Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, AllaTurkaa sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

1

Saturday, 10.10.2015, 05:31

Dinler Tarihi

Dinler Tarihi


Dinin ne olduğu, tarih boyu insan yaşamındaki yeri ve karmaşık yapısı öteden beri birsorun olarak insanın karşısındadır. Dinin tarih boyu insanla birlikte varlığını sürdürdüğü, birbaşka ifadeyle insanın olduğu her zaman diliminde ve her yerde var olduğu bir gerçektir.19. yüzyıldan itibaren çeşitli alanlarda yaygın kabul görenpozitivist teoriler doğrultusunda metafizik değerlere ve dine yönelik sorgulamalar insanlıktarihinde dinin yerine ve dinin kökenine yönelik pozitivist değerlendirmeleri de beraberinde getirmiştir.
Buna göre din, tarihte insanlığın geçirdiği tekâmüle paralel tarzda bir tekâmül geçirmiş; ruhçuluk ve tabiata tapınma ile iç içe olan mitolojik dönemi metafiziğe dayalı kavram ve değerler izlemiştir
Hegel, insanlık tarihinde “din çağı” öncesi bir“sihir ve büyü dönemi” olması gerektiği üzerinde durmuş;
Frazer ise insanlığın erken dönem tarihinde, büyü ve sihir gücüyle insanlığın doğayı kontrol altına alabileceğinin düşünüldüğü bir zaman diliminin varlığından söz etmiştir.
Ninian Smart’ın haklı olarak vurguladığı gibi, tarih boyu insan yaşamının ayrılmaz bir parçasını oluşturduğunu ortaya koymuştur.
Ayrıca Mircea Eliade gibi araştırıcıların yaptıkları çalışmalarda, kimi antropologlarca “ilkeller” olarak tanımlanan yerlilerin inançlarının hiç de evrimci pozitivist teorilerin iddia ettiği gibi iptidai olmadığı, tam tersine gelişmiş olarak tanımlanan dinsel geleneklerde var olan özelliklerin bu inaçlarda da mevcut olduğu ortaya konulmuştur.
Dini duygu ve düşünceler insanla birlikte var olan bir durum olduğuna göre bunların kaynağını insana ilişkin duygu ve düşüncelerin kaynağıyla birlikte düşünmek gerekir.
KAYNAK;DOÇ. DR. İLYAS TOPSAKAL

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

2

Saturday, 10.10.2015, 05:33

Dinin Anlam ve Değeri


Halk arasındaki yaygın kullanımında din kavramı genellikle kutsal terimiyle birlikte ele alınır.Öyle ki din, zihinlerde öncelikle kutsal terimini çağrıştırmakta; kutsal alana yönelik duygu vedüşüncelerle tavır ve davranışları ifade etmektedir
Kur’an’da din terimi, “yol, hayat tarzı, hesap günü, kanun, hüküm” ve benzeri anlamlarda kullanılmaktadır.
Buna göre din, insanın her türlü inancını, düşüncesini, tavır ve davranışlarını ifade eden, insanın yaşam tarzı ya da yaşamında izlediği yol anlamına gelmektedir.
Kur’an’da din terimine yüklenen genel anlamlarla bir arada düşünüldüğünde, dinin, insanın bütün yaşamında takip ettiği temel yol, hayat tarzı şeklinde değerlendirildiği ve insana benimseyip takip etmesi için esasları Allah tarafından belirlenen bir hayat tarzı olan İslamın öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
Dinle ilgili genelde yaygın olan kanaat, dinin, “insanın tanrı, metafizik âlem ya da kutsala yönelik duygu,düşünce ve davranışlarını ifade eden sistem” olduğu yönündedir
Gerek günümüzde gerekse başlangıcından itibaren tarihi süreç içerisinde, insanlığındin tecrübesini tanımlayabilecek kapsamlı bir din tarifi, insanla temsil ettiği dinsel gelenekarasındaki üç önemli ilişkiyi ifade edecek yapıda olmalıdır. İnsanlığın yaşadığı ve yaşamakta olduğu din tecrübesiyle ilişkili bu üç husus;
(i) insanın düşünce ve inanca dayalı değerlendirmelerini içeren zihinsel fonksiyonlarını,
(ii) her türlü tavır ve davranışlarını ve
(iii)insanın diğer insanlarla ilişkilerini ve kurumsal yönünü ifade eden sosyal yapısını belirleyen ve disiplin altına alan bir sistem olduğu söylenebilir.
Ontolojik ve teleolojik meraklarını ve sorularını ancak bu yüce aşkın varlığı hesaba katarak tatmin edici şekilde cevaplama imkânı bulabilmektedir. Dolayısıyla dinsel inançlar insanın bu sorularına bir şekilde cevap arama süreciyle yakından ilgili olmaktadır
Dini inanç ve değerlerin insanın ahlaki yapısıyla da yakından ilgisi vardır. Ahlak ve din ilişkisine yönelik çeşitli görüşler ileri sürülmekte ve dinin ahlakın kaynağı olup olmadığı tartışılmaktadır. Ancak bütün bu tartışmalar bir tarafa din ahlaki tutum ve davranışların sürdürülmesinde önemli bir olgu olarak insanın karşısındadır
Ayrıca din, tarih boyu metafizik âlemle insan arasındaki ilişkinin kurulmasında, insanın yaşamında yer verdiği üstün güç ya da güçlerin tanımlanıp ifade edilmesinde ve insanın sığınma ve yakarma gibi duygularına cevap vermede önemli bir rol oynamıştır.
Bazı tali konularda iyi-kötü, günah olan ve olmayan meselelerde farklı tutumlar sergilemiş olsalar da dinler, genelde bakıldığında, insanın mal, can, ırz ve yaşam haklarının korunması, anne ve babaya saygı, fitne vekötülükten uzak durulması ve benzeri temel konularda benzer yaklaşımlar içerisinde olmuşlardır.
Yine dinler, insanın sosyal ve doğal çevreyle uyum içinde olmasına özel bir önem vermektedirler.
Dinin, tarih boyu üstlenmiş olduğu önemli işlevlerden bir diğeri de toplumsal yapının tesisinde ve devamında oynadığı olumlu rolüdür. inanç esasları yanında önemli bir ilke olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanın diğer insanlara ve içinde yaşadığı toplumsal yapıya karşı sorumluluklarının ifadesi olan temel ahlak kuralları bütün dinsel mesajların özünü oluşturmaktadır.
İnanç düzleminde tevhid kavramına dayalı.dinsel söylem, tavır ve davranış biçimi düzleminde ahlaka dayanır. Benzer şekilde Hıristiyankutsal metni olan Yeni Ahit’te de Hz. İsa’nın diliyle insanlar ikiyüzlü olmaktan sakınmaya,adil olmaya, birbirini sevmeye, bağışlamaya ve benzeri olumlu davranış biçimlerine çağrılmaktadırlar. Ahlakın yanı sıra aile kurumuna verdikleri önemle de dinler dikkati çekmektedirler.

