Giriş yapmadınız.

1

Tuesday, 23.12.2014, 08:08

Aşk Hikayeleri

Kemanın Sesini Duyabiliyor Musun?



Birbiri için çarpan kalplerin, gün gelip birbirinin celladı olan suskunluklara bürünmesidir bu hayat...

Başka bedenlere yelken açan yolculuklar ve sonrasında, o ölü tenlerde imzalanan gizli ölüm fermanları.

Gözlerinde hayat bulduğun kadınını ya da adamını öldürmek öyle kolaydır ki oysa...

Bir vuruşta serersin yere. Ne soğumuş cesedinde bir bıçak darbesine rastlarlar ne adli tıp raporlarında darp izine...

Nabzının atacak cesareti kaldıysa, her gün kendini de öldürürsün yeniden yaşadığını iddia edeceğin bir hayat kalmışsa eğer, emin ol öldürürsün...

Geri dönebilir misin, hayır.

Parçalanmış kum saatinden süzülmeye başlar; verilen tüm sözleri ve mevsimleri donduran zaman.

Sonra sessizlik olur, zaman geçer. An gelir ölen de öldürmek ister. Çünkü ihanetin tek bedeli vardır bu tarihte bilinen. Oysa öyle kurgulanmamıştır hayat. Güçsüz bedeniyle son bir darbe vurmak ve bir darbe daha....

Bilmez ki, kaç kez öldürürse o kadar yaşatır katilini.

Körpe düşe diş geçirir bu hayat, bilmez.

Acıttığını zannederken daha da derinden kanatır kendini.

Düşlerinin ve yalnızlığının en mahrem kuytularında bile onun izine rastlar,

Oysa çoktan vücudunun bir uzvu olmuştur kendi katili.

Ayrılamaz.

Bütün gidenlerin bir nedeni vardır, kalanlara ise neden sorulmaz.

Katrana bulanmış kanatlarıyla bir akşam üstü vurur sahile Aşk..

Bir kelebeği sevmek gibidir o,

Yya ömrü yetmez zavallı yüreğine ya da gün gelir sormadan kanatlanır bir başka mevsime.

Morfin gibi yayılır sancısı, tenha şehrin geceleri korkutmaya başlar derken adamı.

Kumdan kalelerin ömrü işte hep böyle kısa olur.

Kangren, kalp sınırına dayanmıştır çoktan..

Koşup kaçmak, öyle baskın olur ki bu zamanlarda.

Boğulur kalırsın önce olduğun yere, gitmek ne zordur gerçekten. Sonra da hiç durduramazsın bir daha kendini, tutunamazsın hiçbir dala...

Gidenler öğretir kalmanın sızısını ve de gitmenin tarifsiz acımasızlığını.

Bu yüzden belki de hep birilerini, bir şeyleri bırakıp gittim, ama esas terk etmem gerekeni saklıyorum.

Yoktan var ettiğim yalnızlığımı.

Ve ne kadar uzaklaştığımı sansam da aslında, ıssız köşemde kendi karanlığımdayım şimdi.

Olur da bir kez daha uzatabilirsem ellerimi günün birinde, kendi yalnızlığım bile olsa dokunduğum, bir an bile düşünmeden, ve sımsıkı sarılıp kollarına tutunacağım.

Dört duvarımda yankılanan tüm acılarımı ve o küflü alışkanlıklarımı, üstlerine hüküm yazıp tek hamlede infaz edeceğim o gün...

Alışkanlıklar, paslı zincirler gibidir. Kaslarında açtığı yaralardan bulaşır zehir. Sonra sen paslanmaya başlarsın, dokunduğun her şey paslanır. Hayat paslanır. Yaşayabilecek kadar nefes alırsın ama soluk alamazsın, iliklerine kadar gerçekleşir oksidasyon.

Ne istediğimi biliyorum.

Kalmak iki yalnızlık olacaksa, kaçmak en iyi yoldur.

O YÜZDEN KAÇIYORUM.

Ve biliyorum bir giden oldukça, hiçbir aşk masum değil sevgili.

Artık ne sen beni tanıyabilirsin gözlerimden, ne de ben seni küçük kırmızı tokalarından.

Kemanın sesini duyanlara, duymayanlar ışıkların altında izmarit oluyor.

