Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, AllaTurkaa sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

1

Sunday, 17.04.2016, 02:32

Avrupa Tarihi

Orta Çağda Avrupa

Avrupa’da millet olma fikri ilk defa kavimler göçü ile ortaya çıkmıştır.

İlk savaş topu Yüzyıl Savaşlarında (Kresy Savaşı) İngilizler tarafından kullanılmıştır. (13. yy)

Demokrasi yolunda Avrupa’da atılan ilk adım İngiltere’de ilan edilen Manga Charta’dır (Büyük Şart).

Derebeylikler ilk defa kavimler göçünden sonra kuruldular.

Derebeyliklerin gücü ilk defa haçlı seferleri ile yayılmaya başlamıştır.

Avrupalılarbarut,pusula,kağıt,matbaa,yel değirmeni ve dokuma tezgahlarını ilk defa haçlı seferleri sırasında Türklerden öğrenmişlerdir.
Haçlı Seferiamacına ulaşan tek seferdir.
Haçlı Seferleriilk defa 1906 yılında düzenlenmiştir.
Avrupa’dadin adamlarına duyulan güven ilk defa Haçlı Seferleri ile zayıflamıştır.
2- Yeniçağ’da Avrupa
Ümit burnunuilk defa Bartemi Diyaz buldu. (1487)
Hindistan deniz yolunuilk defa Vasko Dö Gama bulmuştur.(1498 )
Dünyanın yuvarlaklığınıilk defa Bar temi Diyaz ve Del-Kano ispat etti. (1519-1522)
Amerika kıtasınailk giden Kristof Kolomb’tur. (1292)
Amerika’nınyeni bir kıta olduğunu Americo Vespucci ilk defa anlamıştır.
Coğrafi keşifleri başlatan veilk sömürge imparatorluklarını kuranlar İspanya ve Portekiz’dir.
Rönesans hareketleri ilk defaİtalya’da başlamıştır.
Rönesans ilk kezsanat alanında din dışı eserler verilmiştir.
Hümanizma hareketiilk defa İtalya’da doğmuştur.
Skolastik düşüncerönesansla yıkılmıştır.
Laik eğitim kurumları Reform hareketleriyleaçılmaya başlanmıştır.
Reform hareketleri ilk defaAlmanya’da ortaya çıkmıştır.
İncililk kez Almanca’ya çevrilmiştir.
Reform’dan sonra ortaya çıkanilk mezhep Protestanlıktır. (Martin Luther)
Avrupa’da mezhep ayrılıkları ve savaşları Reform ile başlamıştır.
Papa’nın onayına sunulmayanilk antlaşma Westfalya antlaşmasıdır. (1468 )
Modern anlamda matbaayıilk defa Jean Gutenberg icad etmiştir.(1450)
İlk kurşunatan silahları Venedikliler yapmıştır.
3- Yakın Çağ’da Avrupa

Fransız İhtilali ilelaik hukuk kuralları ortaya çıkmıştır.
Viyana kongresi (1815)ilk uluslar arası kongredir.
Milli devletler ilk defaFransız İhtilali’nden sonra kurulmaya başlamışlardır.
İnsan hakları beyannamesi ilk defaAmerika’da 2. Fledelfiya Kongresi’nde kabul edilmiştir.(1776)
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ilk kezFransız İhtilali ile ortaya çıkmıştır.
Napolyon ilk yenilgisiniAkka önlerinde Cezzar Ahmet Paşa komutasındaki Nizam-ı Cedit adlı Osmanlı ordusundan almıştır.
Viyana Kongresi’nde(1815) Rus Çarı tarafından Osmanlı Devleti’ni parçalama tekliflerini (şark meselesi) ortaya atılmıştır
Sanayi devrimiilk defa ingilterede görülmüştür
Avrupa da sanayi dönemimakineleşme ilk defa dokuma sanayisinde başlamıştır
İşçi sınıfıilk defa sanayi inkılabından sonra ortaya çıkmıştır
Avrupa dasosyalist akımlar ilk defa 1848 ihtilallerinden sonra görülmüştür
Sanayi inkılabıJames Wat tarafından buhar gücünün bulunmasıyla başlamıştır
Sanayi inkılabı ilk defakapitalizm, sosyalizm, liberalizm gibi kavramları ortaya çıkarmıştır
Gerçek anlamda sömürge imparatorluklarısanayi inkılabı ile kurulmuştur