KAYNAK;DOÇ. DR. İLYAS TOPSAKAL

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

3

Saturday, 10.10.2015, 05:38




Milel" sözcüğü "millet" kelimesinin çoğulu olup, ister İlâhî ve hak üzere olsun, ister gayri İlâhî ve bâtıl üzere olsun, yol ve din anlamındadır. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de her iki anlamda da geçmektedir. İlâhî din hakkında şöyle buyrulmaktadır:

"Sonra sana: “İbrahim’in Hanif dinine (Tevhid inancına) uy, diye vahyettik." [2]
İlâhî olmayan din hakkında ise şöyle buyrulmaktadır:

"Doğrusu ben, Allah’a inanmayan, ahireti de inkâr eden bir kavmin dinini terk ettim." [3]

"Nihal" sözcüğü, "Nihle" kelimesinin çoğulu olup iddia, mezhep ve bir din ve inanca yönelmek anlamlarında kullanılmıştır. Nitekim Arapça’da şöyle denilmektedir: مَا نِحْلَتُكَ؟ yani dinin ve mezhebin nedir? (Hangi dine tâbîsin?)

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, "Milel ve Nihal" kelimeleri itikadî dinler veya fırka ve mezhepler kelimelerinin eşanlamlılarıdır.


1- Makalâtu’l-İslâmîyyin ve İhtilâfu’l-Musallîn, yazarı Ebu’l-Hasan Eş’arî.
2- Evâilu’l-Makalât fi’l-Mezahib ve’l-Muhterat, yazarı Şeyh Müfîd.
3- et-Tenbîhu ve’r-Reddu a’la Ehli’l-Ehvâ ve’l-Bid’a, yazarı İbn Adurrahman Malatî (ö. 377 h.k.).

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

4

Saturday, 10.10.2015, 05:41

DİNLER, MEZHEPLER VE KÜLTLER

Dini sistemler zaman içinde değişimler yaşamışlardır. Bu da mezhepleri doğurmuştur.

İtikadi mezhepler. Örnek: Tanrı oğlu İsa Mesih’in şahsı üzerindeki tartışmalardan bir çok mezhep doğdu.

Fıkhi mezhepler. Dini yaşamın nasıllığı ile ilgili görüş ayrılıklarından doğdu. Örnek: Caynizm’de giyim konusunda farklı bakış açıları görüş ayrılıklarını doğurdu.

Siyasi mezhepler. Dini cemaatin siyasal otorite ile ilişkilerinden görüş ayrılıkları doğdu. Örnek: Hristiyanlığın Roma’nın resmi dini haline gelişiyle siyasallaşması.

Mezhep hareketleri ortodoksi ve heterodoksi ayrışması şeklinde de kendini gösterdi. Ortodoksi, egemen, yaygın anlayış, doğru öğreti, doğru ve kabul edilebilir inanç anlamlarına gelir.

Heterodoksi, merkezi din anlayışının dışında kalan görüş ve akımları ifade eder. Resmi öğretinin dışında kalan her türlü akımı ifade eder.

Heretik, Sapkın akımları ifade eder. Bu kavramlar tarihsel süreç içerisinde göreceli olarak kullanılmıştır.

İslam’da Hristiyanlığa nazaran heterodoksal akımlar daha azdır. Sebebi ise, İslam’ın temel kaynakları üzerinde uzlaşma daha fazla olmasıdır. Bir diğer sebep de inanç esaslarının sade ve anlaşılır olmasıdır.

Ortodoksi kendisini doğru/kanonik inanç ve öğretilere sahip olan olarak görür. Tekelcidir. Kendi dışındakileri doğrunun dışında görür. Tüm topluma üstünlüğü tesise yönelir. Kendi gibi düşünmeyen anlayışlar hem dini hem kültürel farklılığı, karşıtlığı ve yozlaşmayı ifade eder. Dışlamacı, çoğunlukla şiddet yanlısıdır.

Senkretizm, farklı inançların bir arada yaşaması ve bilinçli bilinçsiz etkileşimleri sonucu ortaya çıkan yeni dinsel yorum. Örnek: Sihizm. (İslam-Hinduizm), Yehova Şahitleri (Yahudi-Hristiyan)

Kült: Belli bir varlık ya da obje ile ilgili inançları ve ibadet anlayışını ifade eder. İçe dönük, gizemci yapılardır. Esoterizm ve komün toplum/cemaat anlayışını kendilerine temel edinmiş akımlardır. Kurulu yaygın dinsel geleneklere ve sosyal değerlere karşı bir anarşizm, başkaldırı bazen nefret, şiddet ve teröre yer veren hareketlerdir.

