Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, AllaTurkaa sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

41

Sunday, 18.01.2015, 14:46


Ben gidersem, gidişim sessiz olur.
Öyle ahkamlar kesmem yani.
Susarım anlatamadıklarıma.
Anlamadıklarına...
Ben gidersem, hüngür hüngür ağlayamam da.
İçime dökerim yağmurları, deniz olurum
Eğer ağlayacaksam bile, köşeyi dönünce olur.
Göremezsin yani gözyaşlarımı...
Ben gidersem, anılarımı almam yanıma.
Hepsini saçarım etrafa öyle giderim
Ayaklarına dolansınlar diye.
Dolanır da unutmaz hatırlarsın diye.
Ben gidersem, gidişim sessiz olur.
Ben gidersem, gidişim sadece ölüm olur





43

Monday, 19.01.2015, 16:21


Kar yağarken neden mi huzur duyarız ?
Çünkü;
Kar tanelerinin özelliğidir.
Tüm gürültüleri alır kendinde eritir ve
Huzurlu bir sessizlik bırakır geriye...
İşte bu yüzden unutma ki;
Gürültü yapanların değil
Huzur verenlerin yolu gözlenir sadece...






44

Tuesday, 20.01.2015, 00:50


Analık nedir Annem?” derdim de anacığıma;
“Ben ol da bil” derdi Mevlânaca..Ben ol da bil!
“Sen” oldum annem bak!..
“Sen” oldum ve bildim neymiş bu işin yürekcesi..
Hani “Köpekler bile “ana” olmasın” derdin ya hep,
o ızdıraplı yüreğinle, o engin şefkatinle..
Anlamazdık o zaman biz zamâneler..
“Zor kızım, çok zor analık” derdin ardından derin bir iç çekişle..
Zormuş anam..Ana olmak “Hiç” ken “Hep” olmakmış meğer..
Çoğalmakmış durmadan..Dünyaya meydan okumak, mazi ve istikbâli sırtlamak, pervâsız bir gözü karalıkmış..
Zormuş Annem..Olduk, gördük, bildik bak..
Ana olmak meğer; Kor ateşlerde üşümesi, kara kışlarda buz kesmesiymiş yüreğin..
Hep; “Ben!” derken,Artık; “O”, “İllâ O!” demesiymiş..
Hiç varmayacağı kapıları çalması, hiç ederek ömrünü, adanmasıymış..
Hiç kızmaması yüreğin, almayı hiç düşünmeden hep vermesiymiş..
Hep sarıp-sarmalaması, hiç hesap sormadan, hep dost hep yâr olmasıymış..
Zormuş Anam..Meğer ölümüne bir kara sevdaymış analık..
Olduk, gördük, bildik bak..
Can Yücel





45

Thursday, 22.01.2015, 15:21


''Mendil alır mısın abi?'' dedi, kirli ama güzel yüzüyle.

''Yok'' dedim, ''Sağ ol, sağ ol, benim var''

''Olsun sonra kullanırsın'' dedi titrek sesiyle.

''Peki'' dedim, ''Ver bir tane''

Uzattım parayı, sevindi. ''Mendil kalsın'' dedim, gücendi.

''Olmaz öyle şey, ben dilenci değilim''

''Peki'' dedim, ''Peki, kızma''

Aldım mendili elinden sordum: ''Adın ne senin?''

''Murat'' dedi, ''Murat ama arkadaşlar 'İnce', der zayıfım ya hani.''

''Annen, baban yok mu senin?''

''Bilmem, vardır herhalde. Hiç görmedim ki.''

''Peki nerede yaşıyorsun sen? '' dedim.

''Her yerde'' dedi, hem de gülerek...

''Nasıl yani her yerde?''

''Öyle sınırlamıyorum kendimi sizler gibi'' dedi ve patlattı kahkahayı.Haksız da sayılmazdı hani...

''Kimden alıyorsun sen bu mendilleri?''

''Sakallı Mehmet Amca'dan''

''Kaçtan veriyor sana tanesini?''

