Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, AllaTurkaa sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

21

Friday, 18.03.2016, 15:54


Moğollar

a-Birincil Kaynaklar

Moğollar’a dair birinci elden kaynaklar arasında Arap, Fars, Ermeni kaynakları ve batılı seyyahların seyahatnameleri sayılabilir. Moğol tarihi hakkındaki en önemli eser Moğolların Gizli Tarihi’dir. 1240 yılında yazılan eser Moğollar hakkında en orijinal ve ilk elden bilgileri ve Moğol tarihi hakkında en esaslı bilgileri veren eserdir.[1] Cüveynî’nin Tarih-i Cihangûşa adlı kitabı, 1259’da yazılmıştır. Üç cilttir. İlk cilt Cengiz Han’dan Güyük’e kadar Moğol tarihini, ikinci cilt Harezmşahları, üçüncü cilt Hülagü’den bahseder. Yazar uzun yıllar Moğol devletinde görev yaptığı için yazdıklarına ya tanık olmuştur veya tanıklarından dinlemiştir. Kitapta daha çok siyasî olaylar anlatılmıştır.[2]Aknerli Grigor’un Moğol Tarihi kitabının asıl adı “Okçu Millet’in Tarihi”dir. 13. yüzyılda yazılmıştır ve Moğolları’ın Doğu Anadolu ve Kafkas seferlerini anlatmaktadır.[3] Hasan Oktay’ın toplamış olduğu Ermeni kaynakları da Moğollar’ın Kafkaslar’daki faaliyetlerine ilişkin bilgiler vermektedir.[4] Moğollar’a dair bir diğer birincil kaynak da Camiü’t-tevarih’tir.[5]

Seyahatnameler arasında da şunlar sayılabilir: Fransız kralı tarafından Moğollar’ı Hristiyanlık’a çekmek için gönderilen Rubruk, Carpini’den sonra Moğollar’a dair en önemli bilgileri veren seyyah olarak gösterilmektedir. Rubruk, siyasî olayların yanında Moğollar’ın sosyal hayatı, beslenme ve ölüme dair adetleri, kadınları hayattaki yeri gibi konulara değinmektedir.[6] Carpini de Papa tarafından Moğollar’a elçi olarak gönderilmiştir ve Moğollar’ın tarihine, dış görünüşlerine, dinlerine, ordularına dair bilgiler vermektedir. Eserin en önemli yanı ise Moğollar’a dair ilk köklü ve ayrıntılı bilgileri içeren eser oluşudur.[7] Rubruk ve Carpini gibi Marco Polo da yazmış olduğu seyahatnamesi ile Moğollar hakkında önemli bilgiler vermektedir. 1271’de babası ve amcası Kubilay Han’a bir mektup vermek için gönderilen Marco Polo yaklaşık üç yılda Hanbalık’a varır ve daha sonra Kubilay Han tarafından ülkeleri gezmek ve kendisine bilgi vermekle görevlendirilir. 1298’de Venedik’te hapse düşen Marco Polo Moğollar’ın yaşayışları, gelenek ve görenekleri hakkında bilgiler vermektedir.[8]

b-İkincil Kaynaklar

Moğollar hakkında ikinci elden diyebileceğimiz kaynak sayısı bir hayli fazladır. Türk, Rus ve Batılı yazarlar bu konuda çokça eser yazmışlardır.[9] Moğolların İçtimaî Teşkilatı adlı kitap kaynakların kritiği ile başlamakta ve feodalite ekseninde ilerlemektedir. Yazar, Moğollar’da feodalitenin doğuşunu ve gelişimini anlattıktan sonra Moğol ülkesinde ayrıcalıklı bir sınıf oluşturan “Nökerler”e değinmekte, Moğollarda iktisadî hayat, çeşitli sınıflar gibi konuları açıklamaktadır.[10] Barthold’un klasikleşen kitabı Moğol İstilâsına Kadar Türkistan, Türkistan’ın coğrafî durumu, iktisadî hayatı, Moğollardan evvelki siyasî vaziyeti gibi konuların yanında Cengiz Han’ın ortaya çıkışı, faaliyetleri, halefleri gibi konuları orijinal kaynaklara dayanarak anlatmaktadır. Kitabın adından kitabın Moğol fütuhatına kadar geldiği zannedilebilirse de Cengiz Han’ın faaliyetlerini de içermektedir.[11] Moğol Kanunları adlı kitapta ise Moğollar’ın sosyal hayatında nelerin yasak nelerin serbest olduğunu ilk elden kaynaklar ışığında görebilmekteyiz. Bu eserin bir diğer önemli tarafı da bu kanunların “Cengiz Yasası”nın bir nevi kağıda dökülmüş ve sistemleşmiş hali olmasıdır. Eser 13. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar yazılı Moğol kanunlarını incelemektedir.[12] Zeki Velidî Togan’ın Türk ve Tatar Tarihi adlı kitabı Cengiz, Altın Orda ve Kazan Hanlığı’nı anlatmakta ve ayrıca Gök-Türk ve Uygur harflerinden de örnekleri barındırmaktadır.[13]


