Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, AllaTurkaa sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

Tuesday, 6.01.2015, 15:30

En Büyük Adalet; Vicdan Ve Merhamettir.

Vicdan aynı zamanda adalet duygusudur “Hak verme” duygusudur.
İnsanlar kötülüğü; vicdanları zayıf olduğundan dolayı yaparlar.
Özellikle çıkarlarını düşünen insanların çoğaldığı, fedakarlığın azaldığı yerlerde ''hile, ahlaksızlık'' bu kadar artarken ve insanlar iki yüzlü olurken, paranın saltanatı ''merhameti ve vicdanı susturmak için'' her türlü hilekarlığa baş vururken !
Nasıl; adalet ile zulüm bir yerde barınmaz ise vicdanın çalışmadığı yerde de merhamet barınamaz.
Nasıl; hak, hukuk ve doğruluğun bulunduğu yerde zulüm olamaz, zalimler bulunamaz ise ''vicdanın olduğu yerde'' merhamet, hak yemeye, sömürüye karşı çıkar, insan iradesini etkin kılar.

Bunun yanında vicdan tek başına yetmiyor.
Vicdan edilgendir lakin merhamet etkendir. İnsanların başına bir şey geldiği zaman üzülürsünüz bu sizin vicdanınızı sızlatır fakat hiç bir şey yapmayıp sadece üzülürsen ne faydalı nede yararlı olabilirsin.
Seyretmekle,üzülmekle yetinmeyip olaylara, kişilere yardım etmeye başladığın zaman eyleme de geçmiş oluyorsun buda merhametin dönen çarkıdır, merhamet eylemdir, durağan değildir.
Vicdan duygusu içimizde sesiz ve sedasız durursa hiç bir anlam ve geçerlilik kazanmaz. Bir insanın vicdanı merhametle birlikte ''eyleme geçmiyorsa'' ne ahlaktan nede dürüstlükten bahsedebiliriz.
Merhamet bir erdemdir; ne haksızlığı bilir nede haksızlığa uğratır. Zorlama, kin, nefret gibi haris duygular onunla birlikte yaşayamaz.
Merhamet ve vicdanın olduğu her yer de barış, kardeşlik olur.

Günümüz kapitalizmin yaşam biçimi ile toplumda insanlar bencil, kıskanç , hırsız, yalancı çıkarcı olmaya başladılar.
İnsanlar neden bu kadar vicdansız ve merhametsiz duruma geldi sorusu akla geliyor.

Kapitalizm; her zaman insanların ortak değerlerini inceden inceye törpüleyip yok eder.
Özellikle; insanı insan yapan en önemli vicdan ve merhamet değerlerini tiye alır. İnsanlar üzerinden, bu duyguyu zayıflıkmış gibi empoze eder.
Vicdanın ve merhametin birlikte olduğu yerde yalanın,talanın yaşamayacağını,insanların satın alınamayacağını çok iyi bilir.

Vicdan; kişinin kendi ahlaki değerleri ile yapmış olduğu veya yapmak istediklerini sorgulayan kişilik özelliğidir, bir iç sestir.
Ruhun gelişimi ile birlikte görgü ve bilginin toplamından elde edilen bir yetenektir..
Bunu bilen kapitalizm; vicdanı ve merhameti saf dışı bırakmak için bütün hile baz oyunlarını seferber etmiştir.

Ahlak, vicdan ve merhamet olmadan, ne insan hayatı ne de aile korunabilir.

Özellikle son günlerde ülkemizde ve dünyada yaşananlar klasik tabirle tarih bir kez daha tekerrür ediyor.
Marks'ın dediği gibi “bir olay tarihte iki kere meydana gelir, biri gerçek diğeri komik”
Maalesef; insanlığın varoluşundan beri savaşlar sürekli yaşanıyor.
Ülke yönetiminde söz sahıbı olanlar, her şeyin tek hak sahibi olduğunu zannediyor.

Yaşanan bunca şeye; insaf, vicdan ve merhamet penceresinden bakanların sayısı oldukça az.
Bu durum, yaşanan trajedinin görmezden gelinmesine ve karmaşık olayların tek bir şeye indirgenmesine neden oluyor.
Bu indirgemelerin sonucunda ortaya çıkanlar ise kafaları bulandırıyor.

Herkesin farklı bir hesabi var.
Politik yaklaşımlar, yaşanan acıların görmezden gelinmesinin baş sebebi kişisel çıkarlardır.
Çıkar ilişkilerinin yaşam biçimi olduğu yerde ne adaletten nede hakkaniyetten bahsedebiliriz.
Sorgulamayan insan içinde en kolay yol, toplumun çoğunluğuna uymak olmuş.