''İkiyüzelli'den''

''Peki sen ne kazanıyorsun mendil başına?''
'Ee!.. İkiyüzelliii''

''Ne yani hiç para almıyor mu Mehmet Amca'n senden?'' diye sordum şaşkınlıkla.

Biraz kızgın baktı yüzüme: ''Siz hep böylesiniz zaten, karşılıksız iyilikten anlamazsınız.''

''Niye ki?'' dedim, anlattı:

''Bir keresinde bir abla ağlıyordu, 'Abla mendil alır mısın?' diye sordum, 'Defol!...' diye bağırdı bana. Oysa, oysa vallahi satmayacaktım ben ona, gözyaşlarını silsin diye vermiştim mendili. Anlamadı... Ama ben yine de gizlice koydum çantasına.''

''Peki'' dedim, ''Ben bir yıllık mendil ihtiyacımı alsam senden, bir seferde, topluca yani olur mu?''

''Olmaz'' dedi kafasını iki yana sallayarak.''Olmaz!... O zaman benim bütün günlerimi satın alırsın. Satılık olanlar sadece mendiller abi. Günlerimi bırak, bana kalsın...''

Atalay Demirci / Çocukça Mendil





46

Thursday, 22.01.2015, 15:36



Minicik bir KASABADA olsam..!
Yağmur yağsa, çatıda TIK-TIK yağmurun sesini duysam..!
Pencereden baktığımda, GRİ bir DENİZDE bana baksa;
Hüzünlü DALGALARIN sesine dalsam..!
İçeride SOBA yansa..!
ÇAYDANLIK sobanın üstünde; CAMLAR buğulanmış,
ÇAY kokusu bütün ODAYI kaplamış olsa..!
Bir elimde KAĞIT olsa, bir elimde KALEM, yazsam;
İçimin tüm kirini akıtsam SATIRLARA..!
Eski bir RADYODA " Özdemir Erdoğan" çalsa..!
Ve, "İkinci Baharı" yaşasa GÖNLÜM, o MÜTHİŞ şarkılarla..!
YÜREK rahat olsa, HUZUR olsa; AŞK olsa,
Ve; varsa bir KADİR KIYMET bilen,
İşte "O" yanımda OLSA...!




47

Sunday, 25.01.2015, 23:49


BEN ANNE OLMASAYDIM EĞER;
Topuksuz ayakkabılarla da şık olunabileceğini bilmeyecektim.
Hamileliğim esnasında 80'li kilolara kadar çıkıp kendi çapımda ilk defa bir alanda rekorumu kıramayacaktım.
ANNE OLMASAYDIM EĞER;
O küçücük ellerle renkli kartonlardan yapılmış bir kâğıt parçasının bu kadar değerli olabileceğini öğrenemeyecektim.
Kan yapsın diye danadili haşlayıp üzerine yumurta kırıp ağzının tadına da uysun diye çikolatalı pudingle karıştırmak gibi yaratıcılığın sınırlarını zorlayan tarifler keşfedemeyecektim hiç.
Su almak için elimde kumanda ile buzdolabını açtığımda kumandayı buzdolabına koyacak kadar ya da evden çıkarken telsiz telefonu çantama atacak kadar kendimden geçmeyecektim.
Birinin canı yandığında ötekinin bu acıyı hissedebilmesinin sadece ikiz kardeşlerde olduğunu sanacaktım.
ANNE OLMASAYDIM EĞER;
Sabahın köründe gözü kapalı mutfağa kadar gidip, süt ısıtıp yine gözü kapalı dönme yeteneğini kazanamayacaktım.
Üzümün çekirdeklerini tek tek çıkarmak için insanüstü bir uğraşa asla girmeyecektim.
Bir insanın gaz çıkarması beni bu kadar mutlu edemeyecekti.
ANNE OLMASAYDIM EĞER;
Büyüdüğünde arkadaşlarınla birlikte partilerde Süper Anne olarak eğlenmeyi hayal edemeyecektim.
Babanla belki daha az kavga edecek ama sevginin evlat denilen başka bir boyutuna giremeyecektik.
Sevginin böylesine karşılıksız olanını hiç tadamayacaktım.
Telaşsız sevişmenin hayalini kuramayacaktım.
ANNE OLMASAYDIM EĞER;
Annemi bu kadar çok sevdiğimi anlamayacaktım.
Annesinden zorla ayırdılar diye "Uçan Fil Dumbo!" çizgi filminde böğürerek ağlamayacaktım.
Geceleri kesintisiz uyuyacak, hafta sonunda sabahları istediğim saatte kalkacaktım ama uyandığımda yanağıma konmuş minik ellerin sıcaklığı ısıtmayacaktı yüreğimi.
ANNE OLMASAYDIM EĞER;
Çantamda sürekli bisküvi, ıslak mendil, bir adet oyuncak, düşer bir yerin kanar diye ayıcıklı yara bandı taşımayacaktım.
Acıyı geçiren öpücüğün gücüne inanmayacaktım.
38,5 derece ateş beni de yakıp kavurmayacaktı.
ANNE OLMASAYDIM EĞER;
Yağmur sonrası çamurlu sularda zıplamanın keyfine varamayacak, sen bir lokma daha fazla yiyesin diye kalabalığın ortasında kafamda peçete dansı yapmayacaktım.
SEN OLMASAYDIN EĞER; yaşamın karmaşıklığını unutup tekrar basit yaşamayı öğrenemeyecektim.
SEN OLMASAYDIN EĞER; ben asla "anne" olmayacaktım. Bir çocuk doğduğu anda, bir anne doğarmış... Bu lafın doğruluğuna inanmayacaktım!