[1] Manghol-un Niuça Tobça’an, Moğolların Gizli Tarihi, çev. Ahmet Temir, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1986

[2] Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, çev. Mürsel Öztürk, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1988

[3] Aknerli Grigor, Moğol Tarihi, çev. Hrand D. Andreasyan, İstanbu: İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1954

[4] Hasan Oktay, Ermeni Kaynaklarında Türkler ve Moğollar, İstanbul: Selenge Yayınları, 2007

[5] Reşidüddin Fazlullah, Camiü’t-tevarih, haz. Ahmed Ateş, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1960

[6] Wilhelm Von Rubruk, Moğolların Büyük Hanına Seyahat (1253-1255), İstanbul: Ayışığı Kitapları, 2001

[7] Johann de Plano Carpini, Moğol Tarihi ve Seyahatnâme (1245-1247), çev. Ergin Ayan, Trabzon: Derya Kitabevi, 2000

[8] Marcopolo Seyahatnamesi, haz. Filiz Dokuman, İstanbul: Tercüman Gazetesi Yayınları, tarihsiz.

[9] Metin içinde yazdığımız kitapların dışında şu kitaplar da zikredilebilir: L. Ligeti, Bilinmeyen İç Asya, çev. Sadrettin Karatay, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1998; Halis Bıyıktay, Timurlular Zamanında Hindistan Türk İmparatorluğu, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1989; Robert Marshall, Doğudan Yükselen Güç: Moğollar, çev. Füsun Doruker, İstanbul: Sabah Kitapları, 1996; Jean Paul Roux, Moğol İmparatorluğu Tarihi, çev. Aykut Kazancıgil-Ayşe Bereket, İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2001; Mustafa Kafalı, Çağatay Hanlığı (1227-1345), Ankara: Berikan Yayınevi, 2005; Boris Y. Vladimircov, Cengiz Han, terc. Hasan Ali Ediz, Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı, 1950; Reşat Ekrem, Cengiz ve Türk-Moğol İmparatorluğu, İstanbul: Muallim Ahmet Halit Kitaphanesi, 1934; Rene Grousset, Cihan Fatihi Cengiz Han, çev. İzzet Tanju, İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2001; Ahmet Temir, Moğolların Gizli Tarihine Göre Cengiz Han, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1989; Leo de Hartog, Cengiz Han: Dünyanın Fatihi, çev. Serkan Uzun, Ankara: Dost Kitabevi, 2003; İlyas Kamalov, Moğollar’ın Kafkasya Politikası, İstanbu: Kaknüs Yayınları, 2003; M. Baron C. D’ohsson, Moğol Tarihi, haz. Ekrem Kalan-Qiyas Şükürov, İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 2006

[10] B. Y. Vladimirtsov, Moğolların İçtimaî Teşkilatı, çev. Abdülkadir İnan, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1987

[11] V. V. Barthold, Moğol İstilâsına Kadar Türkistan, haz. Hakkı Dursun Yıldız, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları,1990

[12] Curt Alinge, Moğol Kanunları, çev. Coşkun Üçok, Ankara: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, 1967

[13] Ahmed Zeki Velidî, Türk ve Tatar Tarihi, Kazan, 1912. Togan’ın konu hakkındaki bir diğer kitabı da şudur: A. Zeki Velidî Togan, Moğollar, Çingiz ve Türkler, İstanbul: Bozkurt Yayını, 194
1