Burada bırakıyorum.


-I-

Dışarıda, kış düşkünlerini heveslendiriyor yağmurlar;
katiller ellerini yıkıyor tenhalarda.
ve yalnızlar gözlerini ağlamaya yumuyor, soğuk sedirlerde bir bir.
İntiharına ölüm süsü vermiş çocuklar gördüm;
ölüm gibi sessiz ve davetkar bakıyorlardı yüzüme
aynaların ardından.

Gece,
soluksuz
uykusuz ve
kaçkın...
Boğazıma mühürlenen
bir paslı mavruka
ve sabaha bilmem kaç kala
çekiliyor tüm kanım (sen geçen) damarımdan.
Sonra,
başlıyor nöbetin ansızın...


-II-

Cinayet saatine kurulu gözlerinde
kaç iklimse titrediğim,
izi var tüm suskunluğumda, dokun...

Çöl geceleri gibi siyah
ve çöl geceleri kadar tekilim;
saplanırsa gözlerim
bir duvar çatlağına saplanır
Çünkü ayaz kesmiş yatağımda
şimdi korkun yatıyor.
ve kokun çoktan göç
hırçın sevdaların hercai atlasına...
Yazık...


-III-

Kapanmayan bavulun
ve kızıl saçların inadına darmadağın
çürük vişne eşarbınla bir akşamüstü
beklenmedik bir anda,
çat kapı aralayıp acılarımı..
dönmezsin!
döndürmezsin beni yaşama.
biliyorum

benzerse...
kaldırımlar benzer
şimdi bana!

Su içtiğin bardağı yıkamadım.
Havlunu da saklıyorum,
bakışlarını da...

ay yoksa, ışık da yok şehrimde.
(Sen kemanın sesini hiç duyamadın)












2

Tuesday, 23.12.2014, 08:10

Benimle Evlenir Misin? 1. Bölüm

Betül Almanya'da doğmuş. Annesi,babası fabrikada çalışan Betül, 7 yaşına geldiğinde memleketi Ordu'ya anneannesinin yanına gelmiş. orada büyümüş liseyi bitirmiş üniversiteye hazırlanır.Aynı mahallede yaşayan arkadaşları Büşra,Buse,Eda,ile çok iyi anlaşan Betül'ün Ozan isminde sevgilisi vardır.
Betül,müziği çok sever sevdiği şarkıları sevgilisi Ozan'a mutlaka gönderir. Ozan'ı çok sinirlendirir. Betül,müzik dinlerken telefon çalar arayan Ozan,
Ozan:Betül,N'apıyorsun aşkım?
Betül:Müzik dinliyorum. Bak LARA'nın çok güzel şarkısı var. (ALLAH Versin) isimli sana gelsin.
Ozan:Sen o şarkının sözlerini biliyor musun?
Betül:Evet aşkım sözleri de müziği de süper.
Ozan:Sen benimle alay mı ediyorsun?
Betül:Niye kızdın ki sevdiğim şarkıları gönderiyorum.Büşra Betül'ü arar.
Büşra:Betül,bir yerde buluşalım Eda, ile Buse de gelecek.
Betül:Tamam pastaneye gelin.Kızlar pastanede buluşur.
Eda:Betül, çok bulutlusun yağmur mu kar mı yağacak.
Betül:Dolu yağacak dolu.
Eda:N'oldu Betül,suratın turşu satıyor.
Betül:Ozan'a LARA'nın(ALLAH Versin) isimli şarkısını hediye ettim. Çok kızdı telefonu yüzüme kapattı.
Eda:Sen o şarkının sözlerini iyi dinlemeden sevgiline niye gönderiyorsun? Betül:Nesi varmış ne güzel şarkı.
Eda:Nesi olacak adam değilsin diyor.Sen başka şarkı gönder gönlünü al.
Betül:Ozan'ı arar O şarkının sözlerine dikkat etmemiştim özür diliyorum. Sana çok duygusal bir şarkı göndermek istiyorum.İSMAİL YK dan(ALLAH Belanı Versin) Ozan, şarkıyı duyunca yine sinirlenir.
Ozan:Bak senden şarkı falan istemiyorum.
Betül:Niye kızıyorsun. Ben sevdiğim şarkıları sana hediye ettiğim zaman mutlu oluyorum.
Ozan:O zaman gönderdiğin şarkılara dikkat et.
Betül,Ozan'nın kalbini kırdığı için çok üzgündür. Ve kararlıdır sevdiği şarkıyı mutlaka bulacak ve sevgilisine gönderecek gönlünü alacaktır.
Betül:Ozan, şarkıyı sevmiyor galiba birde şiir göndereyim. Bakalım usta yorumcu BEDİRHAN GÖKÇE'nin (Ciğerin Yansın) bu şiiri beğenmeyen yok mutlaka Ozan da beğenir Ozan'ı arar şiiri gönderir.
Ozan:Betül, bence bir süre görüşmeyelim.
Betül:Sende hiç bir şey beğenmiyorsun. Peki sana yine BEDİRHAN GÖKÇE'nin (Yar Olamadın) isimli şiirini gönderiyorum.
Ozan:Bende sana BÜLENT ERSOY'dan (Artık Ne Duamsın Nede Bedduam) isimli şarkıyı gönderiyorum. bence uzun süre görüşmeyelim hoşçakal.
Eda:Betül 1 saattir ne yapıyorsun?
Betül:Ozan'a şarkı, şiir gönderdim.Artık benimle görüşmek istemiyor.
Eda:Yine sinirlendirmişsin. Bence bir süre arama.
Betül:Ozan'ın sevdiği şarkıyı mutlaka bulacağım. gönlünü alacağım......