48

Thursday, 12.02.2015, 23:29






Gelincik çiçeklerini sevdim..
Dokunulduğunda hemen solan,
Koparıldığında boynunu büken..
Ama en çok da ÖZGÜR oldukları için sevdim onları...
Rüzgarlara karışıp dünyaya dağıldıkları için ...
....Ve... İnsana benzedikleri için sevdim...
Dünü var, Bugünü var, Ama YARINI...?




49

Thursday, 26.02.2015, 00:14



GÜLÜMSEDİM BABA
Ben henüz çocukken
Hayatı daha tanımamışken
Babam bana uzaklardaki karlı dağları
Gösterirdi ‘’gülümse kızım’’
Gülümse ki dağlardaki karlar erisin
Gözlerinin ışığına bakardım neden dercesine
O dağın tepesinde yaşayan çocuklar var derdi
Üşümesinler
Sen gülümse ki dağlara bahar gelsin
Çocuklar gülsün oynasın ayakları buz tutmasın
Gülümserdim anında
Gülümsedim BABA
Büyüdüm hayatı acımasızlığını gördüm gülümsedim
Yüreğim acıdı gülümsedim acılarıma
Hep o karlı dağlar, hep o çocuklar geldi aklıma
Gülümsedim baba
___ayşe akdoğan





50

Saturday, 7.03.2015, 14:21



Mutluluk; Bir yaz denizinin karşısında, bir ağaç gölgesinde'dir.
Tedirgin edilmeden üstünde uyunan bir toprak parçasında'dır.
Bir bahar sabahında çıplak ayakla koşulan ıslak çimenlerde'dir.
Sıcak bir günün bitimine doğru, birdenbire esiveren serin bir yelde'dir.
Güvenli bir düşüncenin aydınlığında, uygun bir sesin titreşiminde'dir.
İstekle ısırılan bir peynir diliminde, yanarak içilen bir yudum suda,
Özlemle aranan bir fincan kahvede'dir.
Bakkaldan alınan bir paketi taşırken dergilerden yapılmış kesekağıdında göz ucuyla okunuveren güzel bir sözde'dir.
Günün ilk aydınlığında, gecenin son karanlığında'dır.
Özlenen sevgilinin dudaklarında'dır.
Bir annenin okşayışında, bir babanın bakışında, bir çocuğun gülüşünde'dir...!
alıntı





