SÜMER’DE KUTSAL EVLENME AŞK TANRIÇASI İNANNA İLE ÇOBAN TANRISI DUMUZİ’NİN
EVLİLİK ÖYKÜSÜ
BÎRİNCİ PERDE
Bir Sümer tapınağının içi. iki tarafta renkli mozaiklerle süslenmiş yuvarlak sütunlar, ikisinin arasında, biraz arkada bir niş içinde Tanrıça İnanna’nın heykeli. Önünde bir sunak bulunuyor. Sütunların ön kısmında, bir tarafta Sıımerli kıyafetleri giymiş kadın ve erkeklerden oluşan koro, diğer tarafta arp, lir, flüt ve def çalan çalgıcılar var. Ayrıca birkaç çeşit davul ve davulcu. Koro şarkısını söylerken içeriye kadın kılığına girmiş, boyunlarına renkli eşarplar bağlamış erkekler, erkek kılığına girmiş kadınlar, başları örtülü ve açık rahibeler, kırmızı giysileri içinde günah çıkaran rahipler, ellerinde iki yüzlü balta, kılıçlar, mızraklar tutan rahipler (ellerindekileri kaldırıp indirirler), çember taşıyan, renkli iplerle ip atlayan kadınlar ve erkekler yavaş yavaş içeri girer. Onlar girerken davul sesleri gittikçe belirginleşir.
Koro:
Gökte görülen o kutsala selam deriz!
Göğün kutsal rahibesine selam deriz!
Göğün yüce hanımı İnanna’ya selam deriz! Ay Tanrısı’nın ilk kızı İnanna’ya selam deriz! Göğün kutsal fahişesine selam deriz! Saygın danışman,
Göğün süsü,
Uyku sona erince
Gün ışığı olursun.
Sümer halkı önünden geçer
Sana selam deriz!
Ayın yedinci gününde,
Ay hilal olunca
Kutsal su ile yıkanıp kraliçelik elbisesini giyinince
Davullar vurulur önünde
Sümer halkı önünden geçer.
Göğün yüce hanımına selam deriz!
Erkek olan kadınlar,
Kadın olan erkekler,
Önünden geçer, sana selam deriz!
Kadın fahişeler,
Erkek fahişeler önünden geçer, sana selam deriz!
Sümer halkı önünden geçer, sana selam deriz!
Tanrıça İnanna, başında boynuzlu başlığı, yarıomuzu çıplak uzun bir elbiseyle içeri girer. Herkes olduğu yerde kalır. İnanna:
Tanrıların baş tacı İnanna’yım ben
Babam bana göğü verdi,
Yeri verdi.
Krallığı verdi bana,
Savaşta koşmayı,
Saldırmayı verdi bana.
Seli, tayfunu verdi bana.
Göğü taç yaptı başıma,
Yeri sandal yaptı ayağıma.
Kutsal elbiseyi giydirdi üstüme,
Kutsal asayı verdi elime
Tanrılar serçe, ben şahinim,
Enlil Baba’nın yaban ineğiyim ben!
Koro:
Ey dağları deviren,
Fırtına kanatlarını kullan!
Sen uçarak gelince,
Ülkeler eğiliyor önünde.
İnanna:
Savaşın önünde durursam,
Ülkenin öncüsüyüm.
Savaşın dışında durursam,
Elde hazır okluğum.
Savaşın ortasında durursam,
Savaşın kalbi,
Savaşçıların koluyum.
Savaşın sonunda,
Korkunç bir tufanım.
Savaşı izlerken askerlere;
İlerle, yaklaş, derim düşmana.
Koro:
Yer Tanrılarının mağrur kraliçesi,
Gök Tanrılarının baş tacı,
Göğü titretir, yeri titretirsin.
Yükseklerde çakar,
Yere ateş atarsın.
Güney rüzgârı gibi sağırlatıcı emrin
Islık çalarak dağlara yayılır,
Uğuldayan fırtınan ile
Boşaltırsın ülkeye yağmuru.
