Sultan Mesud’un Hapisten Kurtularak Saltanat Mücadelesine Girişmesi ve Türkiye Selçuklu Tahtını Ele Geçirmesi
Mesud’un hapisten kurtulması ile ilgili olarak biri Süryani Mikhail diğeri de Ebu’l -
Ferec’e ait olmak üzere birbirine yakın iki ayrı bilgi mevcuttur. Süryani Mikhail,
Melikşah(Şahinşah)’ın bir generalinin (emîrinin) ona isyan ederek Mesud’u hapisten
çıkardığını ve onu Dânişmendli Emîr Gazi’nin yanına götürdüğünü, burada Mesud’un sultan
ilân edildiğini, Melikşah(Şahinşah)’ın birçok altınla beraber İstanbul’dan (gerçekte
Afyonkarahisar’dan) dönerken onu tuzağa düşürüp, önce esir ettiklerini sonra da gözlerini kör
ettiklerini kaydeder188. Ebu’l - Ferec ise, Bizans İmparatoru’nun yanından dönmekte olan
Melikşah’ı (Şahinşah), Dânişmendli Emîr Gazi’nin pusuya düşürdüğünü ve onu yakalayıp
gözlerini kör ettirdiğini, bunun üzerine de Malatya’daki emîrlerin Mesud’u hapisten çıkarıp
sultan ilân ettiklerini kaydeder. 189 Bu iki bilgiden çıkardığımız ortak noktalar şunlardır:
Mesud’un sultan olmasında en büyük rolü kayınpederi Dânişmendli Emîr Gazi’nin üstlenmiş
olması, Mesud’un hapisten kurtarılmasında ona bazı Selçuklu emîrlerinin yardımcı olduğu ve
nihayet Melikşah(Şahinşah)’ın yakalanıp gözlerine mil çekildiğidir. Ancak Ebu’l - Ferec’in
verdiği bilgiye karşılık devrin çağdaş müellifi Anna Komnene’nin kaydından da anlaşıldığına
göre, Mesud önce hapisten kurtarılmış, daha sonra Emîr Gazi’nin askerî desteği ile Melikşah
(Şahinşah)’ı yakalayıp esir etmeye muvaffak olabilmiştir. İmparator ile barış antlaşması
yapmış ve neredeyse onun ordugâhından ayrılmak üzere olduğu bir sırada Aleksios, kardeşi
Mesud’un tahta geçmek amacıyla ve bazı beylerin de kışkırtması ve yardımıyla Melikşah’a
(Şahinşah) bir komplo düzenlediğini öğrenince, sultana kendisine karşı yöneltilmiş komplo
hakkında daha ayrıntılı bilgiler edininceye dek yanında biraz daha kalmasını tavsiye etti.
Ancak Melikşah (Şahinşah) bu sözlere aldırmayarak kendi bildiği gibi hareket ederek buradan
hemen ayrılmak ve kardeşinin üzerine yürüdü. Kendisine verilen yüklü miktarlardaki parayı
alarak Konya’ya gitmek üzere yola koyuldu.
Sultan Melikşah (Şahinşah) Konya’ya doğru yol alırken bir taraftan da yöreyi
gözlemlemeleri için önden keşif kolları çıkarmıştı. Oysa bu keşif kolları, şimdiden güçlü bir
orduyla oraya varmış bulunan Mesud’un kendisine rastladılar ve Melikşah (Şahinşah)’a karşı
onun tarafına geçtiler. Sonra da geri dönerek Melikşah (Şahinşah)’a, yaptıkları keşif sırasında
kimseyi görmediklerini, yollarının emniyetli ve açık olduğunu bildirdiler . Melikşah
(Şahinşah) bunları işitince rahat etti ve onlardan hiç kuşkulanmadı. Böylece ileride kendini
bekleyen tehlikeden habersiz ve tedbirsiz ilerlerken birdenbire kendini düşmanın karşısında
buldu. İki taraf arasında savaş başladı .
