeveynlerin mükemmeliyetçi olması kulağa hoş gelebilir. Çocukların hayatının tertip ve düzeni açısından, disiplinli ortamlara uyumu bakımından işe yarayabileceği bile düşünülebilir.

Bir yere kadar elbette böyledir. İtirazımız yersiz olur. Ancak hâdise maalesef bununla sınırlı değil.

Çocuklar hangi başarıyı elde ederlerse etsinler, hangi zor konuları kolaylıkla ve yüz güldürücü şekilde çözerlerse çözsünler mükemmeliyetçi anne babanın başarı çıtasını aşamazlar.

Her zaman yetersiz kaldıkları hissine sokulurlar.

Bu durum kişiyi mutsuz eder. Kendine güveni kalmaz. Özgüven kaybı yaşar. Kendi başına bir şey başaramayacağı duygusuna sürüklenir.

Yaşanan bu duygu genellikle ebeveyn tarafından fark edilmez. Bu daha kötü bir aşamadır. Çünkü kişi giderek kendini işe yaramaz hissedeceği bir noktaya sürüklenir. Değersizlik duygusu yaşar. Kendisiyle kavgalı olur.

Eleştirilmekten ödü kopar. Eksiz ve yetersiz olacağı kaygısıyla hiçbir işe girişemez. Bunu başarsa da sunma cesareti gösteremez.

Kısacası bilmeden de olsa anne baba çocuğuna kimsenin yapamayacağı bir kötülüğü kendi eliyle yapar.

İtina ile kendi evladını öğütür yani.

Başa bela bu durum önce kişinin en yakınındakileri harap eder.

Çocuklar şimdi olmasa bile ileride sizin için keşke mükemmel olmasaydın, kendin olsaydın diyeceklerdir.



Anne babanın mükemmeliyetçiliği konusu böyle iken mükemmeliyetçi bir eşe düşen insanı varın siz düşünün. Ne haldedir acaba?

Gerçekten başa bela bir durum değil midir?

Gerçekten mükemmel olma kendin ol dedirtmez mi kişiye?

Bu duruma düşen kişi için hayatta başka azaba gerek kalır mı?

Akşama hangi şirinliği yapsa tebessüm alamayan, ne türlü bir sofra hazırlasa da ‘Eline sağlık’ cümlesi duyamayan, giyimini en zarif ve uyumlu biçimde kombine etse de ‘Ne kadar hoş olmuşsun’ cümlesini hiç duymayan bir eşin mutlu olması hayal bile edilemez.

Kısacası başa bela bir durum mükemmeliyetçilik…

Ve bu durumda ne kadar çok insan vardır kim bilir?

Bu empatisizlik yüzünden kaç aşka mezar kazılmıştır acaba?

Pek çok emeğe karşı beklenen ilgiler ne kadar karşılıksız kalmıştır?

Nice emekler zayi olup gitmiştir?

Buradan bir kere daha baktığımızda ve kendimizi birazcık da olsa yaşayanların yerine koyduğumuzda mükemmeliyetçiliğin başa bela olduğu fikrinin insaf sınırlarını aşmadığı kabul edilecektir sanırım.



Mükemmeliyetçilik iyi bir şey değil…

Mükemmeliyetçilik bu role girmek isteyen kişi için de iyi değil… O da kendi hayatını kendine dar eder. Kendi bile çekemez kendisini çoğu zaman. Düşünürse belki kendisi de kabul eder ama bir süre sonra kendisini bu şekilde tanımladığından, başka türlü davranma pratiği de olmadığından çıkış yolu da bulamaz.

Bu durumda da mükemmeliyetçiliği olumlu bir özellik olarak algılar başkalarını küçük görme eğilimine girer narsizmini güçlendirir.

Bu tip kişilerle muhatap olduğunuzda içinizi kaplayan en hafif duygu, keşke mükemmeliyetçi değil kendin olsaydın düşüncesi olacaktır.



Bu durumu hayatın diğer alanları açısından da düşünebiliriz.

Mesleki ayrıntıya düşkünlüğü, o konuda incelikleri ayrıştırmayı bu konudan farklı düşünmeliyiz. Genellikle güçlü savunmalar buradan gelir. Başarı çıtası buraya yüklenir. Ancak gerçekçi değildir bana göre bu yaklaşım. Mesleğinde iyi olma çabası ayrı, mükemmeliyetçi olmak başka bir durumdur.