Hatice Tural

3

Tuesday, 23.12.2014, 08:12

Benimle Evlenir Misin? 2. Bölüm

Betül:Aşkım sevdiğin şarkıyı buldum. (Gel Günaha Girelim) şarkıyı gönderiyorum.
Ozan:Evet işte bu sen bir harikasın.
Betül:Önce bir teklifim var.
Ozan:Evet seni dinliyorum.
Betül:Benimle evlenir misin?
Ozan:Kızın erkeğe evlenme teklif ettiği nerede görülmüş?
Betül:Bir filmde görmüştüm.Biliyorsun ben kadın ve erkek eşitliğini her zaman onaylıyorum.
Ozan:Evlenmek için çok erken. Okulumuzu bitirmemiz lazım.
Betül:O zaman o şarkıyı göndermiyorum.Ben başka şarkı düşüneyim.
Eda:Betül,ne yapıyorsun?
Betül:Ozan benimle evlenmeyi düşünmüyor. Ona GÜLŞEN'in (İhanet) isimli şarkısını göndereyim de çıldırsın.
Betül, şarkıyı gönderir.
Ozan:Betül, seni artık sevmiyorum. Beni bir daha arama.
Betül:Umurumda değilsin artık.
Büşra:Betül çok abarttın çocuğu çok bunalttın. Bak biz Ahmet, ile 2 yıldır çıkıyoruz. Hiç sorunumuz yok birbirimizi çok seviyoruz..
Betül:Büşra, sen herşeyi sineye çekiyorsun.Ahmet başka kızlara bakıyor.Sen Ahmet'i kaybetmemek için göz yumuyorsun.
Büşra:Ahmet yalnız beni seviyor sana öyle gelmiş.
Eda:Kızlar bırakın tartışmayı bara gidelim eğlenelim.Kızlar bara gider birkaç kadeh atınca Betül,Ozan'ı arar.
Betül:Aşkım ben sana hangi şarkıyı gönderecektim unuttum.
Ozan:İSMAİL YK dan (Şappur şuppuru) gönderecektin.
Betül:Ben hiç hatırlamıyorum yarın bakarız.
Büşra Alkolü fazla kaçırınca yan masaya kadehi atar. Olay çıkar yan masada ki bayan.
Emine:Kırkyılın başunda gidelum eğlenelum deduk. Şu dünkü hamsinun yaptuğuna bak.kıracağum kafasini gözüni tövbe tövbe.
Fadime:Keşke bizum uşaklarun mekanına gitseyduk he ula uşağum 2 saattir bi müzik çalaysun kapı gıcırtısı gibi.Bizum havadan çal da horon tepelum da.
Piyanist:Peki efendim size İSMAİL TÜRÜT'ün Fadima'yi okuyacağım. Hep beraber okuyalım.Piyanist Fadime türküsünü okur.
Fadime:Emine,haçan bu herifin bende gözü vardur. Bak ne deyi?
Emine:Hee bende farkettum hem Fadime türküsünü söyleyi hemde sana bakayi.
Fadime:hazur gelmuş iken habu uşağu çok beğendum evlenayum.
Emine:Senun hapisteki nişanlun ne olacak:
Fadime:Bıraktum o hamsiyi da yüzüğü attum artuk.O benum bişeyum olmayi. haçan ben bu türkücü hamsiyi çok beğendum onunla evleneceğum.
Emine:Fadime,bu uşak senden en az 10 yaş küçük sorun olmaz mi?
Fadime:Bu İstanbul'da herkes kendundan küçük kişilerle evleneyi benum neyim eksuk? geç oldi gidelum yarun akşam gene geluruz o uşağa evlenme tekluf edeceğum.......