Melikşah (Şahinşah)’ın yakın zamanda öldürtmüş olduğu Asan Katoukh’un ( Emîr
Hasan ) oğlu Gazi (Gazes) saflardan öne fırlayarak Sultan Melikşah (Şahinşah)’a mızrağıyla
vurdu. Melikşah(Şahinşah) hışımla dönerek Gazi’nin ellerinden mızrağı çekip aldı ve ona : “
Kadınların da artık bana karşı kullanmak üzere mızrak taşıdığından haberim yoktu “ diyerek
onunla alay etti . Bundan sonra da durumun tamamen kendi aleyhinde olduğunu
gördüğünden hemen oradan uzaklaştı. Amacı İmparator Aleksios’un yanına gitmekti. Ancak
onun yanında bulunan ve çoktan beri Mesud’un yandaşı olan Poukheas, onu engelledi.
Gerçekte bu kişi onu imparatorun yanına dönmeyip, hafif bir sapma ile Tyragion’a girmeye
yönlendirirken, Melikşah (Şahinşah)’a tuzak kuruyor ve onun kuyusunu kazıyordu.
Melikşah (Şahinşah) bir çocuk gibi, Poukheas’ın sözüne inandı ve Tyragion’a gitti.
Burada bulunan Rumlar imparator ile aralarında yapılan barış antlaşmasını bildiklerinden onu
çok iyi karşıladılar. Ancak Mesud ve beraberindeki kuvvetler çok geçmeden kale önünde
göründüler ve surları tümüyle çevreleyip, kuşatma savaşını başlattılar. Melikşah (Şahinşah),
surların üstünden eğilip, kendi soydaşlarına öfkeli tehditler savurdu ve onlara imparatorun
Rum birliklerinin gelip baskın vermek üzere olduğunu, eğer savaşmayı bırakmazlarsa
başlarına şunun geleceğini, bunun geleceğini söyledi. Hisarda bulunan Rumlar ise, Türklere
karşı cesaretle direniyorlardı. Bu durum karşısında Poukheas, Melikşah (Şahinşah)’a hisar
halkını yiğitçe direnmek için daha da cesaretlendireceğini söyleyerek surlardan aşağıya indi;
ama tam tersine onları tehdit etti ve Dânişmendli Beyliği’nden bile, daha birçok birliğin oraya
gelmek üzere yolda bulunduğunu, eğer Türklerin eliyle kurban edilmek istemiyorlarsa, teslim
olmaları ve kapıları Türklere açmaları gerektiğini söyledi. Onlar da bir yandan Türk
birliklerinin kalabalığından dolayı dehşete düşmüş oldukları için bir yandan da Poukheas’ın
öğütlerine akılları yattığı için, Türkleri içeriye aldılar. Bunlar Sultan Melikşah (Şahinşah)’ı
yakaladılar ve gözlerini kör ettiler (1116). Konya’ya getirildiği zaman, olayı dadısına
anlattı. O da bunu Melikşah (Şahinşah)’ın karısına anlattı. Böylece Melikşah(Şahinşah)’ın
tam kör edilmediği haberi Mesud’un kulağına kadar gitti. Mesud bu duruma son derece
kızarak, ünlü bir bey olan Elegmon’a emir vererek onu eski Şâmanî usulüne ve Selçuk
adetine göre kanı akıtılmaksızın bir yay kirişi ile boğdurttu (1117). F Şayet babasının
ölümünde 11 yaşında bulunduğu rivâyeti doğru ise bu sırada onun 21 yaşında olduğu
anlaşılmaktadır. Melikşah (Şahinşah) altı yıl kadar Türkiye Selçuklu tahtında kaldı. Genç ve
tecrübesiz oluşu ve adamlarının ihaneti onun sonunu hazırladı. Sultan Mesud, hapisten
kurtulduğu sırada Malatya’da bulunan diğer kardeşleri Arab ve Tuğrul Arslan’a
dokunmamıştır