İşimize dair her şeyi bilelim. Zamanında yapalım.

Ama mükemmel olacağım diye tutturmayalım. Bu bizi yıpratır, hırpalar.

İyi olalım, hoş sohbet olalım.

Dost olalım. Dostluğa kıymet verelim. Arkadaş canlısı olalım. Destek verelim. Hatır sayalım ama ne kendimizi ne de dostlarımızı, yakınlarımızı, mesai arkadaşlarımızı mükemmeliyetçiliğin kıskacına almayalım. Mükemmel olma kendin ol cümlesini onlara kurdurtmayalım.

Dini anlayışımızda bile ifrat ve tefrite yer yoktur.

Vasat ve devamlı olana özendirme vardır. Kolaylaştırıcı tavırlar önerilir.

Zahmetsizlik amaçlanır. Kısacası aşırılıklardan uzak durmamız istenir.

Çünkü diğer türlüsü başa beladır!

En iyisi kendimiz olmaktır, mükemmelliyetçi olmak başa beladır.

İnanın!

Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Atilla_Ky"

Mesajlar: 22,887

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

3

Thursday, 3.04.2014, 14:53

:thumbup:

4

Thursday, 17.04.2014, 16:50

..../....
Bir bilge yanındakine şöyle demiş: "İçimde iki kurt var. Biri sakin ve huzurlu, diğeri de vahşi ve saldırgan. Bunlar birbiriyle kavga edip duruyor". Yanındaki "Peki hangisi kazanıyor?" diye sormuş. Bilge de şu cevabı vermiş: "Hangisini beslersem o".
Alıntı


Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Atilla_Ky"

Mesajlar: 22,887

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

5

Saturday, 19.04.2014, 14:01

Küçük, küçük mutluluklar

Küçük derelerdir büyük nehirleri oluşturan,
Küçük mutluluklar, küçük, küçücük derelerdir,
Büyük nehri ararken üzerinden atladığın,
Arkana dönüp de bakmadığın..
Küçük mutluluklar,
Çıtır çıtır Kızılay simitidir, çayın yanında,
Aniden radyoda karşına çıkan şarkı,
Kar yağınca tatil olan okul,
Başarılı bir rejimin birinci günü,
Sokakta sevebildiğin kedi,
Yürüyen güvercinin kafası,
Tenekedeki fesleğen,
Kurumuş çamaşırlar, bir kış ikindisi,
Geri gelen elektrik,
Babanın hikayeleri,
Annenin yemeği,
Tamir ettiğin alet,
Yeşil tişörtün, yatarken giydiğin,
Bir dostun başarısı, neler çektiğini bildiğin,
Elini sımsıkı tutan minik el,
Dudağında ıslık yürüdüğün yol,
Birden çıktığın yolculuk..
Sana açılan kapılar,
Sana kapıyı açanlar,
Hoş gelenler,
Hoş buldukların..
Yalnız kalabilmek - dilediğinde,
Kavuşabilmek- özlediğinde,
....................
....................
....................
( Gerisini ve milyonlarca satırı boş bırakıyorum; kendi küçük mutluluklarını yazman,
bundan da küçücük bir mutluluk duyman dileğiyle...)''

~Yalçın Ergir~


Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Atilla_Ky"

Mesajlar: 22,887

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

6

Saturday, 19.04.2014, 14:24

Hayatta ki en önemli şey........ ALLAH'IN GÜCÜ !

En güçlü iletişim kanalı........DUA !

En değerli servet.............İMAN !
...
Hayatta ki en etkili güç.........SEVGİ !

En büyük mutluluk ........ÖZVERİ !

Onsuz olunması en kötü şey.......ÜMİT !

En yıkıcı alışkanlık .........KAYGI !

Dünya üzerinde ki en inanılmaz bilgisayar...BEYİN !

En büyük kayıp .......ÖZ SAYGIYI YİTİRMEK !

En büyük doğal enerji kaynağı............GENÇLİK !

En çirkin kişilik özelliği............BENCİLLİK !

Üstesinden gelinmesi gereken en büyük sorun.....KORKU !

En güzel kıyafet .............GÜLÜMSEYİŞ !

Başarıyı engelleyen en güçlü düşman ........MAZERET !

Toplumda istenmeyen en tehlikeli kişi......DEDİKODUCU !

En güç dolu sözcük............YAPABİLİRİM !