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

5

Saturday, 10.10.2015, 05:43

Dinler Tipolojisi/Tasnifi
Dinler “ilkeldinler” ve “gelişmiş dinler” şeklinde iki ana grupta toplanmış; dinin ilkelliği vegelişmişliğinde ise ilgili dine mensup olan insanların sosyo-kültürel yaşamları belirleyici olmuştur. Diğer taraftan dinin kendisi merkezli yapılan tasnifler de dikkat çekici olmuştur. Örneğin her din mensubu kendi inanç ve değerlerini merkeze koyarak bir din tasnifi yapmaya çalışmıştır. Bu doğrultuda kendi inancını hak ve doğru din ya da yegâne din, diğer inanç sistemlerini ise batıl dinler olarak tanımlamıştır.
Dinin bizatihi kendi içerisinden yapılan sınıflamalarda dinin doğru-yanlış ya da hakbatıl anlayışları etkili olmaktadır.
Diğer taraftan dinler daha nesnel bir yaklaşımla temsil ettiği mesajın evrenselliği, tanrı düşüncesi, vahiy geleneğine yer verip vermemesi, merkezi kavram ve değerleri, yaşayan bir gelenek olup olmaması ya da yaşadığı coğrafi alanlar gibi çeşitli özellikleri dikkate alınarak sınıflanabiliR.
Ancak bu sınıflamalar da mutlak anlamda sorunsuzolmayıp zaman zaman çeşitli problemler taşımaktadır. Örneğin mesajın evrensel olupolmaması açısından dinleri evrensel dinler, milli dinler şeklinde iki ana kategoriye ayırmakmümkündür. Bu sınıflamada evrensel dinler, sahip olduğu inançları evrensel düzlemdeyaymaya çalışan, dolayısıyla tüm insanlar arasında yayılmayı hedefleyen inanç sistemleridir.
Milli dinler ise dinin kapsamını yalnızca bir milletle, soyla, klanla ya da kabileyle sınırlamış olan geleneklerdir
Yahudilik genelde milli bir din olarak tanımlanır. Ancak Yahudilik tarihinde bazı Türk boylarının, Afrikalı siyahîlerin, Hintlilerin ve benzeri İsrailoğulları dışındaki halkların Yahudi oldukları bilinmektedir. inanılan tanrının tekliği ya da çokluğu açısından monoteist, düalist, henoteist ve politeist dinler; tanrının bilinip kavranması açısından agnostik ve gnostik dinler ve inanılan tanrının evrenle ve insanla ilişkileri açısından panteist, deist dinler gibi kimi sınıflamalara ayrıştırılmaktadırlar.
Hıristiyanlık tüm inanç ve değerlerindeMesih inancına ağırlıklı yer vermesi nedeniyle Kristosentrik ya da “Mesih merkezli” birdindir. Yahudilik İsrailoğullarının seçilmişliği inancını merkeze koyan etnosentrik bir din olarak, İslam ise taviz vermez tek tanrıcığı ya da tevhid inancını merkeze alan teosentrik,(veya daha yerinde bir ifadeyle tevhid merkezli) bir din olarak değerlendirilebilir.

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

6

Saturday, 10.10.2015, 05:44

ÇEŞİTLİ TANRI DÜŞÜNCELERİ VE DİNLER

Bütün dinsel inançların temelini oluşturan ve genellikle aşkın bir varlığa ya da varlıklara inanma şeklinde tezahür eden üstün güç ya da güçlere yönelik inanışlar dinlerin en temel özelliklerindendir. İnsanın yaşadığı çevrede birilerine sığınma, yardım dileme ve yakarma duyguları ile ilgilidir. Üstün güç/güçler, ilahi varlık, tanrı, tanrılar, bir obje, nesne, şahıs, evrensel düzlemde etkin ilke (yin-yang/Karma), yarı tanrısal ve ruhsal varlıklar (ata ruhları) şeklinde karşımıza çıkar.

Teizm, tanrı ya da tanrıların doğa üstü üstün güçler olarak algılandığı geleneklerdir. Monoteist *Politeist anlayış biçimleri vardır. Düalist (iki tanrıcı/iyilik*kötülük tanrısı). Henoteizm, birçok tanrı içinden birine tapınma şeklindeki tanrı anlayışıdır.

Tanrı-evren ilişkisine dayalı anlayışlar. İslam ve Yahudilikte tanrı yaratıcı ve yöneten-yönlendiren bir konumdadır.

Tanrı-insan ilişkisine bakış açısı yönünden, akıl yoluyla iletişim, yarı tanrısal veya ikinci dereceden tanrısal varlıklarla irtibat.

Tanrının sıfatları: Çok tanrılı dinlerde insan biçimli tanrı görülür. Tek tanrılı dinlerde, tanrı mutlak aşkın varlık olmakla birlikte onunla ilgili mecazi (Müteşabih) anlatımlar vardır.

Bazı inanç sistemlerine göre ise, Tanrı olumlu nitelemelerle tanımlanamaz ancak olumsuz niteliklerden sakındırılarak hakkında konuşulabilir.

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

7

Saturday, 10.10.2015, 21:30

Sümer Dini

⦁ MÖ 4. bin yıl ile 2. bin yıl arasında Mezopotamya'da yaşayarak Sümerler gerek yazı, dil, tıp, astronomi ve matematik gerekse fal, büyü ve mitoloji gibi alanlarda öne çıkan bir toplum olarak tanınmaktadır.
⦁ Sümer dini çoktanrılı bir yapı arz etmektedir.
⦁ Sümerler arasında her yörede belirli tanrı grupları daha fazla ön plana çıkarılmıştır.
⦁ Sümer tanrısal varlıkları arasında özellikle gök tanrısı An ile yeryüzüne tekabül eden eşi Ki önemlidir. Ayrıca Enlil, Enki ve İnanna ile Utu ve Nanna gibi tanrısal varlıklar da farklı Sümer şehirlerinde ön plana çıkan ilahi güçler arasındadır.
⦁ Sümerler tanrısal varlıklar için genel olarak Anunnaki terimini kullanmışlardır.
⦁ Sümer anlatıları arasında, insanın yaratılışı ve yok edilmeye çalışılması kıssası hayli ilginçtir.
⦁ Sümerler ölüm sonrası yaşama inanç sistemlerinde yer vermişlerdir.
⦁ Ziggurat adı verilen tapınaklar inşa etmişlerdir.

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

8

Saturday, 10.10.2015, 21:32

Asur ve Babil Dini


⦁ Yaklaşık olarak M.Ö. ikinci bin yılbaşlarından M.Ö. yedinci yüzyıl sonlarına kadar Mezopotamya’da egemenlik kuran Babilliler ve Asurlular, çoktanrıcı ve pagan özellikler gösteren bir inanç sistemine bağlıydılar Babillilerin Marduk’u ve Asurluların Asur’u gibi genel olarak kabul gören ulûhiyetler de söz konusuydu.
⦁ Özellikle kral Hammurabi’nin iktidarıyla birlikte Babil şehri tanrısı Marduk bütün imparatorluğun üstün gücü olarak tanrılar panteonun başına geçirildi
⦁ Babillilerin ve Asurluların yüzlerce tanrı ve tanrıçaları arasında
1. ay ilahı Nannar,
2. güneş tanrısı Şamaş,
3. sabah ve akşam yıldızının tanrıçası İştar,
4. gök tanrısı Anu
5. yer altı âleminin üstün gücü Nergal
gibi ilahi varlıklar ayrı bir yere sahipti.
⦁ Asur ve Babil dininde sihir, büyü ve astroloji oldukça yaygındı. Zigguratlar biçiminde yapılan tapınaklar aynı zamanda birer astrolojik gözlem merkezi olarak kullanılmaktaydı.
⦁ İyi ve kötü davranışların karşılığının bu dünyada görüleceğine inanılmakla birlikte bir ahiret inancı da vardı.
⦁ Ölüler âlemi yer altı âlemi olarak da nitelenmektedir. Ölülerin arkasından yakınları çeşitli takdimlerde bulunurlardı.