Fırtına gibi saldırır,
Kasırga gibi kudurursun.
Sahneye İnanna’nın erkek kardeşi Güneş Tanrısı Utu girer ve gayet müşfik bir sesle:
İnanna:
Anneciğim, çoban Dumuzi aşıkmış bana.
Gönlüm çiftçide dedim,
Aşağıladım, kızdım ona.
Yine de “gel evlenelim” dedi.
Ondan hoşlanmaya başladım,
Sen ne dersin buna?
Ningal:
Oluşumuzu, koyunu, kuzusu,
Sütü, peyniri ile besleyen
Seni bu kadar seven,
Sana tapan bu adamı reddetme!
Kızım, bu genç adam baban gibi olacak,
Bu genç adam annen gibi olacak,
Her derdini seninle paylaşacak.
O sırada kapı çalınır, dışarıdan:
Dumuzi:
Aç kapıyı sevgilim
Aç kapıyı bana,
Ben Dumuzi, geleceğim yanına.
Ningal:
Git çabuk, giyin süslen, Tak takıştır, kapıyı aç ona.
Annesi ile İnanna dışarı çıkarlar.
Koro:
Ey şarkıcı! Fırtınadan sesli davul ile
Tatlı sesli lir ile
İnsanın ruhunu okşayan arp ile,
Kalbi neşelendiren şarkıları söyleyelim!
Şimdi kapıyı açacak İnanna
Ay ışığı gibi görünecek Dumuzî’ye.
Biraz, sonra İnanna, beyaz elbiseler giymiş, boynuna lacivert taşlı gerdanlığını takmış, saçının buklelerini alnına, Yanaklarına dökmüş olarak içeri girer ve kapıyı Dıımuzi’ye açar. Kapı açılır açılmaz Dumuzi hemen İnanna’ya sarılır, büyük bir sevgiyle öper. Dumuzi:
Sevgilim, seni kölelik için istemiyorum.
Masan bolluk masası olacak.
Ey benim gelinim!
Bana elbise dokumayacaksın.
Dumuzi:
Ey yüce hanımım!
Ey benim şahane İnanna’m!
Ey benim kutsal mücevherim!
Ben süreceğim senin tarlanı,
Kral Dumuzi sürecek tarlanı,
Ben süreceğim nemli toprağını.
İnanna:
Sür tarlamı bal adam!
Beni tatlılandıran bal adamım.
Beyim, Tanrıların bal adamı,
Elleri bal, ayakları bal,
Beni hep ballandıran adam.
Bu arada ilk sahnedeki kalabalık halk içeriye girmeye başlar.
İKİNCİ PERDE
Yine tapınak salonu,
Koro:
Kraliçemiz yeraltına gidiyor.
İnanna yeri bırakıp,
Göğü bırakıp,
Yeraltına gidiyor. :
Uruk Tapınağı’nı,
Nippur Tapınağı’nı bırakıp,
Yeraltına gidiyor.
İnanna, başına tacını koymuş, siyah buklelerini alnına, yanaklarına düşürmüş. Boynunda lâpis lâzuli gerdanlık Göğsüne kadar inmiş iki sıra boncuk. Göğsünde “Adam gel gel” adlı bir plaka, kolunda kalın bir altın halka.Elinde lâpis lâzuli amblem olarak veziri(hanım) Ninşubur ile içeri girerler. İnanna, Ninşubur’a:
Benim dayanağım,
Benim sadık vezirim!
Ben yeraltına iniyorum.
Eğer dönmezsem,
Dilenci gibi giyin.
Yıkıntılarda asla!
Tanrılara yalvar!
Beni kurtarsınlar.
Git, söylediklerimi unutma!
Sahne değişir. İnanna yeraltı kapısı önünde emreden bir sesle:
İnanna:
Kapıcı kapıyı aç!
Neti kapıyı aç!
İçeri gireceğim.
Kapıcı Neti:
Kimsin sen?