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

2

Sunday, 17.04.2016, 02:36

HANEDAN REKABETİ, DİNÎ ÇATIŞMA VE MERKEZİYETÇİ DEVLETİN DOĞUŞU (1500–1650)
Erken modern Avrupa, birçoğu akrabalık bağlarıyla birbirine bağlı hanedanlar tarafından yönetiliyordu. Şan ve şöhret peşinde koşan bu aileler, bunu sağlamak için bir yandan topraklarını genişletmeye çalışıyor; öte yandan, Hıristiyan inancının koruyucusu olarak öne çıkmak suretiyle rakip hanedanların siyasî meşruiyetini zayıflatmak istiyorlardı. 16-17. yüzyıllarda İspanya’da Habsburglar ve Fransa’da Valoislar, rekabeti en üst sınırına taşıyarak Kutsal Roma imparatorluk tacı için yarıştılar. İmparatorun kim olacağı seçimle belirleniyordu. Alman elektör prensleri, başka bir deyişle, imparatorluk seçimlerinde oy kullanma hakkına sahip olan prenslikler, geleneksel olarak büyük manevî anlam taşıyan tacın hangi hanedana geçeceğine karar veriyorlardı. Valois ailesinden gelen Fransa kralı I. François’nın Habsburg Karl karşısında seçimleri kaybetmesi, Avrupa’nın erken modern tarihine damga vuran uzun soluklu bir mücadelenin başlangıcı oldu. 17. yüzyılda Otuz Yıl Savaşı, hanedanlar arasındaki egemenlik rekabetine Reform sonrası ortaya çıkan mezhep gerilimini ekleyerek hanedan ve din propagandasını yan yana getirdi.
Kaynak;Yard. Doç. Dr. Özgür Kolçak

lale_zar

Profesyonel

  • "lale_zar" bir kadın
  • Konuyu başlatan "lale_zar"

Mesajlar: 1,830

Kayıt tarihi: Aug 12th 2015

Konum: allaturkaa

  • Özel mesaj gönder

3

Monday, 18.04.2016, 00:36


İtalyan Savaşları

1494’de İtalya’ya giren Fransız birlikleri, Avrupa tarihinin gördüğü en gürültülü siyasî çalkantı ve yıkımların başlatıcısı oldular. O dönemde İtalyan topraklarında bulunan belli başlı beş güçten biri olan Floransa, 1494’den 1530’a değin dört rejim değişikliği geçirdi. Milan düklüğü ve Napoli krallığı, benzer şekilde birkaç defa yıkılmanın eşiğine geldiler. Roma 1527’de istila edilip yağmalandı. 1509’da, Agnadello’da Fransız kuvvetleri tarafından ezici bir mağlubiyete mahkûm edilmeden biraz önce Venedikliler, İtalyan anakarasında yer alan mülklerinin büyük kısmını yitirdiler. Venedik cumhuriyeti, 1516’ya değin binbir zahmetle eski topraklarını bir araya getirmeye çalıştı. Bu tarihlerde İtalya’daki yönetici ailelerin en büyük korkusu, yabancı bir devletten askerî yardım alan komşularının tasallutuna uğramaktı.Bu k
argaşa dönemine şahitlik eden Machiavelli’nin çağdaşı yazarlara nazaran devletlerarası siyasete çok daha fazla kafa yormuş olması oldukça anlaşılabilir bir durumdu. Fransızların Napoli krallığını ele geçirme teşebbüsleri hüsranla sonlandı. Doğrusu
istenir
se, 1495’te, VIII. Charles’ın önüne çıkan Aragon, Papalık ve Floransa kuvvetlerini ses getiren zaferlerle darmadağın ettiği günlerde Fransız muzafferiyeti kesin görünüyordu. Ne var ki, istilacıların adamakıllı bir ikmal hattı kuramaması ve güçlü bir Fransız karşıtı ittifakın kurulmasıyla Fransız hayalleri suya düştü. Charles’ın halefi XII. Louis, Aragon’lu Ferdinand’ı yanına çekerek kraliyeti elde etmeye çabaladı; ama Louis’yi tuzağa düşüren Ferdinand, 1504’te Fransızları Napoli topraklarından sürüp attı. Orleans mirasını tevarüs etmiş olan Louis, hakkı olduğuna inandığı Milan düklüğünü 1500’de ele geçirdi ve kısa bir ara hesaba katılmazsa 1512’ye kadar yönetti. Louis, Milan’ı zapt ederken Papa VI. Alexander ve Venedik’in desteğini almasını becermişti. En azından Papalık mülkleri üzerinde azalan otoritesini yeniden kurmada yardım vaat edilen Alexander’ı ikna etmek zor olmamıştı. Bu arada Papa II. Julius, İtalya’yı yabancı istilacıların boyunduruğundan kurtarmak için öne atıldı. 1508’de Cambrai’de Venedik’e karşı Fransa ve diğer büyük devletlerle ittifak kurdu. İttifak en başından beri kısa ömürlü olmaya yazgılıydı. II. Julius, bundan sonra yardım istediği İspanyol ve İsviçre askerleriyle 1512’de Fransızları Lombardiya’dan çıkardı. Fransızlar gitmişti; ama yarımada bariz bir Habsburg nüfuzu altına girdi. 1515’te I. François önderliğinde dönen Fransızlar Milan’ı yeniden aldı. İlk başlarda İspanya’nın çiçeği burnunda hükümdarı Habsburg’lu I. Carlos, Milan’ın düşüşüne tepki veremeyecek denli meşguldü; ama 1519’da
imparator seçildikten iki sene sonra (V. Karl
olarak) İspanya’yı üç cephede Fransızların üstüne yöneltti: Lüksemburg, Fransızların elindeki İspanyol bölgesi
Navarra
ve Lombardiya. Fransızlar bir kez daha Milan’ı boşaltmak zorunda kaldı. 1525’te umut vaat eden bir sefere çıkan I. François, en nihayetinde Pavia’da Fransız ordularının Agincourt’dan (1415) bu yana gördüğü en küçültücü yenilgiyi almaktan kurtulamadı. Papa II. Clement’in korktuğu başına geliyordu. İtalyan yarımadasında Habsburg
etkisi günden gün
e büyüdü. İmparatorluk askerleri 1527’de Roma’yı talan etti; 1528’de, Fransızların bir kez daha iyi başlayan Napoli seferi başarısızlıkla neticelendi. I. François, 1529’da akdedilen Cambrai Barışı’nda İtalya’daki emellerinden vazgeçtiğini duyurup Fransızların elindeki Burgonya toprakları için İmparator Karl’a haraç ödemeyi kabul etti. Aslına bakılırsa, François’nın İtalya’da görülecek hesabı kalmadığını ilan etmesi sadece günü kurtarmaya yönelikti. Fransız birlikleri 1536’da Savoy ve 1537’de Piedmont’a
gir
diler. François, 1547’de öldüğünde bu topraklar hala Fransız tacına aitti; ama Napoli krallığı ve Milan Habsburgların elindeydi. Öte yandan Karl, Fransız Burgonya’sına hiçbir zaman sahip olamadı. Dahası, ne yapıp etse, 1520’lerden beri Alman diyarında Protestanlığın yayılmasını engelleyemiyordu. İtalya’ya yolladığı ordular Almanya’da dizginleri ele almasını zorlaştırıyordu. François ve bilhassa halefi II. Henri, Karl’a kafa tutan Protestanları uzun süre
desteklediler. Karl, 1552’de Mühlberg’te Protestan güç
ler karşısında muazzam bir zafer kazanmıştı kazanmasına; ama bundan sadece beş yıl sonra Protestan prenslerle ittifak kuran II. Henri, birkaç ay içinde Metz, Toul ve Verdun’u ele geçirdi. Karl, nihayet 1 Ağustos 1553’te vazgeçmek zorunda kalacağı, yüklü meblağlara mal olan Metz seferinin ardından Almanya’yı zapturapt altına alamayacağını anladı. II. Henri’nin hamlesi, 1555 Augsburg Barışı’nın imzalanarak Protestanlığın resmen tanınmasına giden yolu açmıştı. Karl’ı düşündüren hasımların haddi hesabı yoktu. Osmanlılar, I. Süleyman döneminde Macar arazisine girerek Viyana’ya kadar ilerlediler. V. Karl’ın kardeşi Ferdinand, 1526’ta paramparça olan Macar kraliyetinden geride kalanlarla Osmanoğulları