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

9

Saturday, 10.10.2015, 21:34

Eski Mısır Dini

⦁ M. Ö 4. binli yıllardan itibaren önemli bir siyasal ve kültürel merkez olan Mısır, görkemli piramitleri yanında dünyanın en eski ve en iyi korunmuş yazılı metinleriyle ve hayvan başlı tanrısal varlıklarıyla tanınmaktadır.
⦁ Ahlaki öğretileri içeren Hikmetler Kitabı, tabutların kenarlarında yazılı olan Ölüler Kitabı ve piramitlerdeki metinler bunlar arasında zikredilebilir.
⦁ Eski Mısır dini çoktanrıcı ve pagan bir özellik taşımaktadır. Ruhçuluk ve doğaya tapınma yanında özellikle hayvanlarla ilgili kültler oldukça gelişmiş durumdadır.
⦁ Tapınılan tanrısal varlıklar genellikle hayvan ve insan kombinasyonu şeklinde tasvir edilmiştir. Örneğin
⦁ ölüler tanrısı Anubis çakal başlı,
⦁ eğlence tanrısı Basted kedi başlı,
⦁ savaş tanrısı Mut aslan başlı,
⦁ ana tanrıça İzis inek başlı
⦁ yönetici tanrısal varlık Horus ise şahin başlı olarak resmedilmiştir
⦁ Tanrısal varlıklar arasında Güneş tanrısı Re’nin ayrı bir yeri olmuştur. Sonraları Teben şehrinin tanrısı Amon ile birleştirilerek Amon-Re şeklinde üstün bir varlığa dönüştürülmüştür.
⦁ Bundan başka ana tanrıça İzis, eşi ve yer altı âleminin hükümranı Oziris ve İzis’in oğlu Horus üçlüsü de oldukça önemlidir.
⦁ Eski Mısır halkı gökyüzünü bir okyanus olarak düşünmüş ve güneş, ay ve diğer gök cisimlerinin bu okyanusta gemileriyle seyahat ettiklerine inanmıştır
⦁ Eski Mısırlılar ölüm sonrası yaşama inanmışlardır. Ölen kişilerin mezarlarına ölüm sonrası da kullanması için çeşitli araç, gereçler koymuşlardır.
⦁ Ölen kişinin cesedini yağlama ve mumyalama Mısırlılarda oldukça yaygındır.
⦁ Özellikle yönetici ve eşraf sınıfından olan cenazeler mumyalanmıştır.
⦁ Eski Mısır’da rahiplerin ülkede her zaman imtiyazlı bir yeri olmuştur.
⦁ Özellikle Amon-Re rahipleri Firavunlardan sonra en saygın kişiler olmuşlardır

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

10

Saturday, 10.10.2015, 21:36

Hitit Dini

⦁ MÖ 1600’den MÖ 1200’lere kadar Anadolu’nun önemli bir bölümünde egemen oldular.
⦁ Çoktanrıcılık ve paganizme dayalı Hitit dini, Hatti, Sümer, Hurri, Asur-Babil gibi birçok farklı geleneğin tanrısal varlıklarına tanrı inancında yer vermiştir
⦁ Tanrısal varlıkların genelde bir aile şeklinde düşünülmüş olduğu ve bir ana-tanrıça kültünün çoğunlukla görüldüğü dikkati çekmektedir.
⦁ Hitit tanrıları arasında en eskisi savaş tanrısı Hattia idi.
⦁ Fırtına ve gökyüzü tanrısı Hitit panteonunun başında bulunan yüce varlıktı. Ona verilen birçok isim arasında Teşub ve Taru sayılabilir.
⦁ Hitit panteonundaki tanrılar ;
⦁ fırtına tanrısının eşi olan ve
1. Yeryüzünü simgeleyen Hebat, Teşub’la
2. Hebat’ın oğlu Şarruma,
3. Tanrıların anası Hannahanna,
4. Alalu,
5. Anu
6. Telapinu
gibi varlıklar Hitit panteonundaydı

⦁ Ana-tanrıça figürü olan Kubaba (Kübele)Ayrıca Hititler Anu, Enlil ve Ereşkigal Akad tanrısal varlıklarına da tapınmaktaydılar.
⦁ Hititlerin başkenti olan Hattuşa, siyasal bir merkez olma yanında aynı zamanda dinsel bir merkezdi.
⦁ Tapınaklarda çalışan görevlilere ilişkin kurallar oldukça önemli görülmüştür. Tanrılara hizmet ederken yapılabilecek bir hatanın tanrıların öfkelenmesine neden olacağı ve bunun da ülkeye zarar verebileceği düşünülmüştür.
⦁ Hititler ölülerini yakarlar ya da toprağa gömerlerdi.

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

11

Saturday, 10.10.2015, 21:39

Frigya Dini

MÖ 12. yüzyıldan MÖ 7. yüzyıla kadar Batı Anadolu’da egemen olan Frigyalılar.Hitit dinsel geleneğine paralel tarzda çoktanrıcı ve pagan bir inanç sistemine sahiptiler. Tanrısal varlıkları arasında özellikle ana-tanrıça Kibele önemlidir. Ayrıca güneş tanrısı
Sabazios ve ay tanrısı Men de önemli tanrılar arasındadır
Firigyalılar Urartular gibi yüksek kayalıklara kapı benzeri kutsal anıtlar yapmışlardır.
ölülerini tepe görünümündeki tümülüslere, kaya mezarlarına ve toprak mezarlara
gömmüşlerdir. Tepenin yüksekliği, gömülen kişinin sosyal statüsünü göstermekteydi.

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

12

Saturday, 10.10.2015, 21:40

Urartuların Dini

Kendilerine Viane ya da Biane adını veren Urartular MÖ. ikinci bin yılın sonlarından
itibaren bilinmektedir.
O dönemde Anadolu’da yaygın olan diğer birçok gelenek gibi Urartu
dini de çoktanrıcı ve pagan bir yapıya dayalıydı
Urartular’ın en önemli tanrısı, savaşa çıkan kralı kutsayan savaş tanrısı Haldi’ydi.
Krallar savaşı kazanmak için Haldi’ye yakarır, kazanırlarsa da diktikleri yazıtlarda ilk önce
Haldi’nin adını anarlardı. Yapılan binaların çoğu Haldi adına yapılırdı. Haldi’nin karısı ise
Arubani idi
Panteonda Haldi’den sonra gelen tanrı fırtına tanrısı olan Teişeba idi.
Bunun Hurri-Hitit tanrısı Teşup ile özdeş olduğu
düşünülmektedir. Urartu sanatında boğa üzerinde gösterilmiştir. Karısı Huba ise Hititlerin
Hepat’ı ile özdeş sayılmaktadır. Bunlardan başka Güneş tanrısı Şivini de önemli bir tanrısal
varlık olarak Urartu panteonunda yer almaktadır.
Tuşpa (Van) ve Altıntepe’de görüldüğü gibi açık hava tapınakları da Urartu
geleneğinde önemli bir yer tutmaktadır.
Hititlerde olduğu gibi Urartular arasında da ölülerin yakılarak ya da toprağa gömülerek
defnedildiği bilinmektedir. Diğer taraftan özellikle yönetici kesimin kaya mezarlarına ya da
yeraltında hazırlanan mezar evlerine/odalarına gömüldüğü de bilinmektedir