51

Thursday, 12.03.2015, 22:26


Biz eski zaman çocuklarıyız...
Varlığı da, yokluğu da biliriz,
Cefayı sonuna kadar çeker,
Vefayı fazlasıyla öderiz..
Büyük şeylerde gözümüz olmaz,
Küçücük mutlulukları yeğleriz...
Nerden geldiğimizi unutmaz,
Geldiğimiz yeri hazmederiz..
Yüreğimizle yaşar,
Sevdiklerimizi dünya malına değişmeyiz...
Büyürken, küçülmeyi biliriz biz...
Düşerken dik durmayı,
Yeri geldiğinde susmayı,
Özümüzü korumayı,
Biliriz biz...
Öyle gördük, öyle öğrendik,
Belki anamızdan, babamızdan,
Belki mahalle bakkalından,
Belki komşumuzdan,
Belki de çocukluk arkadaşlarımızdan...
Eski zamanlardan,
Eski topraklardan,
Ama hep güzel insanlardan,
Hep iyi insanlardan...
ღೋ alıntıdır ღೋ



52

Friday, 13.03.2015, 17:00



Beni aramaya çıkarsa düşlerin
Hüznün ruhuna çizdiği resimlerdeyim
Gamsız bir gecenin karanlığında değil
Yüreğinde kanayan kesimlerdeyim
Aklına düşerim hani olur da
Güzelliklerin görünmeyen yüzünde ara
Sevginin menfaate döndüğü yerde
Bir gönül yarasının izinde ara
Yıkılmış umutların enkazından geç
Öksüz bir çocuğun gözünde ara
Ağıtların tüttüğü evlere uğra
Bir ananın boş kalmış dizinde ara
Beni yıldızlarda arama boşa
Yüreğini yasa boğan sızılardayım
Dertlerinle bulursun beni başbaşa
Senin gibi karayazılardayım
Sahte sevgileri tanımaz kalbim
Beni seven gönüllerin ocağında ara
Menfaatle bakmasını bilmez gözlerim
Beni gerçek dostlukların kucağında ara
Mutluluğu anlatan şarkılarda değil
Yaralı yüreklerin ağıtlarında ara
Beni menfaat ve ihanetten uzakta
Yağacak sevgi bulutlarında ara
Öyle senden çok uzaklarda değilim
Görmesini bilen gözlerin bakışındayım
Belki sana senden daha yakın bir yerde
Çarpan kalbinin her atışındayım
Aklına düşerim hani olur da
Beni sığmadığın duyguların içinde ara
O kadar da kolay bulurum sanma
Beni benim seni görebileceğim biçimde ara.

53

Thursday, 19.03.2015, 18:17



Bazı
Bazı gecelerin sabahı yoktur
yalnızca karanlık olarak kalırlar.
Bazı ayrılıkların dönüşü olmaz
giden gider
borçlarıyla yaşar kalanlar.
Geleceği yoktur bazı kalplerin
aşk uğramaz onlara bir daha
tek bir hatırayla yaşlanırlar.
Bazı pişmanlıklar uzun sürer
zamana yayılırlar.
Kendinden kaçanlara
saklanacak yer kalmaz dünyada
gün gelir kendileriyle tanışırlar
asıl yalnızlık o zaman başlar
hayata geç kalmıştır kendine geç kalan
şairin dediği gibi
bir daha yaşamak zorunda kalır
geçmişi anlamayan.
Bazı geceler
bazı insanlar
bazı yerlerde
sahiden karşılaşırlar.
Bazı insanlar
bazı aşklar
bazı şarkılar
bu yüzden unutulmazlar.
Bazı hayatlar hayal tutmazlar
bu yüzden
bazı bazı bazı
çabuk yaşayıp
ansızın kaybolmalar….
Murathan MUNGAN