Hatice Tural

4

Tuesday, 23.12.2014, 08:16

“Ada”

Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış: Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk dahil.

Bir gün, adanın batmakta olduğu, duygulara haber verilmiş. Bunun üzerine hepsi, adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar. Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş.Çünkü, mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş. Ada neredeyse battığı zaman, Aşk, yardım istemeye karar vermiş. Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde geçmekteymiş. Aşk,”Zenginlik, beni de yanına alır mısın?” diye sormuş. Zenginlik, “Hayır, alamam. Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok.” demiş. Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir’den yardım istemiş. “Kibir, lütfen bana yardım et!” Sana yardım edemem Aşk. Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin “diye cevap vermiş Kibir. Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk, yardım istemiş: “Üzüntü, seninle geleyim…””Off, Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var. “Mutluluk da Aşk’ın yanından geçmiş ama o kadar mutluymuş ki, Aşk’ın çağrısını duymamış. Aşk, birden bir ses duymuş: “Gel Aşk! Seni yanıma alacağım…”Bu Aşk’tan daha yaşlıca birisiymiş. Aşk o kadar şanslı ve mutlu hissetmiş ki kendini onu yanına alanın kim olduğunu öğrenmeyi akıl edememiş.

Yeni bir kara parçasına vardıklarında, Aşk’a yardım eden, yoluna devam etmiş. Ona ne kadar borçlu olduğunu fark eden Aşk, Bilgi’ye sormuş:”Bana yardım eden kimdi?” O, Zaman’dı” diye cevap vermiş Bilgi.”Zaman mı? Neden bana yardım etti ki?” diye sormuş Aşk. Bilgi gülümsemiş:”Çünkü sadece Zaman Aşk’ın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir…”

5

Tuesday, 23.12.2014, 08:18

“Ben Onu Ömrüm Boyunca Sevdim”

Dondurucu soğukta bir an önce evime varabilmek için hızla yürürken, ayağımın ucunda bir cüzdan gördüm.. Hemen aldım. Sahibini gösteren bir kimlik vardır diye acele acele açtım.. İçinde üç dolar ve sararıp kat yerleri yıpranmış eski bir zarftan başka birşey yoktu…

Sol üst köşede yalnızca gönderenin adresi, alıcı adresi yerinde bir posta kutusu numarası vardı. Bir ipucu bulabilmek belki biraz damerakımı giderebilmek için zarfı açtım ve içindeki mektubu okumaya başladım. Mektup, sol yanı çiçek resmiyle süslenmiş bir kağıda, özenli bir el yazısıyla yazılmıştı ve “Sevgili Michael” diye başlıyordu.. Ve “Annesi yasakladığı için onu bir daha göremeyeceğini” anlatarak devam ediyor.. “Ama sakın unutma, seni daima seveceğim” diye bitiyor.. İmza.. Hannah!..

Elimde yalnızca, mektubu yazan kişiyle, mektubun yazıldığı kişinin birinci adları vardı. Eve gider gitmez hemen telefon idaresini aradım. Görevli kişi, kendisine bildirdiğim adreste yaşayanların telefon numarasını vermesinin yasalara aykırı olduğunu söyledi. Fakat ısrarım karşısında: “Belki, size yardımcı olabilirim” dedi. “Bu adreste bulunan numaraya telefon ederim ve onlar Kabul ederlerse, sizi görüştürebilirim lütfen bekleyin..” dedi. İki üç dakika sonra görevlinin sesi geldi.. “Bağlıyorum efendim.” Telefonda, karşıdaki hanıma “Hannah diye birini tanıyıp, tanımadığını” sordum.