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

13

Saturday, 10.10.2015, 21:42

Harranilerin Dini


Harran’ın bilinen en tarihsel dönemlerinden MS. 13. yüzyıl ortalarına kadar devam
eden Harranilerin dinsel geleneği çoktanrıcılığına ve paganizmine dayalıdır.
Harran tanrılar
silsilesinin başında ay tanrısı Sin, eşi Ningal ve güneş tanrısı Şamaş bulunmaktadır. Bundan
başka Tarata, Baal Şamin, Bar Nemre ve Gadlat gibi tanrısal varlıklar da Harran tanrılar
panteonunda yerlerini almışlardır.
Eski Harran civarında bulunan Soğmatar yıldız ve gezegen tapıcılığı
için özel bir önem taşımıştır. Burada güneş ve ayı da içeren 7 gezegen için tapınaklar
yapılmıştır.
Harraniler başta Hermes, Agathodaimon, Solon, Eflatun, Pitagoras, Baba, Arani ve
Asklepyus olmak üzere birçok şahsın peygamberliğine inanmışlardır. Bunlardan bir kısmının
Eski yunan filozofları oldukları görülmektedir.

Harraniler tanrısal varlıkları adına birçok tapınak yapmışlardır. Bunlardan en önemlisi
antik dönemin ünlü tapınağı Ehulhul’dur

Harraniler sihir, büyü ve astrolojideki maharetleriyle yörede tanınmışlardır. Kurban
olarak kestikleri ya da öldürdükleri hayvanların çeşitli organlarını incelemek suretiyle
geleceğe ilişkin kehanette bulunmaya çalışmışlardır.

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

14

Saturday, 10.10.2015, 23:50

Eski Avrupa Dinleri
1.Eski Yunan ve Roma Dini
2. Kelt Dini
1.Eski Yunan ve Roma Dini
⦁ Eski yunan dininin temel bir özelliği tapınılan tanrısal varlıkların insan biçimli olarak tasvir edilmesidir
⦁ Yunanlılar tanrıların büyükçe bir aile tarzında Olimpos dağında yaşadıklarını düşünmüşlerdir. Göklerin egemeni olan kral tanrı Zeus ile eşi kıskanç ve zaman zaman kötü karakterli Hera tanrılar panteonunun zirvesinde yer almışlardır
⦁ Zeus’un kılık değiştirerek çeşitli ilahi varlıkları ya da yeryüzünde yaşayan bazı kimleri kaçırdığı ya da iğfal ettiği anlatılarına yer verilir.
⦁ Eski Yunan’da bir diğer önemli tanrısal varlık ise
1. güzellik ve rahmet tanrısı Apollo’dur.
2. deniz tanrısı Posaydon,
3. ilahi elçi Hermes,
4. av tanrıçası Artemis,
5. güzellik ve aşk tanrıçası Afrodit,
6. güç tanrısı Ares,
7. aşk tanrısı Eros,
8. rüzgâr tanrısı Aydos
9. ay tanrısı Helena
gibi varlıklar da Eski Yunan tanrılar panteonunda bulunan önemli ulûhiyetler arasındaydı. İnanılan tanrısal varlıklar dışında

⦁ Eski yunanlılar bazı yarı tanrısal varlıklara da inanmaktaydılar. Ölüm sonrası yaşam konusunda Yunanlılar arasında çeşitli inanışlar olduğu bilinmektedir.
⦁ Ölen kişinin ruhunun bir müddet civarda yaşadıktan sonra yeniden dünyaya geleceğine inanç yanında genellikle ölülerin yeraltındaki ölüler âleminde yaşamlarını devam ettireceklerine inanılırdı. Eski Yunanlılar tanrılar adına tapınaklar inşa etmişlerdir.
⦁ Eski Yunanlılar tanrılar adına tapınaklar inşa etmişlerdir.
⦁ Zeus adına yapılan Olimpiya tapınağında olduğu gibi tapınaklara tanrıların devasa heykellerini yerleştirmişlerdir. Ayrıca Atina’daki Agora Meydanı gibi bazı alanlarda tanrıların heykelleri dikilmiştir
⦁ Bundan başka onlar tanrısal varlıkları adına çeşitli yıllık festivaller düzenlemişlerdir.
⦁ Bunlardan en ünlüsü yüce tanrı Zeus adına dört yılda bir düzenlenen Olimpiyat şenlikleridir.
⦁ Ayrıca Delphi’de Apollo için yılda bir defa düzenlenen oyunlar da önemlidir.
⦁ Eski Etrüsk dininin etkisi altında kaldığı söylenen Eski roma dinsel geleneği çoktanrıcı ve pagan bir karakter taşımaktadır.
⦁ Eski Roma’da her şehrin kendine has bir tanrı geleneğinin olduğu dikkati çeker. Kuşkusuz bunlardan en önemlisi ve etkini imparatorluk merkezi olan ve Romus ile Romulus kardeşler tarafından kurulduğuna inanılan Roma şehrinin tanrılar panteonunudur. Işık tanrısı Jüpiter ile halkın koruyucu tanrısı Mars ve Quirinus tanrılar panteonun başında yer almaktadır.
⦁ Roma dinindeki gelişmelere paralel olarak bu ilahi üçlü ileri dönemlerde Jüpiter, Juno Gegina ve Minerva şekline dönüşmüştür.
⦁ Dolunay günleri Romalılarca Jüpiter’e ithaf edilirdi. Jüpiter ün üstün ve yüce olarak tanımlanmıştır.
⦁ Bundan başka
1. ay tanrısı Diana,
2. ekilebilen topraklar tanrıçası Tellus,
3. mahsulün korucuları Flora ve Ops,
4. sürüler tanrısı Faunus,
5. su tanrısı Neptün
6. ateş tanrısı Vulkanus
önemli tanrısal varlıklar arasındaydı.
⦁ Eski Yunan panteonuna ait tanrısal varlıklar da dinsel gelenek içerisine taşınmıştır.
⦁ Bundan başka Manga Mater ve Kübele de zamanla Roma tanrısal varlıkları arasına dâhil edilmiştir.
⦁ Roma’daki Forum gibi bazı meydanlarda tanrısal varlıkların heykelleri dikilmiştir.
⦁ Eski Roma geleneğinde imparator kültü oldukça önemlidir. En büyük rahip olarak kabul edilen imparatorlar aynı zamanda tanrısal varlıklar olarak kabul edilmiş ve öldüklerinde heykelleri tapınaklara konularak bunlara da tapınılmıştır.
⦁ Lüperdi adı verilen rahipler, tanrı Faunus’un rahipleriydi. Eski Yunan’da olduğu gibi, tanrılar adına bayram ve şenlikler düzenlenirdi.
⦁ Yılda iki defa yapılan araba yarışları ise halkın hem oyun eğlence hem de ibadet şeklini yansıtmaktadır.