54

Thursday, 19.03.2015, 18:22



Bakma öyle şaşkın şaşkın gözlerime çocuk !
Bizi de sardılar patiska kundaklara
Bizim için de yapıldı lohusa şerbetleri
Kırk uçurmalar , diş buğdayları
Biz de uyuduk göğsünde anamızın En masum uykuları…
Biz de ağladık olur olmaz şeylere
Mızıkçılık yaptık oyunlarda
Canımız sıkıldı , üzüldük yenilince
Oysa ne ağır yenilgiler alacaktık sonra
Ne çok aşklarda yanacaktı canımız
En zor kazanılan oyun…
Hayatmış ! Sonra anladık…
Gösterişli kutlamalar olmasa da
Biz de üfledik yaş günlerinde mumlu pastalara
Küçük ellerimizle alkışladık sönünce
Bilmiyorduk ki ne çok mumlar yakacaktık sonra
İmkânsız düşler için
Ellerimiz kaç kez boş kalacaktı Sonra anladık...
Biz de çizdik sayfalara
Mutlu bir ev, yanına ağaç , mavi bulutlar
Oysa yan yana ama çok uzak
Hayatlar varmış yaşanan
Evler mutlu değilmiş her zaman
Gri de olurmuş bulutlar !
Sonra anladık...
Biz de ter içinde oynadık sokaklarda
Düştük , bizim de yaralandı dizlerimiz
Üfleyince hemen geçmiyormuş meğer tüm yaralar
Hastalıklar , dermansız dertler
Ölüm diye bişey varmış ! Sonra anladık...
Bakma öyle şaşkın şaşkın gözlerime çocuk
Yaklaş , tut ellerimden !
Beni de al götür çocukluğuna
Çok yoruldum büyümekten...
Aysun Irmak Borteçin





55

Wednesday, 25.03.2015, 21:43







Adımı çıkardılar Galata Kulesi'yle
Bakışıp duruyormuşuz güya sabahtan gecelere
Bu yüzden pas vermiyormuşum ...
Etrafımda dört dönen , o çapkın gemilere

Benimle tek poz için , sahillerime koşan
Varken binlerce , milyonlarca hayran
Çatlıyor çekemeyenler
Kıskançlıktan bu dedikodular , kıskançlıktan !

Oysa benim tek yarim var ;
Süsüm , püsüm , gülüşüm
Beyaz dantel bluzum ,eteklerimdeki mavi
Hepsi ! Hepsi onun içindi

Eski bir İstanbul'lu O , yakışıklı ve kibar
Saklar güzel bedeninde , unutulmaz anılar
Balıkçı barınağında , mehtapla bir tek atar
Güngörmüş saçlarında usul usul bir rüzgâr

Ayrılmam hiç kıyısından , kollarının altından
Yoluna kurban olurum gözlerimi kırpmadan

Yüreğimi her daim aşk ateşiyle yakacak
İtiraf ediyorum işte ; onun adı SALACAK...

…………………….








56

Saturday, 28.03.2015, 11:57



*** MUTLULUK ***
Evini bir davet sonrası temizlemek için saatlerce uğraşıyorsan
Bir çok arkadaşın var demektir.
Faturalarını ödeyebiliyorsan
Bir işin var demektir.
Pantolonun biraz sıkıyorsa
Aç kalmıyorsun demektir.
Gölgen seni izliyorsa
Güneş ışığını görüyorsun demektir.
Otobüsten indiğin yerden işyerine yolu uzun buluyorsan
Yürüyebiliyorsun demektir.
Yanındaki adamın sesinden rahatsız oluyorsan
Duyuyorsun demektir.
Camları silmen , çatıyı onarman gerekiyorsa
bir evde yaşıyorsun demektir.
Doğalgaz faturan yüklü geliyorsa
Isınıyorsun demektir.
Yığınla yıkanacak ve
ütülenecek çamaşırların varsa
Yığınla giyeceğin var demektir.
Çalar saatin sabahın köründe çalıyorsa
Yaşıyorsun demektir.
Akşamları kendini yorgun hissediyor ve bacakların ağrıyorsa
O gün üretici olmuşsun demektir.
VE TÜM BUNLARIN FARKINA VARABİLİYORSAN
MUTLUSUN DEMEKTİR
DOLAYISIYLA MUTLULUK .....
Sorunsuz bir yaşam değil, Onlarla başa çıkabilme yeteneği demektir..