“Bu evi, 30 yıl evvel, Hannah diye kızları olan bir aileden aldık” dedi. “Peki yeni adreslerini biliyor musunuz?..” “Hannah annesini bir huzurevine yatıracaktı. Oradan takip ederseniz, belki adres bulursunuz..” deyip bana huzurevinin adını verdi.. Hemen aradım.. Yaşlı anne yıllar önce ölmüş..

Ama kızına ait eski bir telefon numarası var. Belki ordan bilirlermiş.. “Bunların hepsi aptalca aslında” dedim kendi kendime.. İçinde sadece 3 dolar ve 60 yıl önce yazılmış bir mektup bulunan cüzdanın sahibini aramak için bunca zahmete ne gerek var ki.. Aradım numarayı..

Bir kadın “Şimdi Hannah’nın kendisi bir huzurevinde” dedi ve numarayı verdi. Hemen orayı çevirdim.. Ses;

“Evet, Hannah burda yaşıyor” dedi.. Saat ona geliyordu ama hemen yola çıktım, Hannah’yı görmek için.. Devasa bir binanın üçüncü katında şirin bir oda.. Gümüş saçlı, sıcak tebessümlü bir yaşlı kadın.. Gözlerinin içi ışıl ışıl ama.. Anlattım olanları.. Cüzdanı ve mektubu gösterip..

Derin bir iç çekti mektuba bakarken ve “Genç adam” dedi, “Bu mektup, Michael ile son kontağımdı.. Onu öyle seviyorum ki.. Sean Connery gibi yakışıklıydı.. Hani şu meşhur aktör.. Ama ben 16 yaşındaydım.. Çok küçüğüm diye annem kesinlikle izin vermedi..” Derin bir nefes daha..

“Michael Goldstein harika bir insandı. Eğer bulabilirseniz ona söyleyin lütfen.. Onu hep düşündüm.. Hep..” Bir ufak sessizlik.. Bir derin nefes daha.. “Ve onu hep sevdim..”

İki damla yaş damladı elindeki mektuba, ıslanan gözlerden.. “Ve hiç evlenmedim.. Michael gibi birisini bulamadım ki..” Hannah’ya teşekkür edip odadan çıktım.

Binadan çıkarken danışmada beni karşılayan kız “Hannah Hanım yardımcı olabildi mi size” dedi..” Hiç değilse bunun sahibinin soyadını öğrendim” dedim.. Cüzdanı elimde sallayarak.. O sırada yanımda dikilip duran hademe bağırdı.. “Hey baksana.. Bu Bay Michael’ın cüzdanı.. Üzerindeki bu kırmızı şeritten onu nerde görsem tanırım.. Cüzdanını hep kaybederdi zaten.. Üç kere ben buldum, koridorlarda.

“Michael sekizinci katta yaşıyordu.. Ok gibi fırladım tekrar asansöre. Michael yatmamıştı. Okuma odasında kitap okuyordu. Hemşire beni ve elimdeki cüzdanı gösterdi. Michael elini arka cebine attı, hızla.. Sonra sevinçle “Evet bu benim cüzdanım” dedi. “Öğleden sonraki yürüyüş sırasında kaybetmiş olmalıyım. Size teşekkür borçluyum.” “Hiçbirşey borçlu değilsiniz” dedim. “Ama özür dilerim. İpucu bulmak için açtım ve içindeki mektubu okudum.” “Mektubu mu okudun?” “Sadece okumakla kalmadım.

Hannah’yı da buldum..” “Buldun mu? Nerde? İyi mi? Hala eskisi gibi güzel mi. Söyle, lütfen söyle..”

“Çok iyi.. Hem de harika” dedim, yavaşça.. “Bana onun telefon numarasını ver. Yarın onu hemen arayacağım.”

Elime sımsıkı sarıldı.. “O benim tek aşkımdı.. Onu öyle sevdim ki, asla evlenmedim.. Çünkü bu mektup geldiğinde hayatım, anlamsal olarak bitmişti.” “Bay Goldstein” dedim.. “Gelin benimle..” Asansörle üçüncü kata indik.. Odanın kapısı açıktı. Hannah sırtı kapıya dönük televizyon izliyordu..