İnanna:
Ben İnanna.
Göğün kraliçesi.
Neti:
Göğün kraliçesi İnanna isen
Neden bu dönülmez ülkeye geldin?
İnanna:
Kız kardeşimi
Görmek için geldim.
Neti:
Bekle!
Kraliçeme sorayım.
Sahne: Yeraltı Tanrıçası Ereşkigal tahtında oturmaktadır. Neti içeri girer.
Neti:
Kraliçem,
Gök kadar uzun,
Yer kadar geniş,
Kale duvarı gibi sağlam,
Bir kız geldi
(Veya:
Kraliçem
Gök ve yerin kraliçesi
İnanna imiş gelen
Kapıda bekliyor.)
Tanrıça bunu duyunca, çok kızmış olarak, kalçalarına vurup dudaklarını ısırır. Ereşkigal:
Kapıcı Neti!
Dinle beni!
İnanna’yı kapılardan,
İçeri sokarken,
Üstündekileri çıkar.
Göğün kutsal rahibesi,
Bel bükerek gelsin önüme.
Sahne: 7 kapı görünecek. Neti ilk kapıyı açar.
Neti:
Gir içeri İnanna.
İlk kapıdan girince kapıcı başındaki tacı alır.
İnanna:
Ne oluyor?
Neti:
Sakin ol İnanna!
Yeraltının kuralı bu.
İkinci kapıdan girince gerdanlığını çıkarır kapıcı.
İnanna:
Ne oluyor?
Neti:
Sakin ol İnanna!
Yeraltının kuralı bu.
Üçüncü kapıdan geçerken iki dizi boncuk çıkarılır boy-nundan. İnanna:
Ne oluyor?
Neti:
Sakin ol İnanna!
Yeraltının kuralı bu.
Dördüncü kapıdan geçerken göğsündeki plaka alınır.
İnanna:
Ne oluyor?
Neti:
Sakin ol İnanna!
Yeraltının kuralı bu.
Beşinci kapıdan geçerken kolundan altın halka alınır.
İnanna:
Ne oluyor?
Neti:
Sakin ol İnanna!
Yeraltının kuralı bu.
Altıncı kapıdan geçerken elindeki amblem alınır.
İnanna:
Ne oluyor?
Neti:
Sakin ol İnanna!
Yeraltının kuralı bu.
Yedinci kapıdan geçerken üzerindeki elbise çıkarılır.
İnanna:
Ne oluyor?
Neti:
Sakin ol İnanna!
Yeraltının kuralı bu.
İnanna, yedinci kapıdan çıplak ve eğilmiş bir durumda taht odasına girer. Ereşkigal tahttan ayağa kalkar, İnanna tahta doğru yürür. Ereşkigal İnanna’ya büyük bir kızgınlıkla bakar ve suçlar bir tonla: Ereşkigal:
Neden geldin buraya? Gökle yere sahipsin. Yetmiyor mu bu sana?
İnanna:
Kocan ölmüş,
Başsağlığı dilemekti amacım.
Ereşkigal:
Olamaz!
Yeraltına göz diktin,
Bırakmam onu sana.
Buranın kuralına uyacak,
Çıkamayacaksın yukarıya.
diye çok kızgın olarak Tanrıça’ya bakar ve İnanna cansız olarak yere düşer. Ereşkigal:
Nintu’yu getirin bana!
Birisi dışarı koşar, genç bir kızı getirir.
Ereşkigal:
Bak kız giyin kuşan,
Sür sürüştür,
Git hemen yeryüzüne Dumuzi’yi bul!
Ona candan arkadaş ol!
Baştan çıkar onu!
Karısını arattırma!
Göreyim seni!
Kız, dışarı çıkar. Sahne değişir. Inanna’nın veziri Ninşubur üzerine bir çuval giymiş yeraltı kapısı önünde dövünerek, yüzünü gözünü yolarak;
Kaynak: Muazzez İlmiye Çığ