57

Tuesday, 31.03.2015, 01:08



Düşersen, bağımsızlığını ilan eder dostların,
Görüş günlerin yasaklanır, gelenin gidenin olmaz.
Bayram eder düşmanların, düşme!
Düşünce, bütün düşüncelerin değişir hayata dair.
Dostluk, arkadaşlık, aşk… yeniden şekillenir beyninde, düşme!
Hayatın ve dostların vefasızlığını görünce yaralanır duyguların en derinden, düşme!
Düştün mü ilk önce güvendiklerin vurur sırtından.
Kimse bakmaz yüzüne, işe yaramaz adam olursun.
Bir bir uzaklaşır dostların senden.
Tutacak dal bulamaz yorulursun, düşme!
Düştün mü isyan edersin yaşadığın hayata,
Gözyaşlarını dökersin her gece yastığa.
Yılanın ne kadar masum, kurdun suçsuz, çakalın çakal olmadığını anlarsın iki yüzlü insanları görünce, düşme!
Düşme, düşünce sahili olmayan bir deniz olur koca dünya.
Sığınacak bir liman bulamaz, kaybolursun.
İki yüzlü düzenbazlar hüküm sürerken, sen kederinden kahrolursun.
Düşme! Düştün mü baş ucunda bir tek anan olur, gerisi yalan olur.
“İmdat!” demeye engel olur gururun düşme!
Kalıbı beş para etmez adamın söylediği sözden yaralanır onurun, düşme!
Düşersen maziye dalar gider gözlerin, yazılmamış hikayeni okursun.
Düğümlenir boğazında kelimeler, kederinden kahrolursun düşme!
Haddini de hesabını da bileceksin bugünlerde
Yoksa farkın kalmaz bu yolda gelip gidenlerle.
Seni üzenleri hayatından sileceksin gerekirse, düşme!
En iyisi mi bir kurşun hayatın orta yerine, barut izleri kalsın ellerinde.

58

Tuesday, 31.03.2015, 22:03






.
Bana bir şey söyle, ilkbahar gibi…
Çiçek aç mesela, veya yağ rahmet olarak içime veya gök kuşağı ol,
sar ruhumu…
Bir şey söyle,
Sözü aşsın, öze değsin…
Bir şey söyle, "yanındayım" mesela ..?
.







59

Thursday, 2.04.2015, 10:43

....Dört beş yıl öncesi sanal ortamla yeni tanışan bayanımız son derece hayata pozitif bakan ,kadın erkek cinsiyet ayrımı yapmadan Yaradanımın bana emaneti diyerek insanlara bakan birisi.Kendine özgüvenini kimseye güvenle değişmeyen kahramanımızın yeni aldığı kararlarla yeni bir iş yeni bir şehir deyip Besmeleyi çekip hayat savaşımına başladığı yıllardayız..Geçmişteki yaşamının debdebesini elinin tersiile silip sıfırdan bir hayata geçiş.Bakalım kahramanımız başarabilecek mi?

......Bir Deniz Ateşinin eşine yazdığı kitabında destek vermek editörlüğünü yapmak adına bura da.Ev Denizciliğin ve Dünyanın gezilen şehirlerinin ,ülkelerinin özel orjin parçaları ile dolu.Biraz fazla ve abartılmış gelse de kahramanımıza kendisinin evi olmadığının bilincin de işine bakıyor.Kitabı toparlayabilmek bu asil hanımefendi ile zaman geçirip hayat hikayesinden kareler dinlemek ve izin günü olan cumartesi -pazar da da gezmek..
İstanbul dünyanın kalbinin attığı şehir ,nicelerinin acı yasası ,nicelerinin zevk yasası olan şehir.