Hemşire ona yaklaştı, omzuna dokundu.. “Hannah”dedi.. “Bu bay’ı tanıyor musun?” Gözlüklerini ayarladı bir an baktı, tek kelime etmeden..”Michael” dedi, Michael, kapıda, kısık sesle..

“Hannah.. Ben Michael.. Beni tanıdın mı?..” “Michael” diye yutkundu Hannah. “İnanmıyorum..

Bu sensin. Benim Michael’ım.” Michael Hannah’ya doğru yürüdü yavaşça. Sarıldılar.

Hemşire yanıma geldiğinde onun da gözleri yaşlıydı..”Gördün mü, bak?” dedim “Yaşamda, yaşanması gereken herşey, er ya da geç, birgün kesinlikle yaşanacaktır.”

“Üç hafta sonra beni huzurevinden aradılar. Pazar günü bir nikah vardı.. Gelebilir miydim?

Harika bir nikah töreni idi. Hannah ve Michael beni nikah şahidi yaptılar üstelik. Hannah açık bej elbisesi içinde çok güzeldi.. Michael de lacivert takımı içinde hala çok yakışıklı..

Bir nikah tanığı olarak söylüyorum bu gözlemlerimi…

Aşklarını onsekiz yaşın heyecanı ve duygusuyla yaşayan 76 yaşındaki gelin ile 79 yaşındaki damadın nikahında keşke siz de bulunsaydınız… Altmış yıl önce bittiği sanılan bir aşk öyküsünün, altmış yıl sonra, kaldığı yerden nasıl filizlendiğine siz de tanık olacaktınız.

6

Tuesday, 23.12.2014, 08:30

ilk bakışta aşk

bir pazartesi sabahı okula giderken gördüm onu ilk. yere bakıyordum, birden başımı kaldırıp karşıma bakınca bakışlarını hissettim gözlerimde. evet oda bana bakıyordu. o an başladım dua etmeye onu tekrar görebilmek için. bakışlarına vurulmuştum onun. öyle güzel bakışları ve bu bakışları tamamlayan kahverengi gözleri vardı ki aşık olmamak mümkün değildi. adını bilmiyordum ama öğrenecektim. artık her gün görmeye başlamıştım. ben ona bakıyordum sürekli o da bana bakıyordu. onun bakışları bana umut verdi işte. aşık olmuştum. yemek yiyemiyordum, derslere kendimi veremiyordum... adını, okulunu, derslerinin ne kadar iyi olduğunu ve sevgilisinin olmadığını öğrendim. hala bi umudum vardı. aradan bir iki hafta geçti ve konuşmaya başladık artık onu sevdiğimi biliyordu ve bunu bildiği için benimle konuşuyordu. artık günler onu özleyerek ve onunla konuşarak geçiyordu. onu çok iyi tanıyordum artık. yarım bırakılan sözleri sevmezdi, tuttuğu takımına (beşiktaş) düşkündü. astsubay olmak istiyordu bu yüzden hayatında duyguya yer olmadığını söylüyordu. ama biliyordum benden etkilenmişti. belki de aşıktı ama bunlardan hiç bahsetmemişti bana. onun beni ilk dudağımdan öpüşünü hiç unutmam. hele yanında beni bırakacak korkusuyla ağlayışımı ve sebebini söyleyemeyişimi... ilk buluşmamızı diğer üç buluşmamızı da. bana yalandan nefret ettiğini söyleyip yalan söylemesini de... onu gördüğüm o pazartesi gününden sonra aradan yaklaşık bir ay geçti. 17 kasım 2013 pazar bana hiç sevmediğim bişey yaptırdı. etek giymemi istedi. giydim ve onunla buluşmaya gittim saat 13.15 ti. aşkım için fedakarlık yapmam gerektiğini biliyordum. o gün benim için çok özel çünkü hayatımdaki en güzel ve en kötü günü o gün yaşamıştım. bana çıkma teklif etmişti. mutluydum çünkü beklediğim an nihayet gelmişti. kabul etmiştim tabi ki. bu anı durdurmak istiyordum çünkü en mutlu anımdı. çok seviyordum onu.yanındayken onun beni deli gibi sevdiğine inanıyordum ama o uzaklaşınca yanımdan bitiyordu herşey sanki. işte bu yüzden en kötü günüm de bu gündü. böyle hissetmem boşuna değildi. ya bana oyun oynuyorsa bundan hiçbir zaman emin olmadım. o söylemeden olmamda. aradan iki gün geçti ayrıldık. sebebini inanın ben de bilmiyorum ama sanırım bana güvenmediği için. aradan bir buçuk ay geçti ve ben hala o ikinci buluşmamızda dinlediğimiz şarkıyı dinliyorum. benim kalbimden hiçbirşey eksilmedi hala o pazartesi günü aldığı yerinde duruyor. ama o ne hissediyor bilmiyorum. önceden ne hissettiğini de. ve ben hala onun yollarını gözlüyor, ilk buluştuğumuz yere bakıyor, ilk öptüğü yeri tutuyor ve ağlıyorum. dilimde hep aynı şarkı onu bakışlarımla çağırıyorum. onu da seviyor sanmıştım. ve nedense hala okula gelip giderken bakışlarını üzerimde hissediyorum ve sevgisini de. hala yanımdan geçtikten sonra bile dönüp tekrar tekrar bekliyorum. biliyorum hala içinde bana karşı birşeyler var. hala haykırmak istiyorum aşkımı bağıra bağıra ve bu kez hiç korkmuyorum kim duyarsa duysun umurumda değil. unutmak mümkün değil çünkü o benim ilk aşkım, ilk sevgilim ve hala onu çok seviyorum... ve sevmeye devam da edeceğim.ben yanından geçerken bakmasamda kalbim hep ona bakacak ve yine hep aynı şarkıyı dinleyeceğim hiçç bikmadan...inşallah benden sonraki sevgilileriyle mutlu olur. hoşçakal sevgilim ben seninle beraber kalbimi de gönderdim. ve seb,nden sonra hiç kimseyi sevmeyeceğim...