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

22

Friday, 15.04.2016, 16:13


Temuçin’in Doğması, Büyümesi ve Kağan Seçilmesi

Moğol Devleti’nin kurucusu Cengiz Han (Temuçin)’in doğum tarihi hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmektedir. Bunlardan kabul görenler 21 Ocak 1155 veya 1162 yıllardır. Bugün Doğu Sibirya topraklarından geçen Onon Nehrinin sağ kıyısında Deliün Boldok adlıyerde doğmuştur. Babası Moğol topluluklarının reisi Yesügay Bahadır, annesi ise Houlen
Ece’dir. Babası Yesügey, Türk veya Moğol olduğu net olarak bilinmeyen Merkitlerin soyundan gelen Houlen Ece’yi kendisine eş olarak almıştır. Yesügay Bahadır oğlu doğduğu sırada Tatar kavimnden Temuçin uge adlı bir komutanı esir almış ve geleneklere göre de doğan çocuğuna düşmanının adını vermiştir. Temuçin “demirci” anlamına gelmektedir. Temuçin doğarken elinde büyükçe bir kan pıhtısı ile doğmuş bu o da onun ileride çok kan dökeceğine yorumlanmıştır. Temuçin’in kendisinden sonrr Kasar, Haçiun, Temuge adlı üç erkek kardeşi ile Temulun adlı bir kız kardeşi olmuştur. Yesügey Bahadır, oğlu Temuçin için eşi Hoelun’un akrabalarından kız istemek, evlilik anlaşması yapmak üzere onunla beraber yola çıkmıştır. Rivayete göre Temuçin bu sırada 8 yaşlarında idi ama Moğol geleneklerine göre evlilik antlaşmasının erken yaşlarda yapılması
gerekiyordu. Baba-oğul otlaklar boyunca yola çıkmışlar ve yolda Bilge Deiseçen’i seçen onlara gördüğü rüyayı anlatmıştır:görmüşlerdir. DeiEskiden beri yiğitlerimiz yakışıklı, kızlarımız güzeldir Bu konuda rakibimiz yoktur.Güzel yanaklı kızlarımızı Sizden Han olan kimselere verdik…..Görüldüğü gibi Deiseçen, Temuçin’in bir gün han olacağını söylemiştir. Yesügey’de bu sırada onun kızı Börte’yi görmüş, beğenmiş ve oğlundan bir yaş büyük olmasına ragmen istemiştir. Anlaşma gereği damat Temuçin orada kalmıştır. Bu aslında Temuçin’in hayatında en büyük deneyimlerinden biri idi. Çünkü çocuk yaşta yabancı bir yerde, yabancı bir ailede kalmak, onlar için çalışmak ve dediklerini yapmak zorunda kalmıştı.
Yesügey geri dönerken, yolda bir Tatar topluluğuna rastlamış ve atından inerek onlarla bir toplantı yapmak istemiştir. Bu Tatarlar oun kendi düşmanlarını olduğunu anlamışlar ve eskieden yapmış olduğu yağmanın intikamını almak için onu öldürmeye karar verip içkisine zehir atmışlardır. Yesügey üç gün sonra evine geldiğinde fenalaşmış ve öleceğini anlayınca da oğlu Temuçin’i çağırtmak için adam yollamıştır. Deiseçen “Kaynımçocuğunu özlemiş gitsin, görsün ama görüştükten sonar hemen gelsin” diyerek izin vermiş anca Temuçin babasını sağ olarak görememiştir. Temuçin için babasının ölümü onun hayatında aldığı ilk darbelerden biri olmuştur zira bu kadar küçük yaşta babasız, hamisiz, desteksiz kalması acı tecrübeler yaşamasına sebep olmuştur. İlk darbeyi babasının ölümünden hemen sonra yemiş ve babasına tâbi olan ve onun önderliğinde bulunan kabilesi Onon’dan ayrılmaya karar vererek, Temuçin ile ailesini yanlarına almak istememişlerdir. Bu duruma şahit olan Temuçin hiç bir şey yapamadığı için hırsından ağlamış, annesi Hoelun, elinde bayrakla ata binerek halkın arasına girip onları geri döndürmeye ikna etmişse de bir müddet sonra kabile bir kadının emir altında kalmak istmeeyerekgöç etmiştir. Hoellun dördü kendisinin, ikisi de kumasından olan üç ile dokuz yaşlarındaki