-

Kahramanımızın akşamları kendisine ait ve açtığı sanal sayfa da oyun oynuyor yazılar yazıyor.Oyun oynarken gelen mesajlara takılıyor ara ara.Hep övğü dolu yapış yapış mesajlar kalitesi yazım şeklinden belli olan..Kimilerini anında silen engelleyen kahramanımız yaşı küçük olanları yaptıkları yanlışı anlatabilmek ve bu düşün yanlışından kurtarabilmek adına yazışma savaşında tutuyor..Kimileri özür dileyerek ablacım affet diyor .Kahramanımız bu davranışlarının bir jigololuk olduğunu ve utanılması gereken bir şey olduğunu yüzlerce kez vurguluyor.
-Bazıları ise sen kadın değilmisin filanca ,filanca çok memnun bizden diye isimler veriyor..Yüzsüzlüğün ötesi bir de arsızlar diye düşünüyor kahramanımız.Ama kızamıyor yaşlı hemcinslerinin bu şekilde bu evlatları kullanmalarına basiyor küfürü...Engelliyor bu işi sanat haline getirmiş ya da yaşlı sürtüklerce bu duruma getirilmiş evlatları...

Aman Allahım yine bir mesaj selamsız sabahsız iltifatlar cahil bir söylem tarzı ve görgüsüzlük akan...Hınzırlık bu ya başlıyor kahramanımız yazanı deşmeye...
...Her zaman ki gibi hepsi ya bekar ...Ya da onları anlamayan eşşek,öküz karılarla evliler...Ya ne şansız adamım ben diyen bu türler aslında kendileri eşşek ve öküz....Neden mi eşleri içeride masum masum yemek artıklarını toparlayıp yıkarken çocuklarla uğraşırken..Adam bura da avlanma da! Ya da sex peşin de..Erkek ya hakkı bu...İçeride gün boyu ev temizlemiş çoluk çocuk ha birde varsa kocanın ana babasına bakmış akşam yapıp ettiği yemekleri önlerine koymuş...Ama bu karı eşşek ve beni anlamayan köylü bir öküz diyen adamla evli..! Ne üzücü değil mi?
Bir boy aynasının karşısına geçip kendine bakmayan bu adamların tek özelliği erkek olmaları!Ve karşılarındaki kadının statüsü ,mevkisi ne olursa olsun sadece zevk unsuru olarak bakmaları ve gerinerek yaklaşmaları:)İşte bunları öylesine bir zevkle ne olduklarının tuşuna getirmek kahramanımızın en büyük hobisi...Yenilen ve onca lafı yiyen bu babayiğitler ya hemen sen kadınmısın soğuk nevale filancalar beni nette beklerken sen bana neler diyorsun diye üste çıkmalar..Kahramanımızın o zaman filancaların zamanını al benim değil diye çıkışımı:) Kahramanımızın en vurucu darbeyi indireceği an ise şimdi;peki sen erkekmisin?
Gelen cevap aç neti gör bak bakalım erkekmiyim değilmiyim.....?
Oha yani sanki erkeklik sadece bedenlerdeki yapısal farkta!
-
Dedimya kahramanımızın en büyük hobisi bu salaklamalar /adam her nasılsa tüm yazışmayı ana sayfa da görene dek kendi adıyla sanıyla kükreyip duruyor hala:)))İşte bu nokta da deşifre olan o koca dev yerle bir .Zaman kaçma zamanı ..
Nedeni mi!
Asıldığı ve ya ona inanan diğer hatunlar görecekler ya!Pabuç pahalı...Deşifre etmese idi bu salak karı kolayca iftira da atardı..O kadın bana asıldı diye:)

Yapılmayan bir şey mi sorarım....?

Adımız kadın ya!

...............................................................Bir öykü ,bir gerçek,bir izlemden doğan............................................EMA