En değersiz duygu ...........KENDİNE ACIMAK !

En çok güç veren aşı..........TEŞVİK ETMEK !

En etkili uyku ilacı..............ZİHİN HUZURU !

En taktir edilecek iyilik ........GÜVENİRLİLİK !

En memnun verici iş......BAŞKALARINA YARDIM ETMEK !

Ve en iyi yaklaşım ...........ŞÜKRETMEKTİR !

Alıntı


7

Thursday, 22.05.2014, 00:36

....//....

Kader, çadırındaki kilim gibidir; ipliğini tanrı verir, deseni sendendir, renklerini doğadan alır, sen dokursun...



Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Atilla_Ky"

Mesajlar: 22,887

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

8

Monday, 2.06.2014, 13:41

* Yılda en az bir kez güneşin doğuşunu seyret.
* Yaşlılarla özellikle nazik ve sabırlı ol.
* İnsanların gözlerinin içine bak.
* Sık sık “teşekkür ederim” de.
* Sık sık “lütfen” de.
* Değerli gümüş takımlarını saklama, kullan.
* İlk önce sen “merhaba” de
* Olanaklarına göre yaşa.
* Ucuz otomobil kullan ama sahip olabileceğin en iyi evi al.
* Pabuçların boyalı olsun.
* Hiçbir neden yokken de şampanya iç.
* Bir konuşmanın hemen öncesinde asla yemek yeme.
* Sır sakla.
*Sevinçleri erteleme.
* Öfkene gem vur.
* Sevdiklerine küçük beklenmedik hediyelerle sürpriz yap.
* Hayatının her alanında sorumluluğu üstlen, suçu başkalarına yıkma.
* Hatalarını kabul et.
* Cesur ol. Değilsen bile öyle davran. Hiç kimse aradaki farkı anlayamaz.
* Son üç yıldır giymediğin bütün kıyafetlerini bir hayır kurumuna ver.
* Sağlıklı olmanın değerini bil.
* Konuşmalarında Alaycı sözcükler kullanma.
* İş ve aile ilişkilerinde en önemli şeyin güven olduğunu aklından çıkarma.
* Sarhoşken kimseye görünme.
* İnsanlara senden kaynaklandığını anlayamayacakları güzel şeyler yapmayı alışkanlık haline getir.
* Büyük düşün ama küçük zevklerin de tadına var.
* Bilanço yorumlamayı öğren.
* Bol bol gülümse. Hem maliyeti sıfırdır hem de bedeline paha biçilmez.
* İnsanların adlarını hatırla.
* Saatin daima beş dakika ileriye ayarlı olsun.
* Asla birilerinin umudunu kırma. Belki de sahip oldukları tek şey odur.
* Milli bayramlarda bayrak as.
* Özgün ol.
* Gerçekten yapmak istediklerinden asla vazgeçme. Büyük düşleri olanlar, gerçekleri bilenlerden daha güçlüdür.
* İnsanlara üçüncü bir şans asla verme! İkide kal.
* Yaşlan ama paslanma.
* Büyük bir açgözlülükle merak et. Sık Sık “niçin?” de.
* Bedenini dik tut. Odalara kendine güvenen ve ne isteğini bilen bir tavırla gir.
* Yağsız süt iç.
* Az tuzlu ye.
* Kırmızı eti azalt.
* Unutma! Bir insanın en derin duygusal ihtiyacı, takdir edildiğini hissetmesidir.
* Büyük olduğunu düşündüğün bir fikirden seni vazgeçirmelerine izin verme.
* Hazırlıklı ol. Arada sırada kaybedebilirsin de.
* Bir şey satın alırken babadan kalma yöntemi kullan: Önce tasarruf et, sonra peşin öde al.
* Kimse tek başına başaramaz. Sana yardım edenlerin hakkını teslim et ve onlara minnet duy.
* En ufak bir gelişme için bile iltifat et.
* Pahalı ayakkabı, kemer ve kravat satın al, ama indirimden al.
* Bir odayı ne renk boyayacağın konusunda kararsız kaldığında, kırık beyaza boya.
* Ciddi bir sağlık sorunuyla yüz yüze kaldığında, en azından üç ayrı görüş al.
* Dikkatini, işini daha büyütmeye değil, daha iyi yapmaya ver.
* Konferanslarda ön sıralarda otur.
* Arada sırada, güzel manzaralı ara yolları kullan.
* Namını koru. En büyük servetin odur.
* Bol bol gül. Hayatın kötülüklerine karşı çok iyi gelir.
* Kötü yemek getirdi diye garsona az bahşiş verme. Pişiren o değil.