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

15

Saturday, 10.10.2015, 23:52

Kelt Dini

⦁ MÖ. 600 yıllarında Batı ve Orta Avrupa’da etkili olan Keltlerin dinsel geleneğini ifade eden Kelt dini özellikle Galler ve İrlanda’da etkili olmuştur
⦁ Kelt dininin temel özelliği çoktanrıcı ve pagan yapısı gelişmiş bir rahiplik sistemine sahip olmasıdır.
⦁ İnanılan tanrısal varlıklar arasında
A. kral tanrı Teutates,
B. şimşek tanrısı Taranis,
C. verimlilik tanrısı Dagda,
D. at tanrıçası Epona
E. el sanatları tanrısı Lug
önemlidir.
1. Ayrıca
2. Arawn,
3. Brigid,
4. Cernunnos,
5. Cerridwen,
6. Danu,
7. Herne,
8. Rhiannon da
önemli tanrısal varlıklar arasındadır.
⦁ Kelt dininde yeryüzü genel anlamda kutsal kabul edilmekle birlikte özellikle bazı sular, dağlar, koruluklar ve ağaçlar kutsiyetin yoğunlaştığı mahaller olarak görülmüştür.
⦁ Keltler arasında ruh, cüce ve peri inançları da oldukça dikkat çekicidiR.
⦁ Keltler ruhun ölümsüzlüğüne inanmışlardır
⦁ Ölüler ülkesi korkulacak bir yer olarak görülmezdi ve cehenneme inanılmazdı; dolayısıyla Keltler arasında ölüm korkusuna fazla yer verilmezdi. Hatta bu nedenle onlar arasında intihar vakalarının bile yaygın olduğu söylenmektedir.
⦁ Druid denilen Kelt rahiplerinin doğayla uyum yanında doğaya bir şekilde egemen oldukları var sayılmıştır. Falcılık ve kehanet Kelt dininde de oldukça önemlidir.

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

16

Saturday, 10.10.2015, 23:54

İskandinav Dinleri

⦁ MS. 9.-10. yüzyıllarda Hıristiyanlığı kabul edene kadar İskandinav halklarının bağlı oldukları dinsel gelenek, çoktanrıcı ve pagan bir yapı arzetmekteydi.
⦁ İskandinav dinerlinin tanrılarına ilişkin anlatılara Edda destanı gibi metinlerde rastlanmaktadır.
⦁ Eski İskandinav halkları çeşitli tanrı gruplarına inanırdı. Bunlardan Aesir denilen grup Odin, Frigg, Thor, Balder ve Tyr gibi belli başlı tanrılardan oluşmaktaydı.
⦁ İkinci bir grubu oluşturan Vanir ise Njord ve çocukları Freyr ve Freyja gibi tanrısal varlıklardan oluşmaktaydı
⦁ İnanılan tanrılar arasında en üstünü her şeyin hâkimi olduğu düşünülen Odin’di.
⦁ İnsanların kaderlerine hükmeden eşi Frigg ve çocukları ile tanrılar panteonun başında yer alırdı.
⦁ İki keçi tarafından çekilen bir arabaya binen tanrı Thor ise gücün sembolüydü.
⦁ Bunlardan başka
⦁ bilge tanrı Baldur,
⦁ rüzgârlara hükmeden Njord ve
⦁ çocukları Freyr ve Freyje de önemli tanrısal varlıklar arasındaydı.
⦁ Hayvan kurbanları yanında zaman zaman insan kurbanlarının da sunulduğu söylenmektedir
⦁ Yılda üç büyük bayram kutlanırdı. Bunlardan
⦁ ilki güneş adına kutlanan Yul bayramıydı;
⦁ ikinci yeryüzü için
⦁ üçüncüsü ise yüce tanrı Odin adına kutlanırdı.
⦁ İskandinav dini geleneğinde tapınaklarda tanrıların hizmetçisi olan rahipler dışında kâhin ve büyücüler de oldukça önemliydi.
⦁ Kehanet ve büyüde özellikle kadınların ayrı bir yeri vardı. Elbiseler üzerine yapılan sihirlerin giyen kişiyi kötülüklerden koruyacağı ya da yok edeceği düşünülürdü.
⦁ İskandinav dini geleneğinin uzantılarını haftanın günlerinin isimleri (Thursday, Friday gibi) konusunda olduğu gibi Batı dillerinde görmek mümkündür.