60

Sunday, 5.04.2015, 23:21



Artık eskisi gibi her hafta sonu birileri ile dışarı çıkmak istemiyorum.
Beni yoran ilişkiler, yeni tanışmalar, yeni yüzler aramıyorum.
Eski dostlukların da özetini çıkarmaya başladım
İlişkilerde tasarrufa gidiyorsun her şeyde olduğu gibi
Ve gereksiz insanları hayatından atmak istiyorsun
Yapmacık, inanmadan konuşmak istemiyorum artık.
Beni anlamayanlarla konuşmak cümle kirliliği yaratıyor ve hak edenlere saklıyorum enerjimi.
İstediğime istediğimi deme özgürlüğüne sahibim, eleştirme hakkını oluşturan yaşamışlık ve yeterli yaş faktörü artık bende de var
'Ben demiştim', 'ben bilirim', 'ben zaten anlamıştım'
Sendromunda olanlarla arkadaşlıkları bir kez daha sorguluyorsun.
İlişkilerini sadeleştirmeye başlayınca sıra iyi ve kötü gün dostlarını ayıklamaya geliyor.
Kötü gün dostlarını belirliyor ve onlara daha çok önem veriyorsun.
İyi gün dostu bulmak ne kadar kolaysa kötü gün dostu bulmak bir o kadar zor, biliyorum.
Dostlar ihtiyaç olduğunda göçmen kuşlar gibi sıcağa uçuyor ve sadece seninle birlikte sürüden ayrı düşenler kalıyor.
Zamanın ne kadar kıymetli olduğunu öğreniyorsun buralara kadar gelirken.
Uzun düz otobanlardan olduğu gibi, kestirme bozuk yollardan da ulaşabilirsin hedeflerine.
Kestirmeleri de öğrendim gide gele.
Boş geçen her saniye değerli artık.
Daha yapılacak çok şey var ama, kendimi çok yormaktan çok hırpalamaktan yana değilim.
Gerektiğinde 'HAYIR' demeyi öğrendim ve bu kelime başta karşındakine kırıcı gelse de senin için hayat kurtarıcı olabiliyor.
Sevgiye önem vermek gerektiğini, zamanı geldiğinde elinde sadece sevginin kalacağını biliyorum.
Sevgi paylaşıldıkça oluşuyor, olgunlaşıyor.
Aileme ve seçtiğim tüm dostlarıma daha önce göstermediğim sevgi, anlayış ve ilgiyi gösteriyorum.
Biliyorsun ki gidenlerin ardında sadece iyilikler kalıyor, ne kadar sevgi dolu olduğu hatırlanıp anılıyor.
Bana çok genç olduklarını hatırlatırcasına nedense tecrübelerimi, fikirlerimi sormaya başladılar.
Vereceğim cevaplar belki çok anlamsız geliyor ama yine de dinliyorlar ama ben biliyorum ki yasamadan hiçbir şey öğrenilmiyor
Yaşamışlığın oluşturduğu bir alçak gönüllülükle gülüyorum içimden sadece
Artık daha şık giyiniyorum, senelerle birikmiş dolaplar dolusu kıyafet var ve bunları kendimle paylaşmalıyım.
Önce kendine güzel görünmelisin, kendi zevkime göre giyinmek istiyorum, böyle hissediyorum.
Modaya uymak adına popumun sığmadığı düşük bel pantolonlara sığmıyorum diye kendimi üzme tercihini de kullanabilirim .
Ayıp, günah yada ne derler korkuları çoktan geride kaldı.
Dostlarıma, kendimize yemek yapmak hoşuma gidiyor. Mutfak eskiden bir zulüm iken şimdi zevk aldığım mekanlar arasına giriyor.
Farklı lezzetler denemek güzel ve kendi lezzetimi kendimde yaratabileceğim belli bir damak zevkim ve mutfak kültürüm oluştu.
Sonra Sezen'in şarkısındaki gibi anneni daha sık düşünüyorsun ve hatta anlıyorsun.
İşte bu yeni alışmaya başlanan ve giderek hoşa giden yeni duruma olgunluk deniyor.
Yasamışlığın, görmüşlüğün, geride kalmış üflenmiş doğum günü mumlarının bir sonucu kendiliğinden ortaya çıkıyor hayatın bir dönemecinde bu olgunluk.
Ne zaman dersen herkese göre, ne kadar dolu yasadığına göre değişiyor bu olgunluk çağına ermek.
İnanın bana hayattaki düşüşler, zor alınan virajlar bu zamanı hızlandırıyor.
Kendi dünyanın küçüklüğünü keşfetmek ve buna rağmen kendinin kıymetini bilmek çok ise yarıyor.
Bir gün hepimizin bu huzurlu olgunluğu bulmasını diliyorum.
ღೋ Can Dündar / Olgunlaşmak ღೋ