na komşu olmuştu. Akdeniz’de Osmanlı
-
Fransız işbirliği 1544’te Osmanlı gemilerinin Toulon’da sekiz ay geçirmelerini sağlayacak denli sıkı fıkıydı. İspanya’daki Müslüman azınlığın silaha sarılmasından çekinen Karl, aynı zamanda Osmanlıların İtalya’daki Habsburg mülklerine yönelebileceğini düşünüyordu. Karl’ın 1556’da tahttan inip inzivaya çekilmeye karar verdiği düşünülürse, herhalde saltanatını bir başarısızlık dönemi sayıyordu. Ne de olsa, Protestanlığın yükselişini önleyemediği gibi, Osmanlı ordularını durdurmayı başaramamıştı. Oğlu Felipe, İspanya, Alçak Ülkeler,

İtalya’daki mülkler ve Amerika’daki kolonileri alırken kardeşi Ferdinand’a imparatorluk tacı nasip oldu. Viyana ve Madrid bir daha hiçbir zaman tek bir hükümdarın yönetimine girmeyecekti. Gerçi Fransızlar için de sevinilecek bir şey yoktu. Habsburg
-Valois mücadelesini bitiren Cateau-
Cambrésis antlaşmasıyla Fransızlar Milan ve Napoli’den vazgeçtiler. İmparatorluk topraklarını birbirine katarken zevkle izledikleri dinî çekişmeler Fransız yurduna sıçradı. 1558’de Lutherci müttefikleriyle ipleri koparan II. Henr
i, Fransa’da Kalvinizmin
yayılmasını durdurmak için mücadeleye başladı. Henri’nin ölümüyle başlayan siyasî kargaşa, meşhur Fransız mezhep savaşlarına yol verdi ve Fransız krallığını uzun süre Avrupa siyaset
sahnesinin gerilerine itti.

Kaynak;Yard. Doç. Dr. Özgür Kolçak