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

17

Saturday, 10.10.2015, 23:57

Eski Amerika Dinleri/ Aztek, Maya ve İnkaların Dinleri

⦁ Orta ve Latin Amerika’da yaşayan Aztekler, Mayalar ve İnkalar, yöreye Hıristiyanlığın girişine kadar bölgede önemli medeniyet tesis etmiş olan halklar olarak bilinir.
⦁ MS. 16. yüzyıldan itibaren yöredeki İspanyol egemenliğiyle birlikte bu gelenekler önemli ölçüde tarih sahnesinden silinmiştir.
⦁ Azteklerin tanrı inancında yüce tanrı Tonacatecutli eşi ile birlikte tanrısal hiyerarşinin başında bulunmaktadır.
1. efsanevi kral tanrı Ketsalkovatl,
2. savaş tanrısı Tezkatlipoce,
3. yeryüzü tanrıçası Tlazolteotl,
4. güneş tanrısı Tonatiuh
5. yağmur tanrısı Tlaloc
önemli tanrısal varlıklardandı.
⦁ Aztekler dünyanın ezeli sulardan çıkmış olduğuna ve dokuz yer altı ve dokuz ya da onüç gök tabakası bulunduğuna inanmışlardır.
⦁ Aztekler birçok ünlü görkemli mabetler inşa etmişlerdir. Mabetlerde ve kült merkezlerinde kurban törenleri düzenlenirdi. Kurban törenleri arasında özellikle güneş tanrısı için yapılan insan kurbanlarının oldukça yaygın olduğu söylenmektedir.
⦁ Aztekler ölülerin ya yeraltı dünyasına ya da yağmur tanrısı Tlaloc’un cennetine gittiğine inanırlardı ve bu nedenle ölülerin cesetlerini yağmur tanrısının rengi olarak düşündükleri maviye boyarlardı.
⦁ Mayaların tanrılar panteonunda ise Hanubka yüce tanrı olarak kabul edilirdi.
⦁ Ayrıca güneş tanrısı İtzamna’ya ve kahraman kral tanrı Kukulkan’a inanılırdı. Yer altı âleminin efendisi ise Hunahpu idi.
⦁ Mayaların inançları ve ibadet anlayışları da genelde Azteklere benzemekteydi; ancak onların geleneğinde insan kurbanı gibi törenlere fazla rastlanmadığı söylenmektedir.
⦁ İknalar ise yaratıcı tanrı Virakoça, güneş tanrısı İnti ve şimşek tanrısı Kokeilla’ya inanmışlardır. Krallar güneşin torunu sayılmıştır. İknalar tanrıları için mabetlerde kurban törenleri düzenlemişlerdir. Bu kurbanların bir kısmının ateşe atılması dikkat çekicidir. İnka krallarının kız kardeşleriyle evlilik gelenekleri vardı.
⦁ Ayrıca tapınaklarda özel olarak yetiştirilen rahibelerden diğer eşler alırlardı. Cesetlerin mumyalanması uygulamasına İknalarda da rastlanmaktadır. Ruhların dilsizler evi denilen ölüler âlemine gittiğine inanılırdı.

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

18

Saturday, 10.10.2015, 23:59

Kuzey Amerika (Kızılderili) Yerli Dinleri


⦁ Kuzey Amerika yerlileri doğaya egemen olduğunu düşündükleri birçok ruha inanmaktadırlar. Onları tanrı olarak adlandırmak yerine ruh ya da güç olarak nitelemeyi uygun bulmaktadırlar.
⦁ Büyücü hekimlik genellikle nesilden nesile aktarılır. Bunların doğa üzerinde bir çeşit etkiye sahip olduklarına inanılır.
⦁ Her Kızılderili kabilesinin kendine has bir dinsel geleneği olduğu söylenebilir. Ancak Kızılderili dinlerinin ortak bir özelliği animistik bir karakter taşımasıdır
⦁ Bu hayvanlar arasında özellikle buffalo, kartal ve ayının ayrı bir yeri vardır.
⦁ Ayrıca Kızılderili dinleri naturalistik bir karakter de taşır. Yeryüzü bir ana olarak görülür ve ona saygısızlık edilmesi hoş karşılanmaz. Bundan başka gökyüzü, ay ve güneşin de kutsal ruh taşıdıklarına inanılır.
⦁ Dakota yerlileri olan Sioux’lar ise Wakan Tanka olarak adlandırdıkalrı yüce ruha inanmaktadırlar. Kanada Dominyonu’na kadar uzanan kuzey Kızılderilileri tek bir yüce varlık fikrine sahip değil gibidirler,
⦁ Queen Charlotte adalarıyla civar bölgelerde yaşayan Haidahlar ise hem yaratıcı hem de yüce hükümran olduğunu düşündükleri yüce güneş ruhuna inanırlar.
⦁ Nootkalar, diğer Amerikan yerlileriyle birlikte kuşaktan kuşağa aktarılan bir geleneğe sahiptirler.
⦁ Buna göre çok uzun zaman önce birdenbire bakırdan bir kano ile Nootka’ya doğaüstü bir öğretmen ve koruyucu gelmiştir. O insanları eğitip öğretmiş, onlara kendisinin gökten geldiğini, ülkelerinin bütünüyle yok edileceğini ve öleceklerini; fakat ölümden sonra tekrar doğacaklarını ve yukarıda kendisiyle birlikte yaşayacaklarını bildirmiştir.
⦁ Kızılderililerin ibadetleri arasında dua, ruhların yardıma çağrılması törenleri, sihir, büyü ve kehanet ayinleri ve kurbanlar önde gelmektedir. Köpeklerin kurban edilmesi yaygın bir törensel uygulamadır.
⦁ Dini törenleri büyücü-hekimler idare ederler. Cenaze törenleri kabileden kabileye değişir.
⦁ Tabiat unsurlarının ruhsal değer atfedilerek kutsandığı geleneksel kadim dinler detaylarda biri birlerinden farklılaşsa da ana hatlarıyla politeist ve putperest bir eğilim içinde varlık bulmuşlardır.
⦁ Çeşitli tabiat varlıklarının ya da ataların ilahlaştırılması veya hayvan, bitki ya da coğrafi unsurların yüce varlık ile insanlık arasındaki aracılığı inancı politeist ve putperest eğilimi ifade etmektedir.