7

Tuesday, 23.12.2014, 08:34

Yaşanmamış aşkın anlatılamamış itirafı

Merhaba !

Seni seviyorum !

Evet evet evet gerçekten seviyorum.
Garip bir şekilde seviyorum.
Kendimle baş başa kaldığımda… hoop içimdesin…
Rüyama giriyorsun ara ara.
Nerden çıktı yine bu diyemeden yüzümde bir gülümse olarak beliriveriyorsun, sonra hayat devam ediyor…

Sen benim hiç başlamamış kocaman hikayemsin.

15 sene önce ben sana aşık oldum. O zaman da insan pek saftır, çok hoştur, birçok şeyin nasıl yaşanması gerektiğini, hatta kendisinin de nasıl bir kişi olduğunu kavrayamamıştır daha.

Ben sana, daha kendimi tanımadan aşık oldum.

Sen hiç bilmedin.

O yüzden benim içimdeki küçük ilk aşkım olarak kaldın hep.

Küçük dediğime bakma, küçük olan her şey çok güzel ve değerlidir. Sen de öyleydin, hala öylesin.

Senden sonra farklı insanlara aşık oldum, evlendim, e evliyim de zaten şimdi. Riyakarlık falan değil bu, adamlarımı çok sevdim, eşimi de çok seviyorum.

Ama nedense senin o yaşanmamış ilk aşk halin ruhumu terk edemedi bir türlü.

Garip bir şey…

Dün gece uçaktayken okudum Hamdi Koç’un eski bir kitabını; Rüyalarıma giren kadın…
Ha işte dedim bu, valla da bu billa da bu! Tek manyak ben değilim bu dünyada kendi içinde kocaman bir ilişki yaşayabilen!
Hamdi Koç’un da hayallerinde varmış bir kadın, bir şeylerin yarım kaldığı, tamamlanamadığı bir kadın…

Gerçi sende durum farklı. Biz hiç başlayamadık… :)

Hatta biz bile olamadık… Olmaya çalıştık mı bilmiyorum…

Sana olan duygularımın yoğunluğundan senin bana karşı ne hissettiğini hiç doğru dürüst algılayamadım sanırım.