Vicdan ve merhamet duygularından yoksun insanların kirlettiği dünya yaşanmaz hale geldi.
Bir insan; yapılan haksızlıklar karşısında susuyorsa vicdanı merhametle birlikte harekete geçirmek zorundayız.
Bu ülkemizin bekası için olsun bütün dünya insanlığı için olsun çok önemli.

İnsanların merhametinin eyleme geçmesini engeller, vicdanlarını susturursanız, kalemi kılıçla kesen insanlar sürüsü yaratırsınız.
Dini ve kadını kullanarak hiç bir fikir, düşünce, ideoloji başarıya ulaşmamıştır.

İnsan olmanın temel değerlerinden biri olan ''vicdan ve merhamet'' İnsanı geliştirir, olgunlaştırır, daha geniş bakış açıları kazandırır.
Bencilliği yok eder, şiddeti ve kabalığı giderir, insanları daha "duygusal" daha "sorumlu" yapar..!


Dürüst insan cesur ve merhametlidir, vicdanın sesini dinler, bencil değildir.

Bütün bunlara rağmen halen vicdanınız susuyorsa, merhametiniz sizi çoktan terk etmiştir..!


Çoğunluğun ortasında, sorgulayan kimliğinizle vicdan ve merhamet duyguları içinde yaşam savaşınızı vermeye çalışabiliyor sanız, ülkenizin değerlerini koruyorsanız, insanlık adına insan olduğunuzu unutmuyorsanız doğru yoldasınız demektir.[/color
]



NEKADAR VİCDANLİ VE MERHAMETLİYİZ .............
Olcay Kasımoğlu

Bu mesaj 1 defa düzenlendi, son düzenlemeyi yapan "' Cansın" (8.07.2015, 13:54)


Atilla_Ky

Moderatör

  • "Atilla_Ky" bir erkek

Mesajlar: 22,887

Kayıt tarihi: Dec 17th 2010

Konum: Allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

2

Tuesday, 6.01.2015, 15:41


Dürüst insan cesur ve merhametlidir, vicdanın sesini dinler, bencil değildir.




.


Emeğinize sağlık güzel bir paylaşım :thumbup:

4

Tuesday, 6.01.2015, 15:48


Dürüst insan cesur ve merhametlidir, vicdanın sesini dinler, bencil değildir.




.


Emeğinize sağlık güzel bir paylaşım :thumbup:





yorum için teşekkürler ...

5

Tuesday, 6.01.2015, 16:02

Vicdan ve merhamet yok olunca

Yazar: M. Latif Yıldız


Bu satırları 30 yıldır anne ve babaların ölümünü görmeden toprağa verilen on binler ile ifade edilen gençlerin dramını bir anne bir baba; o anne ve babalara büyük bir sevgiyle bağlı evlatların gözü ve duygularıyla okumanızı rica edeceğim.

Vicdan, insanın içindeki iyiyi kötüden ayıran, iyilikten haz, kötülükten acı ve elem duymayı sağlayan Allah’ın bütün canlılar içinde yalnız insanoğluna bağışladığı, ona ayrıcalık olarak verdiği dini ve dünyevi manevi bir duygudur.

Merhamet, bir canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı Allah’ın vicdan bağışladığı insan dediğimiz yaratığın söz konusu kötü olay karşısında acıma ve üzüntü duyma hissidir.

İki tariften yola çıkarak son birkaç ay içinde toplumun yaşadığı acı olaylar karşısında bu ülkeyi yöneten ve oluşturan bir bölüm insanın nasıl bir tavrını sergilediğini; acılara karşı aldığı pozisyonu gözlerinizin önüne sererek sizlerle paylaşacağım.

KENDİ ACISINA İSYAN

Önce TSK bünyesinde yer alan askerlere karşı yapılan saldırılar ile sarsıldık. Anne, baba ve yakınlarının yüreğine ateş düştü. Hilafsız insanım diyen herkesin yüreğini yakan ateşe toplumsal tepki fazlasıyla karşılık buldu. Vicdan ve merhamet duyguları isyanda tavan yaptı.

Medya, sivil toplum kuruluşları, kurumlar, insanlar, siyasiler şiddet karşısında haklı ve yerinde infial ile karşılık verdi. Hatta devletin tepesinde söylenmemesi gereken “misliyle intikam” söylemi de dile getirildi. Bu bile acıdan kaynaklanan söz diye giciştirildi.