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

19

Sunday, 11.10.2015, 17:12

HİNDUİZM

⦁ Hint alt kıtası halkları arasında en yaygın inanç olan Hinduizm MÖ 1500 civarında ortaya çıkmış gelenek üzerine bina olan ve bağlılarının Hindu olarak isimlendirildiği güney Asya dinidir.
⦁ Hindistan’da Hinduizm “ebedi din” anlamında Sanatana Dharma veya Hindu kutsal metin koleksiyonu olan “Vedaların dini” anlamında Vaidika Dharma olarak isimlendirilir.
⦁ Hinduizm standart bir teoloji, özel bir kurucu ya da peygamber, sistematik bir ahlak kodu ile belirgin bir cemaat yapısı gibi unsurlara sahip olmaması yönüyle dünyanın diğer büyük dinlerinden farklılaşır
⦁ Hinduizm yaygın bir şekilde, katı bir şekilde biçimlendirilmiş bir dinden çok bir yaşam tarzı ve felsefe olarak tanımlanır.
⦁ Hinduların en yaygın olduğu ülke sayıları 751 milyona ulaşan ve ülke nüfusunun % 79’una sahip olduğu Hindistan’dır.
⦁ Hindu nüfusunun yaygınlığı açısından Hindistan’ı
1. Nepal,
2. Bangladeş,
3. Endonezya v
4. Sri Lanka
izlemektedir.
⦁ Hinduizm’in kuruluşu ve gelişimine ilişkin kesin tarihler vermek oldukça güçtür. XIX. yüzyılda Hinduizm’in kaynaklarına dair bir teori geliştirilmiştir.
⦁ Bu teoriye göre Hinduizm’in kökleri İndus Vadisi medeniyetine ve MÖ. 4000 yıllarına belki de daha gerilere uzanır.
⦁ Yaklaşık MÖ. 1500’de bu bölge Aryanlar ya da Orta Asya’dan gelen Indo-Avrupa kabileler tarafından istila edilmiştir
⦁ İndus Vadisi medeniyeti ortadan kalkmıştır. İstilacı kabileler beraberlerinde Vedizm olarak adlandırılan kendi dinsel inançlarını da bölgeye getirmişlerdir. Dolayısıyla bu teori sonuç olarak Hinduizm’in İndus Vadisi kültürü ile bu Vedizm inancının birleşiminden ortaya çıkmıştır.
⦁ Bilim adamları daha yeni tarihsel kanıtları kullanarak Hinduizm’in İndus Vadisi kültürünün inançlarından oluştuğunu savunmaktadır.
⦁ Bilimadamları Hinduizm tarihine ilişkin genel olarak dört dönemden söz etmektedir:
1. Vedik dönem,
2. Epik ve Klasik dönem,
3. Ortaçağ dönemi,
4. Modern dönem
⦁ Vedik dönem kabaca MÖ. 2000-400 yılları arasına yayılmıştır.
⦁ Bu ilk dönem boyunca Vedaları da içerecek şekilde Hindu kutsal metinlerinin çoğu yazılmış ve Hinduizm’in temel inançları şekillenmiştir.
⦁ İkinci dönemi oluşturan Epik ve Klasik dönem de yine kabaca MÖ. 400 - MS. 600 yılları arasında yer almıştır.
⦁ Bu dönemde Hinduizm’in iki büyük epik destanı olan Mahabharata (Rig Veda’yı içermektedir) ve Ramayana yazılmıştır.
⦁ Hindu kast sistemi de bu dönemde oluşturulmuştur.
⦁ Üçüncü büyük dönem olan Ortaçağ dönemi de yaklaşık olarak 600-1800 yılları arasında yaşanmıştır.
⦁ Bu dönem boyunca Hinduizm yoğun tartışmalara ve pek çok düşünce ekolünün ortaya çıkışına şahitlik etmiştir. 1800’den günümüze kadar devam eden Modern dönem boyunca ise Hinduizm’in batılı kültürlerle ve düşünce tarzlarıyla olan iletişimi artmıştır.
⦁ Bu temasın en önemli sebebini ise Hindistan’ın Britanya sömürgesi olmasıdır.
⦁ Hinduizm’in Hindu olmayan toplumlara karşı en önemli takdimi Swami Vivekananda’nın (1863-1902) ortaya çıkması ve 1893 yılında Chicago’daki Dünya Dinler Parlementosu’nda yaptığı konuşmayla olmuştur.
⦁ Vivekananda’nın bu toplantıdaki “Hinduizm nedir?” başlıklı sunumuyla pek çok batılı ilk kez Hinduizm’i keşfetme eğilimine kapılmıştır.

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

20

Sunday, 11.10.2015, 17:15


Reinkarnasyon, karma, samsara
⦁ Sanskritçe’de karma kelimesinin literal anlamı “davranış”tır. Kavram olarak ise karma bir yasayı ifade etmektedir.
⦁ Bu yasa, insan yaşamında her bir davranışın hemen ya da gelecek bir zamanda bu davranışa eşit bir karşı davranışın ortaya çıkacağıdır.
⦁ Bu yasa çerçevesinde iyi ve erdemli davranışlar, dharma ile uyum içinde sergilenmiş olan davranışlar aynı şekilde iyi davranışlarla karşılık bulacaktır.
⦁ Kötü davranışlar, dharma ile uyumsuz işler ise olumsuz bir karşılık bulacaktır.
⦁ Hindular insanoğlunun iyi ve kötü sonuçları kendi davranışlarıyla var edebileceklerine inanmaktadır.
⦁ Böylece insanoğlu davranışlarının karşılığını bu hayatta, gelecek hayatta veya yeniden doğumun kendisini içine attığı cennet ya da cehennem tarzı bir hayatta hâsıl edecektir.
⦁ Bu reinkarnasyon (yeniden bedenleşme) süreci samsara olarak isimlendirilmiştir.
⦁ Samsara esasen sürekli dönen bir daire gibidir. Bu dairenin içinde ruh yapılan her davranışın karşılığının bir sonraki yaşam evresinde görüleceği yasası çerçevesinde yeniden ve yeniden bedenleşir.
⦁ Bu nedenle Hindular ölümden sonra ruhun mevcut bedeni terk ederek yeni bir bedende yeniden dünyaya geldiğine inanırlar. Bu beden ise ruhun bir önceki yaşamındaki davranışlarıyla belirlenir.
⦁ Ruh bazen insan, bazen hayvan bazen de ilahi bir varlık olarak yeniden bedenleşir. Mokşa olarak ifade edilen özgürleşme hedefi ise ruhun samrasa’nın davranışa karşılık aynı davranış ile yeniden bedenleşme dairesinden, kurtuluşu ifade etmektedir.
⦁ Hinduizm’in en temel inancı ruhun bedenler arasında göç etmesidir.
⦁ Hindular ölümden sonra kişinin ruhunun bir başka bedene geçtiğine inanır. Dolayısıyla yaşam, doğum-yaşam- ölüm ve yeniden doğum şeklinde süre giden samsara olarak isimlendirilen bir döngüden oluşmaktadır.
⦁ Ayrıca kişi yaşamı boyunca, gelecekteki yeni hayatının nasıl olacağını belirleyen davranışları bağlamında karma inancına sahiptir
⦁ Bir kişi pek çok farklı yaşamlar boyunca iyi karma biriktirirse sonuçta samsara çarkından kurtulabilir ve aydınlanmaya ulaşabilir.
⦁ Bu durum niravana olarak nitelenen konumdur. Hindular dünyanın zenginlik, fakirlik, rahatlık ve ıstıraplılığının karmanın sonucu olduğuna inanır. Bu durumlar bir önceki davranışların kaçınılmaz sonuçlarıdır.
⦁ Disiplinden yoksun bir kişi asla hedefine ulaşamayacaktır. Bu hedef yüksek bir düzeyde reinkarne olma,hikmet ve aydınlanmaya nihai bir yönelim ve Brahma ile bir olmadır.