altı çocuk ile korumasız kalmıştır. Yesügey’in erkek kardeşleri de onlara yardımetmemişlerdir. Temuçin bundan sonra ailenin en büyük erkeği olarak omuzlarına çok büyük bir sorumluluk almıştır. Houlen, Kiyat kabilesinin sürülerinden hiç bir hak iddia etmeyerek Onon’dan uzak olmayan Burhan Haldun Dağının eteklerindeki ormanlık yamaçlara ailesi ile birikte yerleşmiştir. Irmakta balıkçılık yaparak, ormanda yabani meyveler ve kökler toplayarak geçimlerini sağlamaktan başka çareleri kalmamıştır. Çok zor geçen üç
dört yılın sonunda Temuçin, toplumun en alt kısmında olmanın, koruyucu aile ve arkadaşlık bağlarından yoksun kalmanın, sürü sahibi olamadıkları için et yiyememenin, süt içememenin, yarı aç yarı tok yaşamnın, deri, post ve yüne sahip olmadıkları için soğuk kış günlerinde iliklerine kadar donmanın acı deneyimlerini yaşamıştır. İşte bu zor şartlar içerisinde büyüyen Temuçin o yüzden ileride hiç kimseye acımamış ve intikamın almıştır.
On-onbir yaşlarında iken Cacırat boyundan Camuka adlı kendi yaşıtında birisi ile dost olmuştur.Camuka kar deşlerinden sonra sırlarını paylaştığı bir kişi idi. Soğuk kış günlerinde aşık oynamışlar, birbirlerine doğada bulduklarını nadir şeyleri hediye etmişlerdir. Camuka ona geyik avlamaya yarayan ıslık sesi çıkaran bir ok başı hediye etmiş ve dostlukları o derece ilerlemiştir ki sonunda kan kardeşi olmak için iki kere ant içmişlerdir. Günler ve aylar bu şekilde geçerken, Temuçin ile Yesügey’in diğer hanımından doğan üvey kardeşi Bekter arasında rekabet artmıştır. Temuçin 13 yaşında iken aralarında Bekter’in de bulunduğu kardeşleri ile balığa çıkmış ve Temuçin’in oltasına büyük bir balık takılmıştır ancak üveykardeşleri bir olarak balığı ondanaldıkları gibi annelerine de şikâyet etmişlerdir. Bunun üzerine annleri “niye geçinemiyorsunuz” diyerek hepsini azarlamıştır. Bu olay Temuçin için bardağı taşıran son damla olmuş, hırsla annesinin yanından uzaklaşarak kardeşi Kasar’ı da yanına alarak hayvan otlatmakta olan Berker’i öldürmüştür. Annesi her ikisine de çok kızmıştı haklı da idi. Çünkü babalarından sonra aile güçsüz kalmış ve düşman kabileler fırsat kollar hale gelmişlerdi. Akraba topluluklardan Tayçiutlar bundan hemen istifade ederek bahar yaklaşırken bulundukları ordugâha saldrımışlardır. Bu saldırının ardında Temuçin’in daha küçükken başını ezmek fikri yatmıştır. Tayçiutlar, ordugâhı kuşatınca Temuçin ve ailesi gizlice kaçarak ormanda saklanmışlardır. Ancak onlar Temuçin’in kendilerine verilmesini ve diğerlerine dokunmacaklarını söyleyinde annesi Haelun, Temuçin’in kendilerinden ayrılarak hem onların hemde kendisinin canını kurtarmasını istemiştir. 13 yaşında iken bu şekilde ilk defa ölüm korkusunu tatmış ve 9 gün boyunca ormanda gizlenerek canını zor kurtarmıştır. Ancak bir süre sonra açıktan yorgun düşmüş ve ormandan çıkmaya karar vermiştir. Tayçiutlar onu sabırla beklemişler ve ortaya çıkar çıkmazda yakalamışlardır. Ancak Temuçin’in düşündüğü gibi onu öldürmemişler, hemen boynuna bir boyunduruk bağlayarak kaçmasını engellemişlerdir. Günler birbirini kovalamış ve boynundaki bu boyundurk canını çok acıtır hale gelmiştir. Kaçmayı planlamış ve sonunda kaçmak için fırsatı Tayçiut kabilesinin düzenlediği bir törende bulmuştur. Onların oldukça fazla içki içmelerinden istifade ederek kaçmaya başarmıştır. Temuçin’i gözetlemekle