* Dürüstlükten asla ödün verme.
* İşi ne kadar önemsiz olursa olsun, ekmek parası için çalışan herkese saygı duy.
* Zamanı ve sözleri dikkatsizce kullanma. İkisi de geri alınamaz.
* Daha sonra ne olacağını düşünerek o anın sihrini bozma.
* İşe ziyarete gelenleri ayakta karşıla.
* Başladığın her işi bitir.
* İş sırasında yorgun, aç ya da sıkkın olduğunu asla belli etme.
* Kazancının yüzde onunu tasarruf et.
* Aile büyükleri ile birlikte değilse (Baba, Anne) ara, ziyaret etmeğe çalış
* Senden çok fazla ya da çok az parası olanlarla para konuşma.
* Aynı hatayı iki kez yapma.
* Sıkma meyve suyu iç.
* Hiç kimsenin sözünü kesme.
* Pazar günleri en az iki gazete al.
* Az tanıdığın birine rastladığında elini uzat ve adını söyle. Seni hatırlamayabilir.
* Kendi dininden başka üç din hakkında da bilgin olsun.
* Başkalarının başarılarını coşkuyla karşıla.
* Adliyeye giderek bir duruşma izle.
* Kim eksik olursa olsun, toplantıları zamanında başlat.
* Otomobilinde akü için bir ara kablosu bulundur.
* Haftada bir geceyi karınla baş başa geçir.
* Seninle iş yapanlarla iş yap.
* Bir ev satın alırken şu üç önemli şeyi aklından çıkarma: Semt, semt, semt.
* Atak ve cesur ol. Bir gün geriye dönüp baktığında yaptıklarından çok yapmadıkların için pişmanlık duyacaksın.
* Hastanedeki arkadaşlarını ve akrabalarını ziyarete git. Senin orada geçireceğin süre onlarınkinden çok kısadır.
* Bütün canlılara saygı duy.
* Herkesin önünde öv.
* Eleştirilerini bir kenara çekerek söyle.
* Ailevi sorunlarda, para sorunlarında ya da saç kesimi konusunda akıl verme.
* İş bitmeden önce asla ödemenin tamamını yapma.
* Asıl savaşı kazanmak için küçük çarpışma yitirmeyi göze al.
* İlk izlenimlerine güvenme.
* Her gün sekiz bardak su iç.
* Gelenek ve göreneklere saygılı ol.
* Başkalarının zamanına saygılı ol. Randevularına on dakikadan fazla gecikeceğin zaman telefon ederek haber ver.
* Öyle olmadığın zamanlarda bile neşeli görünebilmeyi öğren.
* Daima yakınındaki benzinciden benzin al. Karda kışta otomobilin çalışmadığında, ahbaplığın işe yarayacaktır.
* Dedikodu yapma.
* Sırtüstü uzan ve yıldızlara bak.
* İşe erken git ve mesai bittikten sonra da çalış
* Parayla saadet olmaz, ancak yaşamına ve amaçlarına yeterli paran da olmalı !
* Durum ne kadar vahim olursa olsun, soğukkanlılığını yitirme.
* Herkesin ortasında kürdan kullanma.
* Erkekliğini kanıtlamak için korunmasız hayvan ve kuşlara ateş etmekten başka yollar bul.
* İnsanların gerçeği , her zaman bilmek istemeyeceklerini de unutma !!!
* Hayatın her zaman adil olmasını bekleme.
* Başarılarını sana sağladığı iç huzuru, sağlık ve sevgiyle ölç.
* Misafirlikte yemeği övmeyi unutma.
* Zarif ol. Kimseyi bile bile kendinden soğutma.
* Kıskanma. Mutsuzluk kaynağıdır.
* Herkese nazik davran.
* Yeterli zamanım yok deme. Pasteur, Michelangelo, Leonardo da Vinci ve Albert Einstein’ın da günleri 24 saatti.
* Eski dostlukları tazele.
* Bir yolculukta, üzerinde ad ve soyadın, ev telefonun, bir dostunun ya da yakın akrabanın telefonu, önemli tıbbi bilgiler, ayrıca kalacağın otel ya da motelin telefonu yazılı bir kart bulundur.
* Öyle bir hayat yaşa ki mezar taşına “asla pişman olmadı” yazılabilsin
* Eski fotoğraflarını elden geçir. On tanesini mutfak dolaplarına bantla, ayda bir değiştir.
* Kendini başkalarının değil kendi standartlarına göre ölçüp biç.
* İnsanların sana ihtiyaçları olduğu zaman yanlarında ol.



Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Atilla_Ky"

Mesajlar: 22,887

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

9

Wednesday, 11.06.2014, 01:35

Hayat bir Hediyedir Verilen Hediyeyi Beğenmesende,Verenin Hatrına Şükredip Gülümsemek Gerekir..!


10

Saturday, 30.08.2014, 13:43

“Hayatının sürekli tekrar ettiğini düşün. Şu an yaptığın şey seni mutlu etmiyorsa bir dahaki sefere tekrarlandığında yine mutlu olmayacaksın. Bunun için eğer mutlu bir hayat geçirmek istiyorsan seni mutlu eden, iyi hissetmeni sağlayan şeyleri yapmalısın.”(Irwin Yalom)
Geçmişten günümüze toplumların gelişimine baktığımızda hem birey olarak hem de toplum olarak bir kimlik kavramı üzerinde sürekli durulmuştur.

Gelişen ve büyüyen dünyamızda her şeyin madde planında ele alındığı bir dönemde kimlik oluşumu farklı zamanlarda ve farklı coğrafyalarda insan varoluşu açısından değişik şekillerde yorumlanıp açıklanmıştır.

Buradaki kimlik oluşumu önce bireyin kendi olması yani gerçek benine ulaşması sonrasında ise toplum olarak bizi biz yapan ve bizi diğer kültürlerden, topluluklardan ayıran belirgin özelliklerin toplamıdır.

Dolayısıyla bir kişinin kendi olabilmesi, varolabilmesi ve varlığını her durum ve şartta sürdürebilmesinin olmazsa olmaz ilk şartıdır.

Kendi olamayan insanlar başkaları da olamazlar, sadece başkalarının taklidi, karikatürü olabilir. Bu da kişinin yok olması ve yaşamda önce kendisine sonrasın da ise yaşadığı topluma yabancılaşması anlamına gelmektedir.

Kendin olmak varoluşunun temel şartıdır.

Kendin olmak seni sen yapan, seni diğerlerinden ayıran,

Seni topluluklar içerisinde farklı kılan şeydir. Bu da seni özgürleştiren bir eylemdir.

Hayat dediğimiz aldatmaca içerisinde kendi gerçeklerimizden kaçarak yaşıyoruz. Belki de kendi gerçeklerimizin ne olduğunun farkında bile değiliz. Kendimizi, yaşadığımız duyguları isimlendiremeyecek aldatmacalar içerisine sokmakla gerçeklere ulaştığımızı sanıyoruz. Geriye dönüp bakma ihtiyacı hissedebilsek ne kadar yenildiğimizin farkına varacağız. Ama nedense bir türlü eylemi gerçekleştirme cesaretini kendimizde bulamıyoruz.

Güçlü, köklü ve zengin bir kişiliğe sahip olmak istiyorsak kendin olmak bağlamında özgüven sahibi olmalıyız. Kişiliğimizde özgüven problemini çözemezsek tüm eylemlerimizde taklitçi bir zihniyete sahip oluruz. Bu da bizi özgüvenden yoksun, yenilenmeye kapalı, sürekli başkalarının söylemleriyle hareket eden bir kişiliğe büründürür.

Daha ne kadar kendimizden kaçacağız? Kendimize gelme zamanı gelmedi mi? Ne dersiniz?

12

Wednesday, 5.11.2014, 11:00


Belki de bazı huylarınızdan vazgeçmenin zamanı geldi...
Çok rolümüz var yaşamda. Aslında bunlar sorumluluklarımız ve içinde bulunduğumuz sosyal ortamlardan kaynaklanıyor. Yani doğallığımızı yitirmeliyiz anlamına gelmiyor.

Özümüze nasıl ulaşacağımızı düşündüğümüz zaman genellikle, yaşamımıza kattığımız yeteneklerimize ve alışkanlıklarımıza odaklanırız. Fakat bazen başarının anahtarı, sahip olduğumuz alışkanlık ve davranışları bırakmaktaki becerimizde yatar.