Dönem dönem kesişiyoruz, malum çeşitli nedenlerden.
Kesişim kümelerimiz öncesindeki halimi pek seviyorum.
Garip bir heyecan hali…
Ne olacaksa…
Arkadaşınla buluşuyorsun sonuçta değil mi?
Öyle değil işte…
Konu sen olunca iş çok farklı oluyor…

Herşey daha bir özenli ama aslında özenilmemiş görüntüsünde…
Hani 15 sene önce aşık oldum ya sana, ben aslında hep o genç kız oluyorum senin yanında.
Halbuki kocamanım yahu !

Son buluşmamızda da o aşık olduğun kadından bahsettin ya bana…
Hani o gözlerinin saf kocaman hali vardı bana bakan…
Aşık koca adam…

Senin başkasına aşık halini bile seviyorum.
“Herşeyi bilen – her şeyi en rasyonel haliyle sorgulayan” adamın o aşık halini…
Seni sen yapan kendine dönük halini…
Seviyorum işte...

8

Tuesday, 23.12.2014, 08:45

Aşkta gurur olmaz...

Her gece direnmeden onu düşünyordum.. Bu aşktı belki bilmiyodum. Daha önce hiç tatmamıştım bu duyguyu. Gözleri hiç aklımdan çıkmıyordu. o kadar güzeldiyki gözleri.. Belki bir ömür o gözlerin beni sevmesini bekliyecektim.. kim bilir belki bu uğurda ölecektim. Tek isteğim o gözlerin beni sevmesiydi. oldu da. o gözler sevdi beni. tüm kalbiyle yaşadı sevdi. O benim herşeyimdi öyle olmuştu. Onsuz bir dakikayı bile düşünemiyordum. o yoksa ben yoktum bu hayatta. Fakat çok geç farkettim bazı şeyleri. Belki de aşktan kör olan gözlerim çok sonra açıldı. O benim istediğim gibi birisi değildi. Zaten gerekmiyordu da ama çok yıpranıyodum bu aşk beni çok yıpratıyordu. HErşeye gücüm yeterdi. herşey kabulümdü.. Ama o benden ayrılmak istediğini söledi. bütün dünyam yıkılmıştı o an. Ağladım ağladım. Artık o yoktu hayatımda. Tek gerçek buydu kabul etmeliydim. Yaşanmışlara bir perde çekmeliydim. Ama seviyordum bea onu. Ona aşıktım hemde çook. Bana bunu nasıl söyler diye düşündüm hep. Bu nasıl olur dedim. Artık kafayı yicek bi hale gelmiştim. 1 ay geçmişti ona uzaktan bakmıştım. HEr zamanki gibi tatlı gözleriyle bakıyordu hayata.. Çok güzeldi gözleri. Ama bi hzün vardı o gözlerde anlamını bilmediğim bir hüzün.Yanına gidip soracaktım bu hüznü. Ama yapmadım soramadım. Şimdi elimde olsaydo gidip sormaz mıydım. her günüm her anım onu dşünmekle geçiyordu. mutsuzdum onu çok seviyordum. bu şekilde 2 ay geçti. Ve 2 aydır onu hiç göremedim. cesaretimde yoktu buna. 2 ay sonunda bi telefonla uyandım. karşımdaki kişi O'ydu. ' Seni seviyorum' demişti ve kapatmaştı. O an içimde öyle bi his uyanmıştıki. Mutlulukla karışık bi hzün çökmüştü içime. Hemen evden çıkmıştım. Ona doğru koşuyordum. Evet aşkıma gidiyordum herşeyime... Evlerinin önünde bi kalabalık vardı. Sebebini bilmediğim ama içimi kor gibi yapan bi kalabalık.. Benim herşeyimi tek sevdiğimi kollarına almıştı. Bu olamazdı.. O ölemezdi. O benim herşeyimdi. Henüz gidemezdi.. Ona çok geç kalmıştım. O benim için benden vazgeçmişti. Ben üzülmeyeyim diye yapmıştı bunu.. Ama şimdi ölmek istiyorum. Neden elimde fırsat varken gitmemiştim ona.. Neden onun aramasını beklemiştim neden? Artık çok geçti.. Ben sevdiğimin değerini bilemedim.. Bütün aşıklar şunu bilmelilerki.. Gurur sevdiğinizi geri getirmiyor.. Gururum oldu da noldu o yok artık hayatta.. Ben geç kaldım ama siz kalmayın. Gurur bi fayda getirmiyor.. SEvdiklerinziin değerini bilin...