görevli olan kişi kendine gelir gelmez onun olmadığını söyleyerek aramaya başlamışlardır. Boynundaki ağır boyunduruk ile daha fazla ileri gitmesi mümkün olamamış ve nehir kıyısına saklanmıştır. Bu sırada daha önce onu gözetleyen ancak ona çok iyi davranan Sohanşira onu görerek yanına gelmiş ve kaçmasını isteyerek onu gördüğünü söylemeyeceğini söylemiştir. Onu arayanları farklı yere doğru yönlendirerek oradan uzaklaşmıştır. Ancak Temuçin nereye gideceğini bilemediği gibi yorgunluktan bitap düşmüş ve sonunda kendisine yardım eden Sohanşira’nın evine giderek yardım istemiştir. Sohanşira onu görünce telaşlanmış ve takip edilmediğinden emin olunca çocuklarının baskılarına dayanamayıp onu boyunduruktan kurtarmıştır. Ancak Tayçiutlar, öyle bir boyunduruk ile onun çok fazla uzaklaşamayacağını iyi bildiklerinden bir müddet sonra “aramızda bir hain var onu saklıyor diyerek” bütün obanın aranmasını istemişlerdir.
Sohan-şira onu yün arabasının içerisinde saklamıştır. Bütün evler ve arabalar aranmış sıra yün arabasına geldiğinde bu sıcakta kimse yün arabasında saklanamaz diyerek arabayı aramamışlar ve böylece Temuçin ölümden kurtulmuştur. Sohanşira Temuçin’in daha fazla başına bela açmasını istememiş ve ona bir at vererek annesinin ve kardeşlerinin yanına dönmesini sağlamıştır. Temuçin ileri de Cengiz Han olduğunda kendisine yardım edenleri hiç unutmamıştır ki bunlar arasında kendisini esaretten kurtaran Sohanşira’nın çocukları da vardır.
Bir tanesine general rütbesi vermiştir. 1206 yılına gelindiğine Temuçin, Kerayit, Nayman ve Merkitleri tarih sahnesinden çıkardıktan sonra bu yılın ilkbaharında bütün tabi topluluklar ile birlikte büyük bir kurultay toplamıştır. Aslında 1196 yılında han seçilen Temuçin, toplanan bu kurultayda büyük han olarak seçilmiştir. Bu kurultaydan sonra Temuçin, deniz anlamına gelen Cengiz unvanını almıştır. Bu yıl, büyük hanlığın nişanesi olan dokuz tuğ dikilmiştir. 1206 yılında toplanan kurultay Moğollar için bir dönüm noktası olmuştur. Cengiz Han’dan once teşkilatsız olan Moğollar Cengiz Han ile birlikte ordu, içtimai teşkilat
ve memleketyönetiminin belirlenmiş olmasıdır. Bunların en önemlisi Cengiz Han yasası adı ile yasakların konulmasıdır. Konumuzun sonunda değinilmesi gereken bir diğer konu da Cengiz Han’ın şahsî özellikleridir. Kaynaklarda geçen bilgilere göre Cengiz Han
uzun boylu, geniş alınlı, sağlam bünyeli, kedigözlerine benzer gözleri olan biri idi.
Cengiz Han’ın kişilik özelliklerine baktığımız zaman ise onun kendisine çok güvenen,zor durumlarda hâkimiyetini sağlamak için her türlü önlemleri alan, toplu katliamlardan bile kaçınmayan ayaklanan yerlere karşı acımasız olan bir kişi olduğunu görmekteyiz.
Cengiz Han dengeli bir zekâya,aklıselimesahipti. Sertliğine rağmen dostlarına karşı son derece cömert ve müşfikti. Hainlere karşı çok sert davranmış, kötü duruma düşmüş efendilerine ihanet edenleri ölümle cezalandırmıştır. Düşmanı olmuş hükümdarlara sonuna kadar bağlı ve sadık kalmış kişileri kendi hizmetine alarak mükâfatlandırmıştır . Himayesine
aldığı yoksulları sonuna kadar korumuş, bütün hayatı boyunca onları takip etmiştir.
Ordusunda sıkı bir disiplin uygulamış yasaklarına uymayanları şiddetle cezalandırmıştır. Orduda yalancılık, hırsızlık hayal edilmeyecek duruma gelmiştir. Cengiz Han
sadece Moğol diliyle konuşmuştur.