Kendiniz olmayı kafaya koyduysanız bu engellerden vazgeçmelisiniz:

1. Bekleme huyundan vazgeç!
Zamanı nasıl değerlendirdiğiniz, hakkınızda çok bilgi verir. Ne zaman ya da nasıl öleceğinizi seçmezsiniz, sadece şu an nasıl yaşayacağınıza karar verirsiniz. İnanın, bundan bir yıl sonra “Keşke bugün başlasaydım” diyeceksiniz. O yüzden beklemeyin, harekete geçin!

2. Alttan almayı bırak!
Kabuğumuzu kırarak, özümüze ulaşmanın zamanı gelmedi mi sizce de?

3. Mükemmel olmak için uğraşma artık!
Bazen kusursuz olduğunuzu; herkesin kabulleneceği ve seveceği bir insan olduğunuzu tüm dünyaya göstermek istersiniz. Fakat herkesi memnun etmek mümkün değil. Dolayısıyla bunun için uğraşmak, boşa vakit kaybı. Güzelliğiniz kırılganlığınızda, sevginizde, karmaşık duygularınızda ve eksikliklerinizde saklı. Mükemmel olmak yerine kendiniz gibi olmanız yeterli. Maske takmanıza, olmadığınız biri gibi görünmenize gerek yok! Eksiklerinizle kusursuz bir insansınız!

4. Yanlış olduğunu bildiğin şeyleri yapmaktan vazgeç!
Hiçbir şey yanlış olduğunu bildiğiniz şeyi yapmaktan daha çok zarar vermez size. İnançlarınız sadece büyümenize, gelişmenize ya da davranış ve eylemlerinizi gerçekleştirmenize yardımcı olmaz. Bu yüzden her zaman kalbinizden geçen, bildiğiniz şeyi yapın.

5. Minnet duyma hissiyatından kurtul!
Kimse size bir şey borçlu değil, siz de kimseye! Ne zaman ki birine minnettar olduğunuz hissine kapılırsınız, o zaman doğal olarak kendinizi daha az üretken ve gerçekler tarafından sürekli hayalkırıklığına uğramış bulacaksınız. Sahip olduğunuz şeylerden memnun olduğunuzda ve pozitif şeyleri fark ettiğinizde yavaş yavaş büyük başarılar kazanacaksınız.

6. Başka biri olmanızı isteyen ilişkileri terk et!
En iyi ilişki türlerinden biri, sizi değiştirmeden daha iyi bir insan olmanızı sağlayan ilişkilerdir. Eğer biri sizi olduğunuz gibi kabullenmeyip sürekli eleştiriyorsa o ilişkiyi sona erdirin!

7. Başkaları senin ne yapıp yapmayacağına karar veremez!
Gerçekten kendi hayatınızı yaşamak istiyorsanız mutlaka kendi GPS’inizi takip etmelisiniz, başkasınınkini değil. Başkaları “Bunu yapmalısın!” ya da “Bu mümkün değil” dediğinde, onların sizi yönetmesine izin vermeyin! Bu yönlendirmeler bir şeyi yapabileceğiniz ya da yapamayacağınız anlamına gelmez!

8. Umutsuz vaka olmayı seçme!
Evet, ne yazık ki bazen iyi insanların başına kötü şeyler geliyor. Hayat insafsız, zalim ve adaletsiz olabilir. Bir köşeye sıkışmış gibi hissetmek, gelişmenize ket vurabilir. İşte tam o an ayağa kalkın, kendinizi toparlayın, sizi geliştirecek ve iyileştirecek pozitif adımlar atın!

9. Geçmişteki hatalarını düşünmeyi bırak!
Geçmişinizi pişmanlık yaşamadan içselleştirmelisiniz. Varlığınızı güvenle kabullenin ve geleceğinizle korkusuzca yüzleşin! Bugün, düşünce ve eylemlerinizin olduğu yer ve aynı düşünce ve eylemler sizi yarına götürecek.

10. Başkalarını suçlamaktan vazgeç!
Suçlamayı hak edecek kişi siz ya da bir başkası olabilir. Mutlaka bir günah keçisi vardır. Birini suçlamak ise her zaman en kolayıdır. Ama siz bunu yapmayın, çözülmesi gereken sorunun nedenini araştırın.

Unutmayın, bu uzun yolculuğunuz zorlu olabilir ama inancınızı kaybetmeyin. Siz olduğunuz gibi çok güzelsiniz...

Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Atilla_Ky"

Mesajlar: 22,887

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

13

Wednesday, 3.12.2014, 13:34

Bir fıçının içine bir karınca düşmüş.
Bir insan gelmiş fıçının başına…Ne işin var senin burada demiş, karıncayı ezmiş yok etmiş.
Bir karınca daha düşmüş fıçının içine..Bir insan gelmiş fıçının başına.Karıncayı görmüş…Kimseye zararın yok senin sevimli hayvan hadi fıçıda yaşa demiş.
Bir insan gelmiş sonra fıçının başına..Karıncayı görmüş ve şeker serpmiş fıçının içine yesin diye.
Bu üç insan kim mi?
Birincinin adı: Bencil,
İkiciyi; Hoşgörü diye çağırıyorlar.
Üçüncü mü?O sevgi işte…

(Bilgelik Hikayeleri…)



Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Atilla_Ky"

Mesajlar: 22,887

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

14

Saturday, 13.12.2014, 16:38

ATIN
Yazmayan kalemleri.
Sayfası bitmiş defterleri.
Kulpu kırık fincanları.
‘Zayıflayınca giyerim’ kotunu.
Son 5 aydır giymediğiniz kıyafetleri.
Arka balkona tıkıştırdığınız,
bir gün yüzünü yenilerim pırıl pırıl olur
dediğiniz o sandalyeyi.
Dibi kararmış tencereyi.
Taşındığınız hangi evden kaldığı,
hangi kapıyı açtığı artık meçhul olan o anahtarları.
Sırf genç ve güzel çıkmışsınız diye yanınızda
o hiç sevmediğiniz tiple poz verdiğiniz fotoğrafı.
Çekmecenin dibindeki müzik kasetlerini
(kaset mi kaldı allah aşkına)
Atınnnn
Ohh bir ferahlayın bakalım. Tamam mı?
Şimdi ihtimalleri atın.
‘Olacaktı, son anda olmadı’ları atın, olmamış işte.
Takılıp kaldığınız o günü.
Düşünüp durduğunuz o lafı.
Atın.
Küstüğünüz için uzun zamandır
görmediklerinizin aklınızda kalan son görüntüsünü.
Alındıklarınızın, gücendiklerinizin hiç umurunda olmayan
o ‘olayı’
Atın.
O hiç beceremediğiniz yemeğin tarifini
Kestiğiniz eski gazete küpürünü
İçinizi kemiren o ukteyi
Atın.
Zamanı gelince yiyeceğiniz soğuk
intikam yemeğini de dökün.
Soğuk yemeğin hiç tadı olmaz,
dışarıdan bir döner söyleyin daha iyi.
Buzdolabının üzerindeki diyet listesini
(faturaların altında duruyor)
Depodaki koşu bandını.
Atın.
Cevabı olmayan soruları
Kaçırdığınız fırsatları
Atıldığınız işleri
Beceremediğiniz ilişkileri
Kişisel gelişim kitaplarını
Atın.
Arkanızdan konuşanları.
Önünüzü kapayanları.
Alamadığınız terfiyi
Oturamadığınız evi
‘Şimdiki aklım olsa’ları
Aldığınız en kötü karneyi.
Hatta en iyi karneyi.
Çalışmayan saatleri.
İşe yaramayan fikirleri.
Kaçan trenleri.
Zamansız yaşlandıran dertleri.
‘O gün’ olanları.
Halının altına süpürdüklerinizi.
Dolabın dibine iteklediklerinizi.
Atın.
Bakın, hayatınız nasıl güzelleşecek
ve kendiniz olacaksınız..



By.Eray

Jüri

  • "By.Eray" bir erkek

Mesajlar: 1,837

Kayıt tarihi: Feb 15th 2011

Konum: istanbul k.çekmece

  • Özel mesaj gönder

16

Wednesday, 24.12.2014, 01:01


By.Eray

Jüri

  • "By.Eray" bir erkek

Mesajlar: 1,837

Kayıt tarihi: Feb 15th 2011

Konum: istanbul k.çekmece

  • Özel mesaj gönder

17

Wednesday, 24.12.2014, 01:03


18

Monday, 5.01.2015, 17:24

Bu dünyada gerçekleştirilmesi en zor olan şeylerin başında kişinin kendisi olmayı başarması geliyor sanıyorum. Her birimiz ayrı bir bireyiz, bunun korkulacak yanı yok. Kendi düşüncelerimiz, kararlarımız, davranış biçimlerimiz var. Diğer bireylerden bir şekilde az ya da çok farklılıklarımız var, olmalı da. Kendimize güvenmek, ayaklarımızın üzerinde durabilmek, özgürlüğü ve gerekirse yalnızlığı yaşayabilmek ve taşıyabilmek birey olarak kaçamayacağımız gerçekler.