BAŞKA ACILARI GÖRMEMEK

Sonra rüzgar yön değiştirdi. Van’da peş peşe meydana gelen depremler ile binler toprağa verildi. On binlerce ev yıkıldı. Yüz binler evini, şehrini, toprağını terk etti. Edemeyen bu satırları yazdığım şu anda bile buz kesen kara kışta çadırlarda ölüme mahkumlar. Ya çadırlarda cayır cayır yanıyorlar; ya da soğuktan donarak can veriyorlar.

Bu acılar karşısında Allah’ın biz insanlara bağışladığı topyekun vicdan ve merhamet harekete geçeceğine anında internet sitelerine düşen insanlık dışı yaklaşımın çakal sesleri kulakları tırmaladı. Üzülecek, kahrolacak duruma “oh olsun, bin beter olsunlar!” kudurmuş köpek söylemleri ile insanım diyenlerin yüreğine düşen kor ateşi misliyle alevlendirdiler.

Yetinmedi peş peşe süren operasyonlar sonucu Hakkari, Diyarbakır, Şırnak, Tunceli kırsalında düzineler ile yüzü aşkın Kürd genci öldürüldü. Ama vicdan ve merhamet sahibi 74 milyonun büyük çoğunluğunu başkaların acılarına üzüntü emaresi göstermediği gibi bunlar için de “oh olsun, bin beter olsunlar!” dediklerini gazeteler yazdı, ekranlarda söylendi.

KORKUNÇ OLAYA SEYİRCİ KALANLAR

Bütün bunlar yetmezmiş gibi öyle korkunç bir olay oldu ki; insanım diyenin değil vicdan ve merhamet duygularının bedenin, beynin isyanını ayağa kaldıracak bir katliam gerçekleşti. Şırnak Uludere’de 19’u çocuk, en yaşlısı 28 yaşında 35 Kürd savaş uçakları tarafından bombalanarak öldürüldü. Cesetler parçalanmış tanınmaz haldeydi.

Bu korkunç olaydan sonra ne mi oldu?

Türk medyası 24 saat olayı vermeyerek Türkiye halkından gizledi. Bin yıl kardeş bildiği halkın gizleme olayı açığa çıktığında tepkisiz ve seyirci kalması Kürd halkını yıktı.

Hükümet’ten önce Genelkurmay’ın “ PKK geçiş güzergahıydı, gereği yapıldı” diyerek açıklama yapmasına halkın ve sivil toplumun suskun kalması Kürdler için yıkıcı oldu.

Hükümet 48 saat sonra ipe, sapa gelmeyen; gerçeklerle bağdaşmayan yasak savan bir açıklama ile yetindi. Bu satırların çıktığı anda bile hala vahşetin gerçek yüzünü ortaya koyacak inandırıcı bir açıklama yok. Zaten olay ile ilgili dosyaya yasak kararı alındı.

Olup bitenlerin tamamına 88 yıldır Kürtler alışık olduğu için olumlu sayılacak bir açıklama beklentileri yoktu, olmazdı, olamazdı da. Ama Kürdleri asıl üzen yaşanan bu acıklı olay ve toplu cinayet karşısında bin yıldır kardeş bildikleri halkın seyirci kalmasıydı.

Ölen Kürdlerin parçalanan cesetleri traktör römorkunda bizzat acılı aileler tarafından morga taşınırken devletin seyirci kalmasından çok halkın tepkisiz kalması Kürdleri kahretti.

Ve Uludere’yi kamuoyu gündeminden çıkarmak için ilk önlem kaymakam olayı ile 35 can 2. plana itildi. Bu saldırı karanlık güçler tarafından bilinçli olarak yapıldı. Yetinilmedi unutturmak için İlker Başbuğ’un sorgulanması ve tutuklanması devreye kondu.

35 CANA KARŞI KUTLANAN YILBAŞI

Bunlardan çok daha acısı ve korkunç olanı çocuk ve genç 35 devlet yanlısı korucu çocuğu yıl başından sadece iki gün önce ölmüş olmasıydı. Bu kanlı bilançoya rağmen yaşanan iki olay yas ve öfke içinde olan Kürdleri medya ve devletin tavrından çok daha fazla üzdü.