Başkalarıyla bir arada olmak, sevmek, iş arkadaşlığı yapmak, hatta aynı ailenin bireyleri olmak illa ki onlara benzememizi, onlara öykünmemizi ya da onların istediği gibi olmamızı gerektirmiyor.

Kendimiz olabilmek için ilk adımlar çocukluktan başlayacaktır kuşkusuz. Küçük yaşlardan itibaren aile içinde olsun, okul yaşamında olsun her bir kişinin birey olmasına gerçekten fırsat tanırsak, düşünmeyi, düşündüğünü ifade etmeyi, farklı düşünceleri dinlemeyi , gerektiğinde uygun bir biçimde itiraz etmeyi, sorgulamayı olanaklı hale getirebilsek, özgür bir birey olmanın yolunu açmış oluruz.

kendin-olmak

Günümüz dünyasında düşünmeyi unuttuk sanki. Neredeyse çaba gerektiren her şeye sırtımızı döndüğümüz gibi, düşünmeyi, tartışmayı, okumayı, öğrenmeyi de devre dışı bıraktık sanki. İnsanlar artık konuşmuyor bağırıyor, bilmeden konuşuyor, başkalarının söylediklerini mantık süzgecinden bile geçirmeden kabulleniyor, birkaç kez duyduğu, izlediği şeyleri kendi fikriymiş gibi kaydetmeye başlıyor. Ve sonunda öyle davranmaya, yaşamının en önemli kararlarını bile bu çerçevede- çoğu zaman farkında bile olmadan- vermeye başlıyor. Televizyon programlarında sunulanlar, gazetelere atılan manşetler, sosyal medyada paylaşılanlar büyük çoğunluğun beynini bombardımana tabi tutarken buna biraz da tembelliği ve umursamazlığı eklediniz mi, buyurun düşünceniz hazır.

Gazeteler zaten ülkemizde yeterince okunmazken, okuyanların büyük bir bölümünün ilk sayfada manşetlere, üçüncü sayfaya ve spor sayfasına baktıklarına, aynı gazetenin hiç değilse bir iki yazarının yorumlarını ya da makalelerini okumadıklarına inanıyorum. Bir haberi, bir olayı birkaç değişik bakış açısıyla okumadığımız, farklı kaynaklardan izlemediğimiz sürece nasıl o konuda gerçeği öğrenebiliriz ki. Aynı şeyler hep aynı TV kanalını izlediğinde de geçerlidir kuşkusuz.

Okul yaşamı apayrı bir konu . Ezbere dayalı olmayan, öğrenmeyi, bilimi, yaratıcılığı esas alan bir eğitim sistemi yoksa eğer ister ilk okulda olun ister üniversitede sonuç baştan belli. Herkes lise, üniversite mezunu. O kadar. Mezun.

**

Bütün bunların sonunda kendimiz mi oluyoruz yoksa olmamızı istedikleri mi? İşin acı tarafı, ailesi ya da okuduğu okul sayesinde istisna olarak kendini bu çarkın dışına çıkarmayı başaran azınlık da ne yazık ki kendisi olabilmenin tadını çıkaramıyor. Karşısında illa ki mücadele etmesi gereken bir çoğunluğun olması nedeniyle, derdini anlatabilmek için akla karayı seçiyor. Karamsarlığa düşüyor bazen, yeri geliyor pes ediyor. Çekiliyor kendi kabuğuna, benzerleriyle konuşarak ara ara derdine derman arıyor. Düşünüyorum, haksız da değiller hani.

19

Sunday, 11.01.2015, 20:29





Her şeye şaşırıyorsan ve merak ediyorsan BİLGELİK yolundasın...
Karşındakine merhamet duyuyorsan İNSANLIK yolundasın....
Elindekilerle mutlu olmayı başarıyorsan ÖZGÜRLÜK yolundasın...
~Thomas Eliot.~



20

Sunday, 11.01.2015, 20:40





" Sesin titrese bile her zaman doğruyu söyle"