Birincisi uçaklarla bombalanarak parçalanmış 35 çocuk ve gencin cansız bedenleri morglarda kimlik tespiti yapılırken 74 milyon kahır çoğunluğun yılbaşı kutlamaları için TV de, meydanlarda, 5 yıldızlı otellerde, pavyon, bar ve evlerinde dans ve içki partileri ile eğlencenin her türlüsünün dibine vurmalarıydı. Bu Kürd halkını derinden yaralamakla kalmadı, tiksindirdi. Bin yıllık kardeşlik dedikleri eğer buysa varın o kardeşliği siz tarif edin.

Bu yaklaşım için duyarlı çevreler 5 asker ölseydi yine o kutlama yapılır mıydı diye sordu. Ben Allah göstermesin. Ölüm gençlerden uzak dursun dedikten sonra; acaba Şişlide 15 sokak köpeği katledilseydi İstanbul’da o kutlamalar yapılır mıydı sorusunu soracağım.

KATLİAMDAN SONRA GÖRKEMLİ DÜĞÜN

İkinci önemli gelişme ise yılın ilk günü THY Genel Müdürü Temel Kotil’in oğlu Enes Kotil ve Esra Erkan’ın düğününde yaşanan manzaraydı. Peşinen ifade edeyim ki ne ben, ne de Kürd halkı kimsenin mutluluğuna kem gözle bakma gibi bir niyet ve duygusu asla olamaz.

Sayın Kotil en iyi şekilde oğlunun mürüvvetini görme hakkına sahip. Ama bu ülkeyi yönetmek ile yükümlü kabinenin 9 ( yazıyla dokuz) bakanı gerçekleşen o katliam gibi 35 çocuk ve gencin cenaze namazları bile kılınmadığı günde 9 yıl içinde yapılan bütün düğünlere nispet yaparcasına neredeyse Bakanlar Kurulu sayısı kadar bakanın katılması şart mıydı?

Demokrasi ve Kürd hakları konusunda mangalda kül bırakmayan açıklamaları ile sür manşetlerde yer alan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ. Cinayet gibi olayın kendi bakanlıklarından sorulan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ve Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz haki giysiler içinde kollarında bayrakla savaşan korucuların çocukları anısına ve yasına hürmeten o düğüne gitmek yerine mesaj gönderemezler miydi?

Kendisi de Kürd, Batman’lı Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati yazıcı, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binalı Yıldırım düğüne renk kattılar. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Toptaş’da bu güzide bakanların şahadeti ile mutlu çiftin nikahını 35 candan 24 saat sonra kıydılar. Allah gençleri bir yastıkta kocatsın.

TEK TARAFLI TEMENNİ

Peki o yastığı asla görmeyecek 35 çocuk ve gencin anne ve babaları için Bakanlar Kurulunun yarısını Kotil’in düğününe taşıyan Bakanlar vicdan ve merhamet duyguları ne ölçüdeydi dersiniz? Arınç’tan dinleyelim: “ Çok sevinçliyim. İki güzel ailenin güzel evladın nikahı tamamlandı. Ömür boyu huzur, sağlık ve mutluluk içinde yaşamalarını temenni ediyorum. Bugün aynı zamanda 2012 miladi yılının başlangıç günü. Bu yılımızın, bundan sonraki hayatımızın da huzurla mutlulukla dolu geçmesini temenni ediyorum.”

Bizde genç çift için aynı temennilerde bulunuyoruz. Ataların söylemidir vicdan ve merhamet kalkınca insanlık ölür derler. Bakanlar kurulunun yarısını o düğünde bir araya getiren Hükümet üyeleri düğün töreninden 48 saat önce 35 çocuk ve gencin aileleri için nasıl bir yeni yıl temennisinde bulunmuşlardı? Onlara da çocuklarıyla birlikte ömür boyu sağlık ve mutluluk içinde yaşama şansını tanımışlar miydi? Yoksa yaptıkları tek taraflı temenni miydi?

Ya da en azında bu katliamı yapanları ortaya çıkararak gereken cezayı vereceklerini söyleyerek acılı anne babaların yüreğine su serpmişler midi? Ne gezer. Bırakın bu katliama sebep olanları bulmak; ya da o acılı aileler için ne yapacakları, dosyaya yasak getirdiler. Bir temenniyi bir özrü esirgeyen anlayış Kürd halkının hangi hakkını verecek? Ben de bu soruyu ortaya sorarak yazıma noktayı koyuyorum.

  • "MUSTAFA ÇİLEK" bir erkek

Mesajlar: 11,783

Kayıt tarihi: Mar 5th 2011

Konum: TOKAT

  • Özel mesaj gönder

6

Sunday, 3.05.2015, 00:49

Emegine yüregine saglık güzel paylaşım için tşklr